Özel Haber: Büşra Sağlam
2020 tarihinde yaşanan pandemiden dolayı dünyanın tüm tedarik ve üretim kanallarında sıkıntılar meydana geldi. Fakat kovid19’un bitmesiyle beraber üretim ve tedarik kanalları da açılmaya başladı. Dünyada bu sorunun çözüldüğünü lakin Türkiye’de hala sıkıntıların yaşanmaya devam ettiğini söyleyen, TMMOB yazmanı Funda Uyar Özpınar, “İnsanları üretime sevk etmelisiniz ki insanlar alacağı gıdayı ucuza alabilsin. Bir şeyi ne kadar çok üretirseniz o şeyin fiyatı o kadar düşer. Türkiye’de üretim düşüyor ama nüfus çoğalıyor. Dolayısıyla üretim tüketimi karşılayamıyor. Pazara gelen mallar az, satın alacak kişiler çok olunca fiyatlar da yükseliyor” ifadelerini kullandı.
“Dünya genelindeki artışlardan daha yüksek oranda biz gıdaya ulaşmakta sıkıntı yaşıyoruz”
‘Dünyada pandemi sonrası tüm tedarik kanallarında sıkıntılar yaşandı’ diyen Özpınar, “Bununla birlikte gıda enflasyonu da başlamış oldu. Fakat akabinde çıkınca tekrardan kanallar açıldı. Türkiye’de geçmiş dönemlerde üretim politikalarımız yeterince güvenli olmadığı için biz orada sıkıştık. Daha doğrusu biz tarımımıza uzun zamandır belli politika çerçevesinde yatırım yapmıyoruz. Çiftçimiz, üreticimiz çok farklı ekonomik sorunlarla uğraşmaktan üretim yapmamaya başladı. Türkiye’deki sebeplerden bir tanesi budur, diğeri de tüm dünyada kovid döneminde yaşanan sıkıntılar. Fakat kovid sonrasında dünyada gıda fiyatları düşerken ülkemizde hala çok yüksek gıda fiyatlarıyla yaşamaya çalışıyoruz. Bununda sebebi bizim geçmiş dönemlerde zamanında almadığımız yapısal reform kararları ya da tarıma yapmadığımız ciddi yatırımlardır” dedi.
Özpınar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz maalesef şu anda onların sonuçlarını yaşıyoruz. Dünya genelindeki artışlardan daha yüksek oranda biz gıdaya ulaşmakta sıkıntı yaşıyoruz açıkçası. Bunun iki tane ayağı var bir tanesi kovid döneminde başlayan bir sıkıntı. Fakat kovid biter bitmez dünyadaki sorunlar çözüldü. Tedarik kanalları ve üretim kanalları açıldı, lojistik sorunlar bitti. İnsanlar daha rahat çalışma alanlarına gittiler. Hasat, üretim, ekim ve dikim yapabildi ve üretim normal seviyeye döndü. Fakat ülkemizde geçmiş zamandan kaynaklı gerekli yatırımlar yapılmadığı için sıkıntılar yaşıyoruz. Enflasyon da bunun başka bir sebebidir. Bazı yapısal sorunların ceremesini hep birlikte çekiyoruz.”
“Sebze meyvenin bol olduğu bir yaz dönemi geçirmemize rağmen her şeyi pahalı olarak satın aldık”
Özpınar, “Enflasyonun 2 - 3 tane parametresi var. Örneğin; barınma, ulaşım, eğitim ve gıda ile ilgili. Normalde bizim beklentimiz kovid sonrasında gıda enflasyonun düşmesiydi. Özellikle bizim gibi 4 mevsim yaşayan ülkeler de yazın üretim bolluğu olduğu için yaz mevsiminde daha fazla üretim yapılıyor ve gıdaya daha sağlıklı ulaşabiliyoruz. Ancak zamanında alınmayan tedbirlerle çiftçimiz hayvancılık veya tarımla uğraşsa bile üretimden uzaklaştı. Girdi maliyetlerini karşılayamayan çiftçi, ürettiği maldan da kar edemiyor. Çiftçi besleyemediği hayvanını kesimhaneye göndermek zorunda kaldı. Ekonomik nedenlerle tarlaya gübre atamayan çiftçi verimin düşmesine neden oldu. Bu şekilde 5-6 tane ciddi sebep yüzünden biz hala gıda enflasyonuyla karşı karşıya kalıyoruz. Gıdanın, sebze ve meyvenin, her şeyin bol olduğu bir yaz dönemi geçirmemize rağmen, pazardan domatesi 30-40 liradan satın almak zorunda kalıyoruz. Karpuzun kilosu hala 10 lira, kavunun kilosu 15 lira. Yaz dönemi de bitti. Muhtemelen kış aylarına gelince fiyatlar artmaya devam edecek” şeklinde konuştu.
“Türkiye, 85 milyonu besleyecek kapasitede değil”
Gıda fiyatlarının kışın düşme ihtimalinin olmadığına dikkat çeken Özpınar, konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Bir şeyi düzeltmek için çaba göstermezseniz düzelmez. Bu dünyanın kuralı. Ciddi tedbirler alınmazsa, gerekli reformlar yapılmazsa ve gerekli yatırımlar gerçekleştirilmezse gıda fiyatlarının düşmesini beklemek çok da rasyonel olmayacaktır. Gereken tedbirler alınmalıdır. Bizde çiftçimizi desteklemeliyiz. Tarım alanlarını inşaata açmamalıyız. Mevcut alanları korumalıyız. Küçük girişimcileri tarım yapmak isteyenleri desteklemeliyiz. Ziraat Bankası gerçek işlevine dönmelidir. Tarım kredisi vermeli. Hani bu tarz yapılması gereken fazla iş var. İnsanları üretime sevk etmelisiniz ki insanlar alacağı gıdayı ucuza alabilsin. Bir şeyi ne kadar çok üretirseniz o şeyin fiyatı o kadar düşer. Türkiye’de üretim düşüyor ama nüfus çoğalıyor. Dolayısıyla üretim tüketimi karşılayamıyor. Pazara gelen mallar az, satın alacak kişiler çok olunca fiyatlar da yükseliyor."
"Mesela biz şehirlerimizin etraftan besleme yeteneğini de kaybettik. İstanbul’un her tarafına bina yaptınız. İstanbul, kendi çevresindeki ilçelerden besleyemez hale geldi. Büyükşehirlerde fiyatların çok yüksek olmasının sebebi budur. İstanbul, Antalya’dan ya da Çanakkale’den beslenmek zorunda kalıyor. Benzine motorine gelen zamlarla taşıma maliyetleri arttığı için büyükşehirlerdeki gıda fiyatları da yüksek oluyor. Biz çocuklarımıza artık bir kilo kiraz alıp yediremiyoruz. Bir kilo kıyma alıp köfte yediremez hale geldik. Peynir alıp yediremiyoruz; çünkü üretimimiz çok azaldı. 85 milyonu besleyecek kapasite de değiliz. Bize ilkokulda öğretilen kendi kendini besleyebilen 7 ülkeden biri olma özelliğini kaybettik.”
“Rant ekonomisinden çıkıp üretim ekonomisine dönmeliyiz”
"Gerekli önlemler alınmazsa gıda fiyatlarının düşme ihtimali yakın dönemde görülmüyor. Bugün önlem alsanız bile sonucunu hemen almanız mümkün değil. Tarım ve hayvancılık uzun süreli sonuç alabileceğiniz sektörler. Dolayısıyla bir danayı alıp beslemeniz bir yıl sürüyor. Danadan verimi ise, bir buçuk sene sonra alabilirsiniz. Ya da bir domates ektiğinizde verimi üç ay sonra alabiliyorsunuz. Şu an ekin ekseniz seneye hasat yapabilirsiniz. Yani bu yüzden bunları öngörerek gerekli tedbirlerin alınması lazım. Bakış açısının değişmesi gerekiyor. Yani rant ekonomisinden artık çıkıp üretim ekonomisine dönmeliyiz."