Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bugün parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Karamollaoğlu, şunları söyledi:

"Bayram sevinçlerimize acı haberlerin gölge düşürmemesini temenni ediyorum"

"Yılın ilk yarısını artık geride bırakıyoruz, önümüzdeki hafta ise mübarek Kurban Bayramı’nı idrak edeceğiz. Ben şimdiden milletimizin ve alem-i İslam’ın Kurban Bayramı’nı tebrik ediyor, bu mübarek günlerin ülkemize, coğrafyamıza ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini Cenâb-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Hac yolculuğuna çıkan bütün kardeşlerimize de kolaylıklar diliyor, sağlık ve afiyet içerisinde hac farizalarını tamamlamalarını temenni ediyorum. Malum ülkemizde dokuz günlük bir tatil dönemi olacak, bu haftadan itibaren yola çıkacak olan tüm vatandaşlarımızdan trafik kurallarına harfiyen riayet etmelerini istirham ediyorum, bayram sevinçlerimize acı haberlerin gölge düşürmemesini temenni ediyorum.

"2 bin liralık bayram ikramiyesi ile sadece dört kilo et alınabiliyor"

Muhterem kardeşlerim elbette Kurban Bayramı öncesi piyasalara baktığımızda da maalesef huzurlu bir bayram havasını göremiyoruz. Bu yıl genel olarak piyasalara baktığımızda büyükbaş hayvanlar 80-100 bin lira civarında, küçükbaş hayvanlar ise 6-10 bin lira arasında değişen fiyatlarla satılıyor. Tabi alımlar ne seviyede olacak onu göreceğiz. Genelde bayramın ikinci ve üçüncü gününde bu fiyatlar başlangıçta biraz yüksekken biraz düşme eğilimine giderler. Tabi biz alanların halini düşündüğümüz gibi besicilik yapanların, satanların da halini düşünmekle mükellefiz. Küçükbaş kurban, asgari ücretin bugünkü fiyatlarla ve yeni rakamlarla bakıldığında neredeyse bir aylık maaşına tekabül ediyor bir asgari ücretlinin. Büyükbaş hayvan ise altı aylık bir gelire tekabül ediyor. Çok yüksek bir rakam. Bugün emeklilerimize verilen 2 bin liralık bayram ikramiyesi ile sadece dört kilo et alınabiliyor. Bugünkü şartlarda değil asgari ücretli ve emekli vatandaşlarımız, kamu işçileri ve memurlar için bir kurban almak oldukça zorlaştı gibi gözüküyor. Bizi bugün bu kötü tabloyla karşı karşıya bırakan husus, maalesef genelde ülkemizde uygulanan yanlış ekonomik politikaları ve özellikle de tarım ve hayvancılıkla ilgili politikalardır. Yanlış tarım ve hayvancılık politikaları ülkemizi bugünkü hakikaten garip ve acıklı durumla karşı karşıya bırakmaktadır. Üretici eğer kendisi hayatını ve faaliyetlerini de devam ettirmek istiyorsa oldukça bugünkü şartlarda yüksek bir fiyatı ortaya koyması lazım ama tüketicide onu alacak, tüketecek, parasının karşılığını ödeyecek bir gelir yoksa onun da bunu karşılaması mümkün değil. Bu da topyekûn maalesef bir çöküşe sebebiyet vermektedir.

"Kasap reyonlarında 1 kg et için 500 liralık fiyat etiketlerini görüyor"

Hem vatandaşlarımız, yani tüketiciler olarak bizler sağlıklı, kaliteli ve ucuz gıdaya erişimde zorluk yaşıyoruz hem de çiftçimiz, besicimiz yani üreticilerimiz emeğinin karşılığını alamıyorlar. Yani 'kazan kazan' politikası değil, tam olarak 'kaybet kaybet' politikası. Tarım Kanunu’nun 21. maddesi çok açık; 'Tarıma bütçeden ayrılacak kaynak, GSMH’nin yüzde 1’inden az olamaz.' Nisan 2006’da çıkarıldı bu kanun, yani bugünkü iktidar tarafından. Ancak 17 yıldır bir kez bile, evet bir kez dahi uygulanmadı. Devasa şirketlerin milyarlarca liralık borçlarını tek kalemde silen bu iktidar, bir kez bile üreticilere yasada belirtilen bu tutarı vermedi. Israrla ve inatla; tarımı bitirecek, üreticimizi toprağına, köyüne küstürecek politikalar uygulandı. İnsanımız topraksız, Anadolu topraklarımız da insansız bırakıldı maalesef. İşte tüm bunların sonucunda; pazar tezgahlarında çeyrek karpuzları, kasap reyonlarında 1 kg et için 500 liralık fiyat etiketlerini görüyor, kurban pazarlarında 100 bin liralık rakamları konuşuyoruz bugün.

"Vatandaşlarımız laf değil icraat beklemektedir"

Yine Saadet Partisi olarak her zaman dile getirdiğimiz bir husus daha var; ülke yönetiminde politikalar bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Siz adaleti ekonomiden, eğitimi sanayiden, tarımı sağlıktan, dış politikayı iç politikadan bağımsız düşünemezsiniz. Hepsi birbirini etkiler, birinde yapılan yanlış diğer tüm alanları da olumsuz etki oluşturur. Adalet açığını kapatmadan bütçe açığını, güven açığını kapatmadan cari açığı kapatamazsınız. Her yıl on binlerce 'diplomalı işsiz' üreten bugünkü çarpık eğitim sistemiyle, öyle dünyaya falan meydan okuyamaz, rekabet bile edemezsiniz. 'Asgari ücreti şu kadar yaptık, memur maaşını şu kadar yapacağız, bunları yaptık, şunları da yapacağız' cümleleri ile 21 yılda gelinen nokta işte burasıdır; bundan sonra aynı yanlış zihniyetle gidilecek bir yer de artık yoktur, kalmamıştır. Yeni belirlenen asgari ücret, ilk bakışta idare eder gibi gözükse de ekonomi politikaları ve zihniyet değişmedikçe yine birkaç ay sonra eriyip gidecektir. Değil asgari ücretliler, artık memurlar bile açlık sınırında ücretlerle geçinmeye çalışıyor. Emekçilerimiz ve emeklilerimiz, gençlerimiz ve ev hanımları, veliler ve öğretmenlerimiz, esnafımız, sanayicilerimiz, memurlarımız, depremzede vatandaşlarımız, özetle her bir kesim artık laf değil icraat; yani somut ve kalıcı çözümler beklemektedir."

Kaynak: anka