TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, TÜRK-İŞ'in, tüm baskı ve engellemelere rağmen 31 Temmuz 1952'de Türk işçisinin hak ve çıkarını korumak için kurulduğunu açıkladı. Türkiye tarihinin önemli bölümüne tanıklık eden konfederasyonlarının, ülkedeki sendikal hayatın mihenk taşı olduğunu kaydeden Atalay, TÜRK-İŞ'in mücadelesi sonucu işçilerin 71 yılda pek çok hak ve kazanım elde ettiğini açıkladı. Konfederasyonlarının 1 milyonu 300 bini geçen üyesiyle Türkiye'nin en büyük işçi örgütü olduğunu kaydeden Atalay, şunları dile getirdi:
"1952'de 10 federasyon ve işçi sendikaları birliğinin bir araya gelmesiyle kurulan TÜRK-İŞ, bugün 34 üye sendika ile 1 milyon 300 bini aşan üye sayısıyla ülkemizin ilk ve en çok üyeye sahip işçi sendikaları konfederasyonudur. 71 yıldır 'ekmek, barış, özgürlük' sloganıyla onurlu yürüyüşünü sürdüren TÜRK-İŞ, işçinin, emekçinin, emeklinin, tüm çalışanların, mağdurun ve mazlumların sesi, güvencesi ve umududur."
"Birçok sorunun temel nedeni sendikasızlık"
Atalay, Türkiye'de işçilerin sendikalaşma oranının yüzde 14 düzeyinde kaldığına, 16 milyon işçiden yalnıcza 2 milyon 300 binin sendikalı olduğuna vurgu yaptı. Sendikalı işçilerin yarısının kamu çalışanlarından oluştuğunu kaydeden Atalay, sendikaların, özel sektörde sendikal örgütlülüğü artırma çabalarını yoğunlaştırması gerektiğini açıkladı.
Sendikal örgütlenmenin önündeki her türlü engelin kaldırılmasını ve işveren veya bürokratik baskı olmadan sendikal örgütlenmenin sağlanabilmesini isteyen Atalay, şunları söyledi:
"Tüm siyasi partilerden sendikal örgütlenme konusundaki samimiyetlerini göstermelerini bekliyoruz. Milletvekilleri ve siyasetçiler, öncelikle kendi iş yerlerinde sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırsın. Çalışma hayatındaki birçok sorunun temel nedeni sendikasızlık. Daha iyi bir çalışma hayatının, daha iyi mali ve sosyal hakların yolu sendikalaşmadan geçer. Sendikanın olduğu yerde emek sömürüsü ve hiçbir kayıt dışılık olmaz. Sendikalı çalışan sayısı arttıkça, sendikalar güçlendikçe ülkemiz güçlenir, demokrasimiz güçlenir."
"Tüm kesimler enflasyonun olumsuz etkilerini yaşıyor"
TÜRK-İŞ'in kurulduğu günden bugüne kadar çalışma hayatının sorunlarını gündeme getirdiğini ve pek çok sorunun çözümüne işçilerin hak ve menfaatlerini dikkate alıp katkı sağladığını kaydeden Atalay, şunları dile getirdi:
"Bugün de çalışma hayatının çözüm bekleyen önemli sorunları var. İşçiler, emekçiler, emekliler ve tüm kesimler yüksek enflasyonun olumsuz etkilerini ağır bir şekilde yaşıyor. Yüksek enflasyon ücretleri eritirken, çalışanların alım gücünü önemli ölçüde düşürdü. Çalışanların sofrasındaki lokmayı her geçen gün küçülten bu süreç kabul edilemez. Gıdadan akaryakıta, elektrikten doğal gaza varıncaya kadar birçok ürün ve hizmete günbegün gelen zamlar, artık baş edilemez bir hal aldı. Ücret artışlarının enflasyonu arkadan takip etmesiyle hiçbir meseleyi çözemeyiz. Çalışanların ücret ve gelirleri ne zaman enflasyonun üzerine geçerse, satın alma gücü artışı sağlanırsa o zaman geçim meselesi çözülür."
"Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmalı"
Atalay, yüksek enflasyon gibi taşeron işçilik ve yüksek vergi yükünün mücadele ettikleri ana konu başlıkları olduğuna vurgu yaptı. Türkiye'de, gelir vergisi ödeyenlerin çoğunluğunu ücretlilerin oluşturduğunu, gelir ve kazanç üzerinden alınan verginin üçte ikisinin ücretliler tarafından ödendiğini kaydeden Atalay, şunları dile getirdi:
"Çalışanlara uygulanan vergi sistemi adil ve doğru değil. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmalı. Yapılacak düzenlemelerle ücretli çalışanlar üzerindeki vergi yükü hafifletilmeli. Diğer taraftan, kamuda taşeron işçilik sorunu devam ediyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin en az önemsendiği iş yerlerinin başında yine taşeron şirketler geliyor. Taşeron uygulaması, güvencesizliği kalıcı hale getirdiğinden, artık 'taşeron' lafını ülke gündeminden çıkaralım. 100 bine yakın taşeron işçi bir an evvel Meclisten müjdeli haber bekliyor."