Özel Haber: Sümeyye Aksu
Yaklaşık 6,5 milyon memur ve emeklinin mali ve sosyal haklarının belirleneceği toplu sözleşme maratonu, önümüzdeki 2 yıl boyunca çalışanların ve emeklilerin ekonomik durumunu doğrudan etkileyecek önemli bir süreci başlatıyor. Toplu sözleşme görüşmeleri kapsamında, Ocak ayında uygulanacak maaş zammının yanı sıra enflasyon farkı da kararlaştırılacak. 7. toplu sözleşme görüşmeleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın Başkanlığında, Bakan Yardımcısı Faruk Özçelik ve Çalışma Genel Müdürü Saadettin Akyıl’ın da bulunduğu toplantıya Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil ve hizmet kollarında yetkili sendikalarının genel başkanları da katılım sağladı.
31 Ağustos itibariyle süreç tamamlanmış olacak
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ikinci toplu sözleşme toplantısına dair, “14 Ağustos Pazartesi günü heyet, geniş olarak tekrar bir araya gelecek ve kamu işveren heyeti teklifini sunmuş olacak. 17 Ağustos Perşembe günü ikinci bir toplantı yapılacak ve yeni teklifler bekliyoruz. Peşinden müzakere süreci sürecek ve 21 Ağustos Pazartesi günü bu anlamda sürecin nihayete ereceği, 22 Ağustos Salı günü ise sürecin mutabakatla sonuçlanıp sonuçlanmayacağı konusunun netleşeceği bir zemin olacak. Peşinden başvuru süreci tamamlanmış olacak ve 26-31 Ağustos arasında da Kamu Görevlileri Hakem Kurulu eğer kendisine görev düşecekse o görevi yerine getirecek ve 31 Ağustos itibarıyla toplu sözleşme süreci tamamlanmış olacak” ifadelerini kullanmıştı. Prof. Dr. Aziz Çelik, yaklaşık 4 milyonu bulan kamu görevlisi, 2 milyon 300 bini aşan memur emeklisinin 2024-2025 dönemi mali ve sosyal haklarının belirleneceği 7’nci Dönem Kamu Toplu Sözleşme görüşmeleri ile ilgili Elips Haber’e açıklamalarda bulundu.
“Rica-minnet sendikacılığı ile yapılıyor”
Toplu sözleşmenin kapsam açısından Türkiye’nin en büyük toplu sözleşmesi niteliğinde olduğunu dile getiren Çelik, “Milyonlarca çalışanın ve emeklinin yaşam koşulları ile gelir ve bölüşüm ilişkileri üzerinde çok büyük etkisi var. Türkiye’de kamu görevlileri toplu pazarlığı uzun bir süredir, emeğin gücü ortaya konmadan, örgütlü sendikal güç kullanılmadan rica-minnet sendikacılığı ile yapılıyor” dedi.
“Toplu sözleşmenin en önemli zaafı grev hakkının olmaması”
Toplu sözleşmesinin en önemli özelliğinin, sözleşmede bir anlaşma olmadığı zaman memurlara grev hakkının tanınmaması olduğunu söyleyen Çelik sözlerini şöyle sürdürdü;
“Dolayısıyla toplu sözleşmede memur tarafı, memur sendikaları birtakım taleplerde bulunuyorlar. Fakat bu talepler hükümet tarafından karşılanmadığı zaman ortaya uyuşmazlık çıkıyor ama bu uyuşmazlığa karşı memur sendikalarının greve gitme imkanı yok bizim sistemimizde. Bir hakem heyeti var. Kamu görevlileri, hakem heyeti var. Eğer anlaşma olmazsa nihai kararı orası veriyor. Dolayısıyla memur toplu sözleşmesinin en önemli zaafı işçilerde olduğu gibi grev hakkının kullanılamamasından kaynaklanıyor. Bu önemli bir sorun yaratıyor. Hükümet dediğini kabul etmek zorunda kalıyor ya da ona çok yakın şeylerde imzalamak zorunda kalıyor ya da hakem heyetine gitse bile hakem heyetinde toplu sözleşme büyük ölçüde hükümetin istediği şekilde sonuçlanıyor”
“Tek adam toplu sözleşmesi”
“4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’na göre toplu sözleşme sadece en çok üyesi olan memur konfederasyonunun başkanı tarafından tek başına imzalanabiliyor” ifadelerini kullanan Çelik, “2 milyon 130 bin sendikalı memur var. Bunlardan 1 milyon 35 bini Memur-Sen üyesi. Memur-Sen bırakın 3,7 milyon memuru, sendikalı memurların çoğunluğunu bile temsil etmiyor. Buna rağmen son sözü Memur-Sen başkanı söylüyor. Memur Sen en fazla üyeye sahip sendika olduğu için tek başına bütün şeyi o kararlaştırıyor. Diğer sendikaların bir yetkisi ve etkisi yok. Böyle olunca tek başına bir sendika kendi üyesi olmayanların da toplu sözleşmesini belirliyor. Bu da bu sürecin bir diğer antidemokratik yanı diyebilirim” ifadelerini kullandı.
“Tam anlamıyla korporatif bir sistem”
6 milyondan fazla memur ve emeklisi adına görüşmelere üç kamu görevlisi konfederasyonu (Memur-Sen, Kamu-Sen ve KESK) katıldığını söyleyen Çelik, “Ancak bütün yetkiler en çok üyeye sahip Memur-Sen’de hatta onun genel başkanında. En çok üyeye sahip konfederasyon başkanı ‘evet’ derse pazarlık bitiyor. Diğer konfederasyonların masada varlığı sembolik, imza ve Hakem Kuruluna başvurma yetkileri yok. Bu ne demek 1 milyon üyeye sahip Memur-Sen başkanı 6 milyondan fazla memur ve emeklisinin kaderini belirliyor. İşçi sendikaları sadece kendi üyeleri için toplu iş sözleşmesi imzalarken, memur sendikalarına bu hak tanınmadı. Herkes Memur-Sen’in imzaladığı sözleşmeye mahkûm. Tam anlamıyla korporatif bir sistem. Hükümet temsilcisi ile “en çok üyesi olması sağlanan” konfederasyon (Memur-Sen) başkanı son sözü söylüyor. Memur-Sen sendikadan ziyade bir korporasyon işlevi görüyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Yıllık izinde toplu pazarlık”
“Konfederasyon başkanı hükümetin teklifini kabul etmezse, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna (KGHK) gidilir. KGHK ise çoğunluğu hükümet tarafından atanan üyelerden oluşan taraflı bir organ. Oradan da hükümetin istediğine yakın bir sonuç çıkması neredeyse kesin” ifadelerini kullanan Çelik sözlerini şöyle sürdürdü;
“Bununla da bitmiyor. Memur toplu pazarlığı bilinçli olarak ağustos ayına denk getirildi ve bir ay ile sınırlandırıldı. Bunun 20 günü pazarlığa on günü ise KGHK’ye ayrılmış durumda. Oysa işçilerin toplu pazarlığı aylarca sürebiliyor. Başta öğretmenler olmak üzere kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunun tatilde olduğu bir ayda toplu pazarlığı zorunlu hale getirmek ne büyük kurnazlık, nasıl bir deha! Velev ki sendikalar eylem yapacak olsa memurların çoğu yıllık izinde! Görüldüğü gibi memur toplu pazarlığında bütün yollar Roma’ya çıkıyor. Tam anlamıyla grevsiz ve eylemsiz otoriter korporatif bir toplu pazarlık rejimi bir oya gibi örülmüş”
“Beklentilerin karşılanması çok zor”
Hükümetin ekonomik politikalarında kemer sıkmaya dönük bir yaklaşımı olduğunu vurgulayan Çelik, “Mehmet Şimşek büyük ölçüde bu böyle bir politikayı savunuyor. Yani ücret artışlarının, maaş artışlarının enflasyona yol açtığı yaklaşımını benimsiyorlar. Böyle olunca tabii memur sendikalarının tekliflerinin masada Memur-Sen'inkilerin dahi masada kabul edilmesi bana biraz zor geliyor. Yani o yüzden bu beklentilerin karşılanması zor. Çünkü sadece ücret artışı beklentisiyle sınırlı değil. Emekliler için de beklentileri var. Bir de memur maaşları birbirine çok yaklaştı. Yani en düşük memur maaşı 21 bin 500 lira civarında en yüksek ortalama memur maaşı 22 bin lira civarında. Yani aradaki makas çok kapandı. Mesleğe, liyakata bağlı farklar da çok kayboldu. Ondan kaynaklı talepler de var. Bütün bu taleplerin tabii masada karşılanması, beklentilerin karşılanması bu hükümetin benimsediği ekonomik politikalarla bana zor geliyor” dedi.