Eğitim sendikaları ve STK'lar, MEB'in programdan önce bir ihtiyaç analizi yapması gerektiğini vurguluyor. MEB'e göre ise "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli", 81 ilden öğrenci ve öğretmenler dahil farklı tarafların katıldığı "10 yıllık uzun soluklu bir ihtiyaç analizi" ile hazırlandı.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) 26 Nisan'da kamuoyu ile paylaştığı "yeni müfredat" olarak bilinen öğretim programları taslakları tartışma yarattı.
Eğitim sendikaları ve sivil toplum kuruluşları (STK), MEB'in programdan önce bir ihtiyaç analizi yapması gerektiğini vurguluyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan MEB'e göre ise "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli", 81 ilden öğrenci ve öğretmenler dahil farklı tarafların katıldığı "10 yıllık uzun soluklu bir ihtiyaç analizi" ile hazırlandı.
MEB, öğretim programlarının ortak metnini ve 26 dersin öğretim programını 26 Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında askıya çıkardı.
Yeni model, okul öncesinden 12'inci sınıfa kadar tüm kademelerde zorunlu dersleri kapsıyor.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, süreçte 67 binden fazla görüş iletildiğini açıkladı.
Görüş bildiren bazı sendikalar, düşünce kuruluşları ve siyasi partiler ise programın hazırlanış sürecinden içeriğine kadar pek çok noktada itirazlarını dile getirdi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 10 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, "Yine müfredat değişikliğine gidiyorlar. Bakana ‘Müfredat anayasadan önemlidir, katılımcılıkla yapın’ dedik, dinletemedik. Berbat bir eğitim sistemini bir kez daha kendi kendinize değiştirmek, yeni memnuniyetsizliklerden başka bir şey getirmeyecektir" dedi.
DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, 13 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, "Türkiye Yüzyılı Maarif modeli, tekkede mürid yetiştirme modelidir. Bu müfredat ile açıkça İmam hatip okulları, kuran kursları, tarikat-cemaat yurtları ve eğitim merkezleriyle çocukların ve gençlerin, siyasal İslamcılığın ve neo-Osmanlıcı toplumsal inşa sürecinin dayanağı olması hedefleniyor" diye konuştu.
Geçen yıl yapılan seçimlerde Cumhur İttifakı'nda yer alan HÜDA PAR'ın genel sekreteri Şahzade Demir ise 11 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, "Bu program değerler eğitimi kavramıyla iç içe bir şekilde uygulanabilirse daha iyi bir anlam ifade edecektir. Yetkin ve erdemli insan yetiştirmenin eğitimin amacı olarak belirlenmesi önemli bir adım" dedi.
Programların 2024-2025 eğitim-öğretim döneminden itibaren uygulamaya konması planlanıyor.
BBC Türkçe, MEB'in paylaştığı binlerce sayfalık dökümanda öğretim programlarının içeriğinin nasıl değiştiğini uzmanlarla konuştu ve MEB'in değerlendirmelerini aldı.
'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli' nedir, neden eleştiriliyor?
"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" yeni müfredat olarak bilinen eğitim-öğretim programlarının esas aldığı modele verilen isim.
Model, mevcut programlardaki eksiklikleri gidermekten çok ideolojik bir gündemle hazırlandığı yönünde sık sık eleştiriliyor.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), modele adını veren "Türkiye Yüzyılı" ifadesinin bu nedenle sorunlu olduğunu savunuyor.
"Türkiye Yüzyılı", Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılında Türkiye için eğitim dahil, sanayiden spora ve teknolojiye farklı alanlarda tanımladığı vizyonun adı.
BBC Türkçe'ye konuşan Eğitim Sen Eğitim ve Yükseköğretim Sekreteri Evrim Gülez, "Türkiye Yüzyılı ifadesi, bir parti ve partili Cumhurbaşkanı'nın 2023 genel seçimlerindeki sloganına atıf yapan bir kavram. (Bu ifadenin modelde kullanılması) Türk Milli Eğitimi'nin birinci temel ilkesi olarak geçen ve genellikle 'eşitlik' olarak bilinen ilkeye gölge düşürüyor" dedi.
Gülez'e göre müfredattaki, "aklıselim", "kalbiselim" gibi ifadeler ve "erdem-değer-eylem" modeli, "Evrensel ilkeler, insan hakları ve çocuğun üstün yararını değil de; siyasal iktidarın, siyasal- ideolojik hedeflerini gösteren, tek adam rejiminin yaratmaya çalıştığı insan modelini hedefe alan" bir müfredat olduğuna dair kanıt oluşturuyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Politika Analisti Ekin Gamze Gencer de, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"ne yönelik endişelerini dile getirdi:
"Yetkin ve erdemli insan gibi sorgulanması ve somutlaşması mümkün olmayan kavramlar ve değerler, programda sık sık ele alınan eleştirel düşünme, meraklılık, esneklik ve problem çözme gibi becerilerle zıtlık oluşturabilir.
"Kavramların sınırlarının net olmaması ve tutarlı bir kavramsal çerçevenin bulunmaması, çoğunlukçu, ahlakı dindarlığa indirgeyen eğitim programlarının önünü açabilir".
Programda hangi erdemlerin hangi değerlerlerle ve ne tür yaklaşımlarla eşleştiği "erdem-değer-eylem" tablolarında anlatılıyor. Aralarında adalet, aile bütünlüğü, dürüstlük ve mahremiyetin de olduğu 20 farklı değer üzerinde duruluyor.
Ancak değerlerin öğrenciye hangi derste ve nasıl kazandırılacağına ilişkin net bir açıklama yok.
ERG'den Gencer, "Değerler eğitimine ilişkin uygulamaların somutlaştırıldığı belirtilse de, birçok ders öğretim programında değerlerle bağlantıların ancak zorlama bir biçimde kurulabildiği görülüyor" dedi.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan gazeteci Abbas Güçlü de, "Ölçme ve değerlendirme kadar çok önemli bir başka ayrıntı, bu ölçme ve değerlendirmenin pedagojik anlamda kabul gören bir sisteme dayalı olmasıdır" diye konuştu ve ekledi:
"Beklentiler pedagojik mi, yoksa ideolojik mi? Bu çok net değil."