Kurtulmuş, NATO Parlamento Başkanları Zirvesi dolayısıyla bulunduğu ABD'nin başkenti Washington'da, Türk gazetecilerle büyükelçilik konutunda bir araya gelerek gündemi değerlendirdi ve soruları yanıtladı.
Kurtulmuş, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Türkiye'nin S-400 savunma sistemi alması ve CAATSA yaptırımlarıyla ilgili bir soru üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Irak ve özellikle Suriye'nin kuzeyindeki gelişmeler konusunda Türkiye'nin tavrı açıktır. Türkiye maalesef bazı ülkelerin siyasi, lojistik, istihbari, hatta zaman zaman askeri destek verdikleri terör örgütlerini kendisi için yaşamsal olarak büyük bir tehdit olarak görmektedir; sadece Türkiye'nin toprak bütünlüğünü değil Suriye'nin ve Irak'ın da siyasi bütünlüğünü sarsacak fevkalade önemli zararlı kuruluşlar olarak görmektedir. Uzunca bir süredir vekalet savaşlarının bir aracı olarak terör örgütleri ne yazık ki kullanılmaktadır. Uzunca bir süredir terör örgütleri dış politika kartı olarak kullanılmaktadır. Türkiye, kategorik olarak buna karşıdır.
Türkiye, terör örgütleri arasında hiçbir ayrım gözetmemiştir, gözetmeyecektir. Bütün dünya DEAŞ ile mücadelede sadece sözden ibaret bir reaksiyon gösterirken Türkiye, fiilen DEAŞ ile mücadele etmiş ve DEAŞ'ın yakın coğrafyamızda bir tehdit unsuru olmaktan çıkarılmasını temin etmiştir. Aynı şekilde PKK'nın kolu olan Suriye'deki uzantısı PYD-YPG'nin, terör örgütlerinin varlığı Türkiye için yaşamsal bir tehdittir. Ne yazık ki ABD, stratejik ortaklığımıza rağmen, birçok alanda çok yakın işbirliğimize rağmen PYD'ye hem lojistik hem istihbari hem de siyasi destek vermeyi sürdürmektedir. İlişkilerimizi zehirleyen en önemli farklılığın bu olduğunu ifade etmek isterim."
F-35 ve S-400 meselesi gibi konuların da Türkiye'nin çıkardığı tartışmalar olmadığına dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"F-35'ten çıkarılmış olmamız fevkalade ciddi bir çifte standarttır. Başından beri kurucusu olduğumuz bir projeden makul hiçbir gerekçe gösterilmeksizin Türkiye dışarıya çıkartılmıştır. Ümit ediyorum ki oraya ödediğimiz paralarımız da alınacaktır. F-16 meselesi olumlu bir gelişmedir. Türkiye'nin savunma sanayisinde ihtiyaçlarının karşılanması olumlu bir gelişmedir. Ama şunu da çok açık söyleyeyim. Eğer dostlarımız Türkiye'nin savunma ihtiyaçlarını göz ardı ederlerse artık Türkiye savunma ihtiyaçlarını kendi başına üretecektir. Hatta Türkiye, bu alanlarda dünyada rekabet edebilecek bir ülke konumuna yükselmiştir. İHA ve SİHA'larda, Türkiye'nin dünyada rekabet edebilir en iyi ülkelerden birisi olduğu açık. Dolayısıyla tabii ki bir bağımsız devlet olarak ittifaklarımıza ne kadar dikkat ediyorsak, kendi milli güvenlik önceliklerimize de en az onun kadar dikkat edeceğiz. Bu çerçevede Türkiye bir silahlanma yarışı içerisinde asla değildir. Silahlanmanın dünya için çok tehlikeli ve tehdit edici bir gelişme olduğunun farkındadır. Ama özellikle büyük bir türbülansın yaşandığı bölgemizde başımızın dik durabilmesi için Türkiye'nin kendi savunma ihtiyaçlarını karşılaması lazım. Bu çerçevede S-400 üzerinden Türkiye'yi eleştirenlerin şu soruya cevap vermeleri lazım. Müttefikleri olan Türkiye'ye niçin hava savunma sistemleri konusunda yeterince destek olmadılar?"
Kurtulmuş, Türkiye'nin hava savunma sistemi konusundaki talebini görmezden gelenlerin, Türkiye'nin hava savunmasını başka yolla temin etmesi konusunu bir siyasi rekabet ve siyasi karşıtlık haline getirmesini uygun bulmadıklarını belirtti.
CAATSA yaptırımlarının politik bir araç olarak Türkiye'ye karşı kullanıldığını dile getiren Kurtulmuş, "Haksız ve çifte standartlı bir yaptırım olduğu kanaatindeyim. Eğer zaten bizim hava savunma sistemleri konusundaki ihtiyacımız karşılanmış olsaydı böyle bir noktaya gelinmeyeceği de çok nettir." dedi.
"Bütün ülkelerle ilişkilerimizi geliştirmek isteriz"
Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin dış politikasına ilişkin bir soruya ise şu yanıtı verdi:
"Dünyada hiçbir ülke artık sadece bir grubun içerisinde ve gölgesinde bulunamaz. Hele Türkiye gibi büyük imkanları ve fırsatları olan bir ülke asla bu şekilde davranamaz. Yani Türkiye tabii ki kendi elindeki kartları çoğaltmak, çeşitlendirmek, farklılaştırmak durumundadır. Biz kendi ilkelerimiz ve milli önceliklerimiz çerçevesinde dünyadaki bütün ülkelerle özellikle ticaret başta olmak üzere ilişkilerimizi olumlu yönde geliştirmek isteriz. Bu çerçevede de tabii ki ambargoların tek taraflı olarak Türkiye'nin geleceğini etkilemesini de kabul etmeyiz."
ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin durumuna ilişkin soruyu yanıtlayan Kurtulmuş, F-16 anlaşması ve İsveç'in NATO'ya kabulünden sonra gelişen olumlu havayı zehirlemek isteyen bazı çevrelerin bulunduğunu anımsattı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Malumunuz Amerika'da kategorik olarak Türkiye düşmanı olan birtakım lobiler var. Bir de bunlara FETÖ'nün faaliyetlerini eklediğiniz zaman bizi de rahatsız eden ve en son 142 temsilciler meclisi üyesi ve senatörün, Biden'a imzalayarak gönderdiği mektup, gerçekten ikili ilişkileri zor bir safhaya sokmayı hedefleyen bir mektuptur. Tamamen Türkiye karşıtı çevreleri tatmin eden, onların inisiyatifleriyle kaleme alındığı belli olan, FETÖ'nün destekleriyle ve onların birtakım lobi faaliyetleriyle ortaya çıkmış olan bir metin. Zaman zaman iki ülke arasındaki ilişkileri parlamenter diplomasi açısından da zehirlemeye çalışan bu tür çabalar olsa da hem buradaki Türk toplumunun gayretleri hem de Türkiye'deki milletvekili arkadaşlarımız, bakan arkadaşlarımız sürekli bu karşılıklı ziyaretler, müzakereler sonucunda başlamış olan olumlu havayı güzel bir şekilde sürdürebilmek için gayret sarf edeceğiz. Biz üzerimize düşeni yapacağız. Biz Türkiye olarak tezlerimizi her platformda dile getireceğiz, anlatacağız. Böyle yaptığımız takdirde sonuç almamız mümkündür. Milletvekili arkadaşlarımıza da bu konuda büyük sorumluluklar düşüyor."
"Filistin'in hakkını savunan hiçbir karara itibar etmiyorlar"
Kurtulmuş, İsrail'in, Gazze başta olmak üzere Filistin topraklarına yönelik saldırıları karşısında Türkiye'nin yürüttüğü diplomatik çalışmalarla ilgili bir soruyu ise şöyle yanıtladı:
"Bulunduğumuz her yerde Filistin meselesiyle ilgili birkaç temel konuyu ısrarla dile getiriyoruz. Bunlardan birisi acil insani yardımlardır. Bununla ilgili BM kararları olmasına rağmen maalesef İsrail hiçbir yardım konvoyunun içeriye girmesine izin vermedi. Netanyahu ve çetesinin esas hedefinin Gazze Şeridi'ni Filistinlilerden arındırmak, etnik bir temizlik yapmak ve nihayetinde orayı insansızlaştırmak olduğu için müzakerelerle zaman kazanıyorlar. Uluslararası camianın ortaya koyduğu, Filistin'in hakkını, hukukunu savunan hiçbir karara itibar etmiyorlar. Türkiye olarak her an, her platformda bunları dile getiriyoruz."
İnsani yardımlarla birlikte Filistin'de kalıcı bir ateşkesin gerçekleşmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, Filistin davasının çözülebilmesi için de mutlaka 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs olan, tam manasıyla egemen bir Filistin devletinin kurulmasının şart olduğunu dile getirdi.