Gazi Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Esin Davutuoğlu Şenol, son günlerde artan ve İstanbul’da 2 çocuğun hayatını kaybetmesine neden olan kızamık salgınına ilişkin açıklama yaptı. Davutoğlu Şenol’un bugün TTB Genel Merkezi’nde yaptığı açıklamaya TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut ve TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Ahmet Karer Yurtdaş da katıldı.
Kızamık salgınına ilişkin hazırlanan ortak açıklamayı okuyan Davutoğlu Şenol şunları ifade etti:
“Kızamık olan bir kişi, aşılanmamış yakın temasta bulunduğu 10 kişiden 9'una bu hastalığı bulaştırabilir”
“Kızamık, ölümcül, körlük gibi sakatlıklara neden olabilen, salgınlardan sonra geç dönemde ortaya çıkan Subakut sklerozan panensefalit (SSPE) gibi kalıcı sağlık sorunlarına yol açan iki doz aşı ile önlenebilen bir hastalıktır. Kızamık olan bir kişi, aşılanmamış yakın temasta bulunduğu 10 kişiden 9'una bu hastalığı bulaştırabilir. Deyim yerindeyse anahtar deliğinden bakana dahi bulaşabilecek kadar bulaşıcıdır. Virüs, havada veya enfekte yüzeylerde iki saate kadar aktif ve bulaşıcı kalır. Eksik aşılı ve aşısız, hatta aşılı kişilere dahi bulaşabilecek güçtedir.
“Ülkemiz, son bir yılda 457 kızamık vakası ile rusya ve tacikistan’ın ardından üçüncü ülkedir”
Ülkemiz, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi Kızamık ve Kızamıkçık Raporuna göre, son bir yılda 457 Kızamık vakası ile Rusya ve Tacikistan’ın ardından üçüncü ülkedir. Nisan 2022-Mayıs 2023’te bildirilen 457 vakanın 343’ü 2023 yılının Ocak ve Şubat aylarına ait olup salgının boyutu özellikle 2023 yılında gitgide artmıştır. Ülkemizde 2023 yılı ilk dört ayında Kızamık ön tanısıyla 2 bin 5 kişi incelenmiş ve bunların bin 440’ında Kızamık laboratuvar tanısıyla doğrulanmıştır. Kızamık vakalarının büyük çoğunluğu 1-9 yaş grubundadır.
“Kızamık ön tanısıyla incelenen olgularda aşısız ve eksik aşılılar çoğunluktadır”
Kızamık nedeniyle 242 kişi hastaneye yatmıştır, bu olgular içerisinde 1-9 yaş çocuklar en yüksektir. İleri yaş kızamık olguların varlığı uzun dönem aşı ile ilgili sorun ile yüz yüze olduğumuzu göstermektedir. Kızamık ön tanısıyla incelenen olgularda aşısız ve eksik aşılılar çoğunluktadır. Özellikle Kızamık komplikasyonları ve ölüm açısından en riskli 5 yaş altında aşılanma durumu açısından vakalar değerlendirildiğinde: 1 yaş altında vakaların neredeyse tümü, 1-4 yaşta ise yarısından fazlası aşısızdır.
Sağlık otoritesi Kızamık salgınının duyulmasını engelleyecek girişimlerde bulunurken, önlemek için etkin bir rol oynama konusunda alabildiğine isteksiz davranmaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın reddiyeci ve şeffaflıktan uzak tutumu ülkemizde Kızamık salgınının başladığı 2010 Aralık yılından itibaren değişmemiştir. Öte yandan Kızamık nedeniyle ölümler olduğuna dair sahadan bilgiler alınmaktadır. Oysa kızamık aşı ile önlenebilir bir bulaşıcı hastalık olup on yıllardır milyonlarca çocuğun ölümünün aşı ile engellendiği bilinmektedir. Bugün içinde bulunduğumuz durum ise son kızamık ölümünü yaşamamızdan 13 yıl sonra yeniden ölümlerin başladığı kaygısıdır. Ülkemizde de sağlık emekçileri başarılı bir bağışıklama programı ile kızamık hastalığını eliminasyon aşamasına kadar getirmeyi başarmıştı. 2007-2010 yılları arasında Kızamık olgu sayısı 10’u geçmiyordu. Ne oldu da yeniden kızamık salgını ve kızamığa bağlı ölümlere tanık olmaya başladık? TTB olarak, halk sağlığına gönül verenler olarak bunun nedenini çok iyi biliyoruz: Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) ile koruyucu hizmetlerden tedavi edici hizmetlere evrilen birinci basamak ve aşı karşıtlarının yarattığı aşı kararsızlığının/tereddüdünün büyümesi ve ülkenin sağlık otoritesinin bu tereddüdü giderecek hiçbir etkili girişimde bulunmaması, sorumluluğu bireylere yüklemesidir.