TBMM Genel Kurulu, 'Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi'ni görüşmek üzere Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder başkanlığında toplandı. Genel Kurul'da grubu bulunan partilerin, 'Srebrenitsa Soykırımının Unutturulmaması, Filistin Halkına Yönelik Benzer Saldırıların ve Bu Türden İnsan Hakları İhlallerinin Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Görüşülmesi Amacıyla' Meclis başkanlığına sunduğu önergenin kabul edilmesiyle genel görüşme başladı. Saadet Partisi grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya, 11 Temmuz 2009 yılında Saraybosna'yı ziyaret ettiğini ve orada karşılaştığı toplu mezarları ziyaret ettiklerini anlattı. Kaya, "Biz Srebrenitsa’yı anarken hep 'BM’ye bağlı Hollanda askerleri Boşnakları sattı' deriz. BM, bu utançtan kurtulmak için geçtiğimiz mayıs ayında 84 ülkenin, 'Evet' oyuyla Srebrenitsa katliamını tanıdı ve 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımını Anma Günü olarak kabul etti. Şunu ifade etmeliyim ki: Srebrenitsa’nın bize anlattığı başka bir ders de erdemli olmaktır. Nitekim merhum Aliya der ki: 'Savaş yenildiğinde değil, düşmana benzediğimizde kaybedilir.' İşte, mavi kelebeklerin, bizim orada gördüğümüz şekliyle mavi kelebeklerin ortaya koyduğu çaba koskoca dünyanın Bosna’da ortaya çıkan soykırıma karşı hiçbir şey yapamamasına çare olmuş ve mavi kelebekler Boşnak kardeşlerimizin o noktada onların katliama uğradıklarını tescil etmişti. Bugün Gazze’de katliamlar yaşanırken gereken adımları atmayan, yaşananlara kayıtsız kalan, İsrail’e destek veren ülkeleri tarih ve insanlık vicdanı, yarın, 'Gazze’yi anma günü' olarak ilan etse de asla affetmeyecek" ifadelerini kullandı.
'Soykırım gecesi ezanlar karanlığa uyandı'
İYİ Parti adına söz alan Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Srebrenitsa kasabasında yaşanan utancın medeniyet denilen Avrupa'nın gözü önünde yaşandığını kaydederek, "İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa'da yaşanan bu tarifi mümkün olmayan soykırım gecesi ezanlar karanlığa uyandı. Evet, ezanlar sadece ve sadece karanlığa uyandı çünkü insanlık ölmüştü. Binlerce Boşnak, kadın, çocuk, bebek demeden evlerinden çıkartıldı. Büyük korkular ve acılar çekilerek ölüme sürüldüler. Bu katliamda savunmasız ne kadar çocuk, kadın, yaşlı varsa hedef alındı ve sistematik bir şekilde yok edildiler. Bu vahşet, insanlık onurunun ayaklar altına alındığı kara bir lekedir. Bosnalı bir çocuğun annesine sorduğu bir soru var. Aslında Bosna katliamını anlatacak tek cümle buydu, 'Anne, çocukları küçük kurşunlarla öldürüyorlar değil mi?' diyor. Markale’de pazar yerinde, Saray’da pazar yerinde, Markale’de Sırp baskını sırasında öldürülen bir çocuğun annesine mezarlıkta rastladım. Hemen olayların içindeydi. Buradaki arkadaşlar da tanır, Davut Nuriler arkadaşımla beraber Priyepolye’den uzun bir kısmını yürüyerek gitmiştik. Mezara bir taş koymuşlar, sabah annesi kalktı, arkadaşlarını gördü. Arkadaşları, anneleri tarafından evden uğurlanıyorlardı, 'Uğurlanırken çocuklarının ceketlerini sevdiklerini gördüm. Ben çok kıskandım onları, senin mezar taşını okşamaya geldim' dedi" diye konuştu.
'Bosna'da kahve fincanlarında halen kulp yoktur'
MHP Grubu adına söz alan Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı, savaşı Bosna'da bizzat yaşayan ailenin çocuğu olduğunu belirterek, "Hikayenin de aslı tam şöyle; kayıplar var, bulunamıyor, bu mavi kelebekler bir vadiye geliyorlar, o vadide çeşitli çiçekler var ama sadece bu mavi kelebekler Artemis çiçeğine konuyorlar yani bu sembol olarak, 'Srebrenitsa çiçeği' dediğimiz Artemis çiçeğine konuyorlar, sonra akşam kaybolup gidiyorlar. Bu günlerce, haftalarca sürüyor, 'Ya, bu nasıl bir iş?' diyorlar, takip ediyorlar, bulamıyorlar. Bilim adamlarını çağırıyorlar, diyorlar ki: 'Gelsenize ya, burada bir doğa olayı var, biz bunu çözemedik.' Bilim adamları geliyor, bakıyorlar bu mavi kelebekler her gün geliyorlar, o vadide bir sürü çeşit çiçek var, sadece buna konuyorlar. 'Ya, dur, bunları biz takip edelim, akşam nereye gidiyor bunlar?' diyorlar. Akşam bunları takip ediyorlar, bunlar bir tane vadiye geliyorlar, sadece Artemis çiçekleri var. Bu böyle her gün gidiyor, geliyor, hep aynı şey, diyorlar ki: 'Akşam bu kondukları Artemis çiçeğinin olduğu vadiyi bir kazalım, bakalım, buradan ne çıkacak?' İşte arkadaşlar, orayı kazıyorlar bu en büyük toplu mezar orada çıkıyor. Bu da Allah’ın bir hikmeti olarak bu mavi kelebekler ve bu Artemis çiçeğinin manasını bize gösteriyor. Şimdi, o kahveyi içiyorlar ya sabahları. Bosna'ya tabii gitmişsinizdir, görmüşsünüzdür, Bosna'da kahve fincanlarının kulpu yoktur. Yani kahveyi böyle içeriz ya biz bu üç parmakla, kulp yoktur. Bunun da nedeni şudur, 'Savaş zamanında Sırpların o aşırı fanatikleri olan ve 'Çetnik' diye tabir edilen insanların bir tane selamı var. Bu selam da şudur, buradan göstermek istemiyorum. Serçe parmağını ve yanındaki yüzük parmağını kapatarak 3 parmağını havaya kaldırıp Çetnik selamı yaparlar bunlar. İşte savaş zamanında Müslümanların serçe parmağını ve yüzük parmağını kestiler, dediler ki, 'Bundan sonra siz kahve içerken Çetnik selamıyla kahve içeceksiniz, 3 parmakla içeceksiniz. Onun için savaştan sonra bütün kahve fincanlarının kulpları kırıldı ve Bosnalılar şöyle içer, göstereyim, 'Hilal şeklinde, doğal olarak böyle içer kahvesini çünkü kulp yoktur o fincanlarda. Bunu bile dayattılar o zaman yani illa bizim selamımızla, siz kahvenizi bile içerken bizi anacaksınız diye. Tabii, Müslümanlar bunu kabul etmedi, Türkler bunu kabul etmedi" değerlendirmelerinde bulundu.
'Emina'ya dininden dolayı hakaretlerde bulundular'
DEM Parti grubu adına söz alan Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo, "1992 yılında 18 yaşında olan Emina’nın hikayesini anlatmak istiyorum. Emina’nın hikayesi bir gazeteci tarafından raporlanmış ve kayda geçmiş bir hikaye. Emina otobüs durağında beklerken Sırp askerlerce kaçırılıyor ve boş bir depoya götürülüyor. Orada başkaca kadınlarla birlikte, başkaca Bosnalı Müslüman kadınla birlikte on hafta boyunca tecavüze uğruyor ve tecavüz sırasında jiletle vücudunu kesiyorlar ve ona dininden ötürü belli hakaretlerde bulunuyorlar, 'Sizin gibi Müslümanlar yaşamayı hak etmiyorlar. Siz hamile kalacaksanız da Müslüman pislikler doğuracağınıza en azından Çetnikler doğurun' denilerek hakaretler ediliyor. Emina on hafta boyunca 16 kez tecavüze uğruyor ve daha sonra biraz un karşılığında satılıyor. Neyse ki o dönemde Tuzla’ya getiriliyor, o Sırplardan olan, hamile kaldığı o çocuk en azından kürtajla alınıyor ve Emina hayatı boyunca bu travmanın fizikselleşmiş haline bakmak zorunda kalmıyor. Emina’nın olayı yalnızca Emina’ya özgü bir şey değildi, 50 bine yakın Bosnalı Müslüman kadına o dönemde tecavüz edildi ve tecavüz, savaş süreçlerinde militarist erkek aklın bir savaş aleti edevatı olarak kadınlara uyguladığı bir şiddet biçimidir" dedi.
'Bir daha insanlık suçunun olmamasını diliyorum'
CHP adına söz alan Grup Başkanvekili Murat Emir ise "Avrupa’nın ortasında yaşanmış, herkesin gözü önünde yaşanmış ve olmasına izin verilmiş katliam hala hepimizin yüreğinde bir acı olarak varlığını korumaya devam ediyor. Bizler, Birleşmiş Milletlerin mayıs ayında aldığı karardan son derece memnunuz. Bu karar, 84 ülkenin onayıyla geçti ve bundan sonra 11 Temmuz'un anma günü olarak yaşanması ve anma günü olarak tespit edilmesini Birleşmiş Milletler karara bağladı. Sonrasında, bizler, Cumhuriyet Halk Partisi grup başkanvekilleri olarak bir yasa tasarısı hazırladık ve bu yasa tasarısında talebimiz şuydu: Bu anma gününü Türkiye Büyük Millet Meclisi de bir kanunla anma gününe dönüştürsün ve Türkiye Cumhuriyeti de Türk Milleti de Meclisiyle birlikte, Birleşmiş Milletlerin aldığı bu kararın arkasından gitsin, destek olsun. Bize bu yakışırdı. Bu teklifle birlikte biz muhataplarımıza gittik, tüm parti grup başkanvekillerini ziyaret ettik. Hatta şunu da söyledik: 'Bu kararı birleştirelim çünkü bu bizim açımızdan milli bir meseledir. Her birimizin Bosna’da yaşananlarla ilgili yüreğimizin kanadığı konusunda en ufak bir tereddüdümüz yoktur. Türkiye Cumhuriyeti, Meclisiyle ve milletiyle bu soruna elbette sahip çıkacaktır. Bunu ortaklaştıralım ve bir kanun teklifine dönüştürelim.' Ama bu yapılmadı. Sayın Grup Başkanvekilinin sözlerinden de anlıyoruz ki bir Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle soykırımı anma günü olarak tespit edilmiş, ilan edilmiş. Oysa, bir Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle değil de yani bir kişinin iradesiyle değil de bu iradenin arkasına Türkiye Büyük Millet Meclisini ve 85 milyonu koysaydık çok daha anlamlı olurdu diyorum, Gazi Meclisimize çok daha yakışırdı diyorum. Son söz olarak, yine, orada katliama uğrayan 8 binden fazla Boşnak insanımızı, onların yakınlarını anıyorum ve bu acının bir daha yaşanmaması için tüm toplumların üstüne düşeni en iyi şekilde yapmasını diliyorum ve dünyanın hiçbir yerinde bir daha böyle bir insanlık suçunun, bir soykırımın, etnik arındırmanın olmamasını diliyorum" ifadelerini kullandı.
'Srebrenitsa Bosna soykırmının simgesidir'
AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, Bosna'da soykırımın yalnızca Srebrenitsa ile sınırlı olmadığını vurgulayarak, "Bosna’nın tamamında Sırp Çetnikler, Bosnalı Müslümanları, Boşnakları sistemli bir şekilde yok etmek amacıyla eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi statüsünün 4’üncü maddesinde yer alan tanımıyla gerçek bir soykırım suçu işledi. Srebrenitsa, esas itibarıyla Bosna soykırımının simgesidir. Srebrenitsa soykırımı, uluslararası kuruluşların ve uluslararası toplumun işlevsizlik simgesidir. Hollanda'da, Srebrenitsa’da Bosnalı Müslümanları Çetniklere teslim edenlere iade-i itibar yapılırken, batılı kurumların iki yüzlülüğü önümüzde halen buz gibi duran bir gerçektir. 'Bosna’da soykırım gerçekleşirken dünyanın gözünün önünde böyle bir pervasızlığa nasıl müsaade edildi? Sesini çıkaran hiç kimse olmadı mı?' diye sorarken bizler, soykırımın nasıl olageldiğine bugünlerde de şahitlik ediyoruz. Saraybosna nasıl yıllar içinde kuşatma altında kaldıysa, bugün de Gazze kuşatma altındadır. O gün Aliyev ve aslanları nasıl Igman Dağı’nda kahramanca soykırıma direndiyse, bugün Gazzeli mücahitler Müslümanların izzetini korumakta ve soykırıma kahramanca direnmektedir. Çetnik komutan Karadiç soykırım suçlusu olarak cezalandırılmıştır evet, ancak onun cezalandırılmış olması Bosna Hersek’in tamamında soykırıma uğrayanları geri getirmemekte ve bu vahşete şahit olanların zihnini temizleyememektedir. Esas olan önceki soykırımları hatırda tutarken bir soykırımı gerçekleşmeden engelleyebilmektir. Bugün Uluslararası Adalet Divanında İsrail yargılanmaktadır. Bu yargılanmanın ivedi bir biçimde nihayetlendirilmesi, İsrail'in Refah ve Gazze’nin tamamındaki saldırılarını sonlandırmasını diliyorum. Bizler de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bu noktada her türlü imkanla girişimlerimizi sürdürüyoruz" dedi.
Görüşmeler tamamlandı
Meclis Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, genel görüşmenin tamamlandığını ifade ederek Genel Kurul'a ve grup başkanvekillerine uzlaşı sağladıkları için teşekkür etti. Genel Kurul, 'Öğretmenlik Mesleği Kanunu' teklifi üzerindeki görüşmelerini sürdürecek.