Yaz mevsiminin gelmesi ve iklim krizi nedeniyle orman yangını sayısında önceki yıllara kıyasla olağanüstü bir artış yaşandığını belirten Polat, "Ancak kaybedilen orman varlığı miktarı anlamında alınan tedbirler, hava ve yer unsurları konusundaki donanımımızın artmasıyla birlikte daha övünç kaynağı diyebileceğimiz noktadayız. Yangınlardan önce, yangın esnasında ve yangın sonrası olmak üzere 3 ana kategoride çalışmalar yapıyoruz. Yangınlardan önce vatandaşların bilinçlendirilmesi, yangınla mücadele edecek personelimizin eğitilmesi gibi mental konuların dışında ormanlık alanlardaki yanıcı maddelerin alan dışına çıkartılması ve yanmaya sebep olabilecek birtakım unsurların uzaklaştırılması gibi çalışmalar yapılıyor." dedi.
Türkiye'nin son yıllarda hava gücü ve hava filosu konusunda önemli atılımlar yaparak dünyadaki sayılı ülkelerden biri haline geldiğini ifade eden Polat, bu unsurlar sayesinde orman yangını tespitinin çok hızlı gerçekleştirilebildiğini kaydetti.
Orman yangınlarıyla mücadelede İnsansız Hava Aracı (İHA) teknolojisini dünyada kullanan iki ülkeden birinin Türkiye olduğu bilgisini veren Polat, şöyle devam etti:
"İHA'larımız 1 dakika gibi bir sürede kendi alanını tamamen tarayarak çok uzak mesafelerden de olsa yangını başlangıç kısmında yakalayabiliyor, hemen yangın yönetim merkezine bildiriyor veya duyarlı vatandaşlarımızın hızlı reaksiyonuyla ihbar da alıyoruz. Bunlar gerçekleştiğinde gerek hava araçlarımız gerekse yerdeki unsurlarımız derhal harekete geçiriliyor. Bütün bunların hareketleri bir ekran üzerinden izlenerek sevk ve idaresi de yapılmış oluyor. Bu ulaştığımız, Türkiye tarihinde zirve nokta. Şu günlerde, yaz aylarında ortalama 50-60 arasında adetsel olarak yangın kaydı yapıyoruz fakat ekrana yansıyanlar bir elin parmaklarını geçmiyor. Bunun anlamı şu, Türkiye bu konuda çok ilerledi. Görünmez ateş kahramanları yangını daha büyümeden anlattığım mekanizma sayesinde önleyebiliyor, söndürebiliyor. Bu çok gurur verici bir şey."
- "Yanan alanlar bir yıl içinde fidanlarla buluşturuluyor"
Orman yangını sonrasında yapılan faaliyetlerin başında ağaçlandırma çalışmaları gelmesine rağmen medyada, "Buralar birileri tarafından ranta kurban edilecek, başka amaçlarla kullanılacak, o sebeple yakılıyor" şeklinde provokasyonlar yayıldığını söyleyen Polat, anayasa ve yasalar gereği yanan ormanlık alanda ağaçlandırma dışında hiçbir faaliyet yapılamayacağının hüküm altına alındığına dikkati çekti.
Yanan alanların bir yıl içerisinde fidanlarla buluşturulduğunu, bazı ağaçların ise tabiatları gereği yanan alanlarda tohumlarını bırakarak yine bir yıl içinde yeşerdiğini anlatan Polat, "Eğer bu doğal yoldan başarılamazsa insan müdahalesiyle dikim ve ekim yapılabiliyor. Bunun örneklerini internet sitelerimizde görebilirsiniz. İklim kriziyle birlikte yangınlarda geçen yıla göre sayısal olarak 2 katlık bir artış var. Önümüzdeki yıllarda bunun daha da artmasından korkuyoruz o yüzden şimdiden tedbirlerimizi alıyoruz. İnsan unsurumuzu eğitmeye devam ediyoruz. Antalya'da uluslararası yangın eğitim merkezi var, burada yangına müdahale edecek bütün personelimiz bir simülasyon eşliğinde topografya, ağaç türü, eğim, rüzgar gibi unsurlar girilerek bir simülasyon ortamında çıkarılmış yangın üzerinde artı hemen yanı başındaki platformlarda fiziken tatbikatlar yaparak yangına karşı müdahale bilgisini ve becerisini artırıyor." diye konuştu.
Yangın eğitim merkezinde farklı ülkelerden gelen yangın görevlilerine de eğitim verildiğini, bu noktada Türkiye'nin orman yangınlarına karşı mücadelede diğer ülkelere kıyasla daha ileri bir noktada olduğunu aktaran Polat, vatandaşlardan orman yangınlarına sebep olacak aktivitelerden kaçınmalarını istedi.
Ormanları tüm insanlığın geleceği, nefesi ve ciğeri şeklinde tanımlayan Polat, sözlerini şöyle tamamladı:
"İklim değişikliğinin meydana getirdiği doğa olayları, bütün ülkeleri etkiliyor, bunun milliyeti yok. Ormanlar ortak varlığımızdır ve örneğin Yunanistan'da yanan bir orman bizim de nefesimizin azalması anlamına geliyor, tersi de doğru. Dolayısıyla orada meydana gelecek orman varlığı kaybı Türkiye'nin orman varlığı kaybı gibidir. O yüzden ülkelerin medya organlarının veya haber ajanslarının objektif bir platformda buluşarak birbirlerine materyal aktarmaları, ortak bir medya dili geliştirmeleri ve o ülkelerin ayrı ayrı vatandaşlarını bilinçlendirmeleri takdire şayan bir şey. Bunun örneğini de burada görüyoruz. Kendilerini tebrik ediyorum ve devamını diliyorum."