Türkiye’de geçtiğimiz günlerde yaşanan şiddet olayları, “Türkiye’de toplumsal şiddet ve intihar olayları neden artıyor?” sorusunu gündeme taşıdı. Toplumsal şiddetin birden fazla nedene bağlı olabileceğini vurgulayan Uzman psikolog Servet Aşan, en önemli faktörün ekonomik sıkıntılar ve buna bağlı olarak gelecek kaygısı olduğuna dikkat çekti.

Cem Garipoğlu soruşturmasında takipsizlik kararı verildi Cem Garipoğlu soruşturmasında takipsizlik kararı verildi

“Türkiye’de her iki kişiden biri antidepresan kullanıyor”

Türkiye’de toplumsal şiddet ve intihar olayları neden artıyor?

Şiddet bir tür öfkenin yansımasıdır. Öfkenin oluşturduğu birçok konu olabilir, öfke birçok şeyden oluşabilir. Bu faktörlerin içinde; sosyoekonomik durumlar vardır, geleceğe dair belirsizlik vardır, bireyin içinde bulunduğu ilişkilerden kaynaklı problemler vardır, çevresel etmenler vardır. Yani bu öfkeyi tetikleyen her şey olabilir. Fakat biraz daha spesifik ölçüde baktığımız zaman ülkemizde son yıllarda özellikle ekonomik faktörlerin çok daha fazla ön planda olduğu ve kişilerin, özellikle genç bireylerin geleceğe dair belirsizliklerle yaşamlarını sürdürdüğü bir noktada, tahammül seviyesindeki düşüklük ve öfke probleminin ortaya çıkmasının başlıca sebebi olarak görülebilir.

Ülkedeki antidepresan kullanım kutu oranı neredeyse 2024 yılının bitimine yakın 100 milyon kutuya ulaşmış gibi görünüyor. Bu şu demek oluyor; Her iki kişiden biri neredeyse antidepresan kullanımına başlamış. Dolayısıyla bu yönden baktığımız zaman hem kutu oranındaki artış hem de özellikle pandemiden sonra anksiyete ve depresyon oranında global anlamda yüzde 25’lik bir artış var.

Servet Aşan

Sosyal medyanın etkisi büyük

Ülkemizde toplumsal şiddet ve intihar olaylarının önüne geçilmek için neler yapılmalı?

Önlem alma konusunda özellikle son yıllarda medyanın ciddi bir etkisi de var. Medyanın sadece popülerliğini arttırma adına kullanılan filmler, senaryolar, kurgular bu gibi şeyler de toplumun şiddete yönelik psikolojisini etkileyebiliyor. Belki bu konularda ruh sağlığı alanında uzman kişilerle bu tarz programların, bu tarz içeriklerin hazırlanması çok daha faydalı olabilir. Bunun dışında tabii intihar olaylarının artması gibi konular da söz konusu. Bu konuların da sebebi, belirsiz olan bir gelecekte insanlar artık iyi bir yaşam hakkı için olan düşüncelerinin gerçekleşmeyeceği endişesine kapılıyor. Bu düşünce sizi gerçekten “Çok değersiz bir yaşamın içerisindeyim, çok değersiz biriyim” dedirtecek ana bir düşünceyi itebilir.  Bu da tabii ki yaşamın anlamsızlığını size düşündürür ve bunun sonucunda da intihar kaçınılmaz bir son olarak görülebilir. Psikologların meslek yasası yok, ruh sağlığı alanında yasalar yetersiz. Kişiler terapiyi almak için bir ücret ödeme durumunda oluyorlar. Yüksek ücretlerle karşılaşıyorlar ya da devlet hastanesinde sıra bulamıyorlar. Bunun için bizim, özel sektörde sigorta dahilinde olmasına yönelik taleplerimiz oldu. Bu taleplerin karşılanması bu soruna yönelik ciddi bir adım olurdu.

“Her ailenin bir psikoloğu olmalı”

Talepleriniz karşısında nasıl dönüş aldınız?

Ruh sağlığı yasasıyla ilgili, sağlık komisyonuna taleplerimizi ilettik fakat yıllardır taleplerimiz bekletiliyor. Herhangi bir adım, herhangi bir çalışma ne yazık ki olmadı.

Bizim psikologlar olarak en büyük isteklerimizden biri, her ailenin aile hekimi gibi bir psikoloğunun olması. Yani dolayısıyla her ailede her bir şehirde, ilçede bir ruh sağlığı merkezi kurulmuş ve toplum ruh sağlığı dikkate alınmış olsaydı, bugün konuştuğumuz intihar, öfke ya da istismar vakalarında ciddi düşüşler yaşanırdı. Fakat maalesef bunu da ciddiye almıyoruz.

Bireyler bu konuda kendince bazı önlemler alabilir. Bu önlemlerin içerisinde; düzenli beslenme, düzenli uyku, dengeli beslenme, egzersiz yapmak, doğayla iç içe olmaya çalışmak, sosyalleşmek sizi ruh sağlığı anlamında daha sağlıklı bir yapıya kavuşturabilir.

Muhabir: Şevval Dalgıç