Haber: Betül Vural

Türkiye’de 10 haftaya kadar yapılması yasal olan kürtaj yöntemiyle gebelik sonlandırma yöntemi, halk arasında sıklıkla yasak olduğu sanılan temel haklardan biridir. 1983 yılında yürürlüğe giren 2827 sayılı Nüfus Planlaması Yasası, kürtaj yasağını kaldırarak kadınlara bu hakkı tanımıştır. Fakat günümüzde, birçok kadın devlet hastanesinde kürtaja yönelik uygulanan yıldırma politikalarından dolayı ya özel hastanelere, ya da tehlikeli düşük yöntemlerine başvurmaktadır. Uzman Doktor D. Özer, kürtaj hakkında temel soruları yanıtlarken, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı üyesi Elif Ege ise, kürtaj yaptırmak isteyen kadınların önüne konulan engelleri anlattı.

Kürtajın, ‘dünyadaki en büyük etik tartışmalardan biri’ olduğunu söyleyen Özer, ‘’Türkiye’de kürtaj 10 haftaya kadar yasal. Onuncu haftadan sonra ise, tahliye işlemleri yalnızca tıbbi gerekliliklere bağlı olarak gerçekleşebilir’’ dedi.

Özer, cinsel saldırı sonucu hamile kalan ya da reşit olmayan kadınlar için kürtaj işleminin savcılık onayıyla yapıldığını ekledi.

‘’Baba izni zorunluluğu erkekler tarafından kullanılıyor’’

Kürtaj yaptırmak isteyen evli kadınlar için ‘baba izni’ zorunluluğu bulunduğunu belirten Özer, ‘’Kürtaj yaptırırken babanın izninin alınması zorunluluğu, erkekler tarafından çok kullanılıyor. Özellikle boşanma aşamasındaki çiftlerde, kadını habersiz olarak hamile bırakan erkekler, boşanmamak için doğacak çocuğu koz olarak kullanıyor’’ ifadelerini kullandı.

Devlet hastanelerinde kürtaj yaptırmanın, özel hastanelere kıyasla daha zor olduğuna değinen Özer, ‘’Bazı durumlarda başhekimler ve doktorlar, iktidarın kürtaja bakış açısı dolayısıyla kürtaj yapmak istemiyorlar’’ dedi. Özer, ‘’Devlet hastanelerinde kürtaja erişim zor olduğu için, kürtaj yaptırmak isteyen kadınlar özel hastanelere başvuruyor. Fakat bu da çok maliyetli bir yöntem’’ diye ekledi.

‘’Kürtaj yapan doktor katilse devlet de katil’’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2012 yılında ‘kürtajı cinayet olarak gördüğünü’ söylediğini hatırlatan Özer, ‘’Cumhurbaşkanının ‘Kürtaj cinayettir’ diye bir söylemi var. Kürtaj yapan doktorlara bu görevi devlet yasayla veriyor. Doktor, devletin verdiği görevi yapmak zorundadır. Bu sebeple doktorlara ‘katil’ yakıştırması yapmak hoş değil. Eğer doktor kürtaj yaptığı için katilse, o zaman devlet de katil’’ şeklinde konuştu.

‘’Kadınlar çoğunlukla kürtaj yaptırmaya tek başına gidiyor’’

Kürtajın, kadın psikolojisi açısından çok zor bir karar olduğunu vurgulayan Özer, ‘’Şimdiye kadar hiç gülerek kürtaj yaptıran bir kadın görmedim. Kürtaj yaptıran kadında her zaman bebek kaybetmiş olmanın verdiği bir üzüntü vardır. Hepsi hüzünlüdür ve çoğu psikolojik destek ister. Kürtaj yaptırmak isteyen kadınları kimse zorlamıyor, fakat zorlayan şartlar var. Maddi olanaksızlıklar, eş durumları, toplum baskısı gibi sorunlar var’’ diye konuştu.

Özer, sözlerine şöyle devam etti: ‘’Kadınlara ekonomik ve sosyolojik olarak bütün imkanlar sağlansa, kürtaj yaptırmak istemezlerdi. Çocuk yapma ve büyütme eylemini zaten kadınlar tek başına yapıyor. Kürtaj yaptırmaya bile tek başlarına gidiyorlar.’’

‘’Kürtaj, anne ölümlerini azaltıyor’’

Kürtaja erişemeyen kadınların başvurduğu tehlikeli yöntemleri ele alan Özer, ‘’Kürtajdan ölen kadın pek olmaz. Aksine, kürtaj anne ölümlerini azaltır. Çünkü kürtaja erişemeyen kadınlar, gebeliği sonlandırmak için farklı yöntemlere başvuruyorlar. Şiş, buğday sapı sokmak, enfeksiyon oluşup gebelik sonlansın diye yabancı cisim koymak gibi yöntemler var. Eskiden bunlardan dolayı hayatını kaybeden kadınlar oluyordu’’ dedi.

Kürtaja erişim konusundaki yasal hakların varlığına dikkat çeken Özer, ‘’Hiç kimsenin böyle yöntemlere gerek kalmadan yasal olarak kürtaj hakkından yararlanabilmesi lazım. Çünkü yürürlükteki kanun hala geçerli. Bu yüzden doktorlar kürtaj yapmayı reddedemez. Reddetse bile kadına kürtaj hakkı başka bir doktorla sağlanmalı’’ ifadelerini kullandı.

‘’Doğum kontrolünü devlet sağlamalı’’

Devletin doğum kontrolünü sağlamak konusundaki görevine de dikkat çeken Özer, ‘’Eskiden sağlık ocakları ücretsiz bir şekilde doğum kontrol hapı ve prezervatif dağıtıyor, spiral takıyordu. Artık bunlar yapılmıyor. Fakat kanunumuzda, doğum kontrolünü devletin sağlaması gerektiği belirtiliyor’’ diye konuştu.

Çorum'da kasalarca domatesi çöpe döken pazarcı hakkında inceleme başlatıldı Çorum'da kasalarca domatesi çöpe döken pazarcı hakkında inceleme başlatıldı

Kürtaj yaptıran kadının ileride çocuk sahibi olmak istediğinde hamile kalamayacağı yönündeki söylentileri de yalanlayan Özer, ‘’Kürtaj yöntemiyle gebeliğin sonlandırılması, vakumla yapılıyor. Eskiden bu işlem farklı yöntemlerle yapıldığı için kadının daha sonra hamile kalması zordu fakat şu an öyle bir durum yok’’ diyerek sözlerini noktaladı.

‘’Kürtajın yasal olmadığı algısı yaratılıyor’’

Konuya ilişkin görüşlerini paylaşan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü Elif Ege, kürtajın yasal olduğu halde, halk arasında sanki yasakmış gibi bir izlenim yaratıldığına dikkat çekti. Ege, ‘’Türkiye’de kürtaj yasal. Bu çok basit bir bilgi fakat toplum içinde kadınlar arasında kürtajın yasal olmadığı gibi bir fikir yayılabiliyor. Bunun temel sebebi böyle bir algı yaratılması ve yasal bir hak olan kürtajla ilgili bir çalışma yapılmaması. Bu kanun, 1983 tarihli eski bir kanun ve ülkemizde birçok Avrupa ülkesinden daha önce bu konuda bir kanun çıkarıldı’’ dedi.

Kadınlara, kürtaj konusunda uygulanan yıldırma politikalarından bahseden Ege, ‘’Kadınlara, sanki kürtaj yasal değilmiş gibi, yanlış, caydırıcı ve eksik bilgiler veriliyor. Kadın çaresiz hissettiriliyor ve bu şekilde yıldırılıyor. Evli kadınlar için kürtaj yaptırmadan önce koca izni zorunlu, bu da eşitliğe aykırı ve kadınları zorlayan bir durum. Kadınlara engel yaratıyor’’ diye konuştu.

‘’Yasa var ama uygulaması yok’’

­Çoğu devlet hastanesinde yasal olduğu halde kürtaj yapılmadığına dikkat çeken Ege, ‘’İstanbul üzerinden örnek verdiğimizde yalnızca bir tane devlet hastanesinde kürtaj uygulanıyor. Yasa var ama uygulaması yok. Kürtaj yapmayan hastaneler, kliniğin kapanması ya da tadilatta olması gibi sebepler sunuyor’’ ifadelerini kullandı.

‘’Küçük şehirlerde özel hastaneler de kürtaj yapmak istemiyor’’

Kadınların kürtaja erişiminin, küçük şehirlerde daha da zor olduğunu aktaran Ege, ‘’Bazı küçük şehirlerde özel hastaneler de kürtaj yaptırmak isteyen kadınları reddediyor. Dolayısıyla bu çok zorlayıcı bir durum. Şehir değiştirmek zorunda kalıyorlar. Kürtaj yaptırmak isteyen kadınlar, hastane tarafından reddedildiklerinde onlara başka bir yönlendirme de yapılmıyor’’ diye konuştu.

Pandemi ve deprem gibi ekstrem durumlarda kürtaja erişimin normale kıyasla daha çok zorlaştığına değinen Ege, ‘’Pandemi döneminde küçük şehirlerde kürtaj yaptırmak isteyen ve reddedilen kadınlar, şehirler arası seyahat yasağı olduğu için farklı şehirlere de gidemediler. Yine deprem bölgelerinde de kadınlar bu problemden muzdarip’’ şeklinde konuştu.

Kürtaj erişiminin her kadın grubu arasında farklı süreçte ilerlediğini vurgulayan Ege, ‘’Türkçe konuşmayan kadınlar, göçmen kadınlar, maddi imkanı olmayan ya da gerekli eğitimleri almamış kadınlar için de kürtaj konusu büyük bir zorluk haline geliyor’’ dedi.

‘’Kürtaj yasağı asla kadınlar tarafından kabul edilmeyecek’’

Türkiye’de kürtajın yasaklanması yönündeki tartışmaları da değerlendiren Ege, ‘’Türkiye’de kazandığımız birçok yasal hak, hükümet tarafından sorgulanıyor. Bu sebeple kürtajı yasaklama önerisiyle de her zaman gelinebilir. Fakat bu hiçbir zaman kolayca kabul edilecek bir şey olmayacak. Bu asla kadınlar tarafından kabul edilmeyecek ve buna karşı güçlü bir mücadele yürütülecek’’ ifadelerini kullandı.

‘’Kadınların kendi bedenleri üzerinde söz hakkı olmaları kabul edilmiyor’’

Ege, sözlerini şöyle sonlandırdı: ‘’Türkiye’de ‘aile’ odaklı yaklaşım var. Kadınlara ya eş, ya da anne olarak bakılıyor. Kadınların, kendi bedenleri, hayatları, hakları üzerinde söz hakkı olmalarını kabul etmeyen bir yaklaşım var. Kadınlar aile içerisine hapsedilmeye çalışılıyor. Kürtaja erişimin engellenmesi de bu politikanın da bir parçası.’’

‘’Bunlar yasal prosedür değil, bıktırma politikası’’

İsmini vermek istemeyen, daha önce kürtaj yaptırmış bir kadın ise, kendi deneyiminden bahsetti. 34 yaşındaki kadın, ‘’Yaklaşık 2 sene önce istenmeyen bir gebelik geçirdim. 3. haftada fark ettim. Hastanelerde teoride 10 haftadan sonra kürtaj yapılmıyormuş fakat pratikte 2-3 hafta dahi olsa kürtaj yapılmadığını öğrendim’’ dedi.

Yasal süreç adı altında kadınların ‘bıktırılmak’ istendiğini savunan kadın, ‘’Bir arkadaşım devlette yaptırmaya çalıştığını fakat yaptıramadığını, kürtajın heyet onayına sunulduğunu, yaptırmamaya ikna edilmeye çalışıldığını, zorlu bir mücadelesi olduğunu söyledi. Tüm bunlar yasal prosedürden çok bir bıktırma politikası. O yüzden hiç uğraşmak istemedim ve özel hastanede kürtaj yaptırdım’’ ifadelerini kullandı.

‘’Parası olmayan kadınlar doğum yapmaya itiliyor’’

Hastanelerde yaptırılan kürtaj işleminin, kişinin sağlık kayıtlarına işlendiğini belirten kadın, ‘’Bu bilginin kişiye özel olması gerekiyor. O yüzden özel hastanede, yaptırdığım işlemi kayıtlara ‘kist ameliyatı’ olarak geçmelerini rica ettim. Bu sistemle, çocuk sahibi olmak istemeyen fakat parası olmayan kadınlar, resmen doğum yapmaya itiliyor. En çok onlara üzülüyorum’’ diye konuştu.

Editör: Betül Vural