Dursun ERKILIÇ

İç Anadolu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (İÇASİFED) Yönetim Kurulu Başkanı ve Ostim Sanayici ve İşinsanları Derneği (OSİAD) Başkanı Süleyman Ekinci, elipshaber.com İnternet Haber Sitesi’nin sorularını yanıtladı.

Vergi adaletinin sağlanması gerektiğini söyleyen Süleyman Ekinci, enflasyonun kademeli olarak düşürülmesi gerektiğini belirtti.

Süleyman Ekinci, eğitim sisteminin iş dünyasının ihtiyacı olan iş gücünü yetiştirmesi gerektiğine dikkat çekerek bunun başarılamadığını ve Türkiye’nin bir üniversite çöplüğüne döndüğünü savundu.

İÇASİFED Genel Başkanı ve Ostim Sanayici OSİAD Başkanı Süleyman Ekinci’ye sorularımız ve verdiği cevaplar şöyle:

Bazı meslekler kaybolurken yenileri doğuyor

- Dünyada ve Türkiye’de büyük bir teknolojik değişim ve dijital dönüşüm yaşanıyor. Birçok meslek kaybolurken yenileri doğuyor. Eğitim sistemimiz bu gelişmelere uygun insin yetiştirebiliyor mu?

- Bu çok geniş bir konu ama özetlemeye çalışayım. Maalesef Türkiye birkaç tane devrimi ıskaladı. Teknoloji devrimini de ıskalamak üzereyiz. Bunu da ıskalarsak orta gelir tuzağından çıkamayız. Hatta alt gelir tuzağına da düşeriz. Genç ve girişimci bir nüfus kaynağımız olmasına rağmen gençlerimizi ülkemizde tutamıyoruz.

Birinci olarak bunu saptamamız gerekiyor. İki, maalesef bu saniyede de böyle, eğitimde de böyle. Bizim bir envanterimiz yok. Yani hangi sektörde açık var, hangi sektöre eleman lazım, dünya nereye gidiyor bununla ilgili bir planlamamız yok.

Sıfır karbonu, yeşil dönüşümü mutlaka yapmak zorundayız. Bunu hangi kaynakla, nasıl yapacağız o da ayrı bir konu. Başta eğitim sistemimizi, üniversitelerdeki eğitimi de nitelik ve niceliğiyle gözden geçirmemiz lazım. “Ara eleman” dediğimiz, artık “Aranan eleman” diye değiştirdiğimiz, sanat okulları, endüstri meslek liseleri, meslek yüksek okulları, gece sanat okulları, çıraklık merkezleri gibi kuruluşların eski işlevsel haline dönmesi lazım.

Birçok meslek kayboluyor. Benim iki çocuğum var ve gelecekte muhtemelen bunların ehliyeti olmayacak. Çünkü araba kullanmalarına ihtiyaç kalmayacak. Dijital dönüşüm öyle bir şey ki, son 20 yılda öyle bir yere gitti ki Bugün dünyanın en büyük şirketlerinden biri Whatsapp. Dünyadaki neredeyse tüm insanlara hizmet sunuyor. Bu şirketin dünya çapındaki çalışan sayısı 35! Dijital dönüşüm böyle bir şey.

Bundan 20 sene önce dünyanın en büyük şirketleri sanayi şirketleriydi. Bugün hiçbiri yok. Şimdi hepsi yazılım ve dijital dönüşümle ilgili şirketler. Önemli bir şey söyleyeyim; bundan 15 sene önce iki tane telefon markası vardı Nokia ve Motorola. Bugün yoklar. Neden? Dönüşemediler de ondan.

İlginçtir, biz pandemide bir günde dijitalleştik! Uzaktan konuşmanın ne demek olduğunu bilmiyorduk hepimiz webinar olduk…

Tüm bunlarla ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı ve yöneticilerimiz bizlerden de görüş alırsa iyi olur.

Türkiye üniversite çöplüğüne döndü

- Türkiye’nin en büyük avantajı genç nüfusu ama bundan yararlanabiliyor muyuz? Gençliği girişime, yatırıma, üretime yöneltebiliyor muyuz?

- Neredeyse her üniversite eğitim fakültesi, hukuk fakültesi olmaya başladı. Söyleyince kızanlar var ama maalesef Türkiye üniversite çöplüğüne döndü.

İstanbul’da 2015 model Volkswagen marka araç satılıktır İstanbul’da 2015 model Volkswagen marka araç satılıktır

Sanayide, imalatta çalışacak kaç tane tekniker lazım bunun hesabı yok. Kaç tane elektrik teknisyeni lazım, yok. Bugün Türkiye’de en çok aranan meslekler eğitimi olmayan meslekler. Mesela sıvacı yok, boyacı yok, fayansçı yok…

Amerika’yı yeniden keşfetmeye gereke yok. Almanya örneği var. Almanya’da mavi yakalılar beyaz yakalılardan daha konforlu yaşıyor. Bunun altyapısını oluşturmamız lazım.

Biz şimdi 17 bin liralık asgari ücretten bahsediyoruz ama bölgemizde (OSTİM’de, OSB’lerde) asgari ücret bin dolar! Bugün bir vinç operatörü 2 bin lira yevmiye alıyor. Bulunamıyor. Keza kaynakçı yine öyle. Ama makine mühendisi 30 bin liraya çalışıyor.

- Vergi konusu herkesin derdi. Sanayiciler de bu konuda büyük sıkıntı içinde. Sorun ve çözümle ilgili neler söylemek istersiniz? Sizin özel olarak düşündüğünüz bir şeyler var mı? Öneri ya da eleştiri anlamında

- Şöyle, bu konuya kafa yoruyoruz elbette. Daha ortada enflasyon muhasebesiyle ilgili hiçbir şey yokken 2021 yılında söylemeye başlamıştık biz, kazanmadığımız paranın vergisini veriyoruz diye. Fiktif olarak kağıt üzerinde olan ama reel olmayan kazanmadığımız paranın vergisini veriyoruz. Bununla ilgili olarak bakanlıklara defalarca gidip geldik. Sonunda yasa çıktı. Enflasyon düzeltmesi diye.  Talebimiz şuydu: Biz reel anlamda para kazanmadığımız, enflasyondan arındırın,  

bir malzeme almışız, aradan 6 ay geçmiş, malzeme fiyatı yüzde 40 artmış, satıp geri almanız lazım, ama siz yüzde 40 para kazanmış gibi onun vergisini veriyorsunuz. Enflasyon farklarını katsayı ile çarpın, bunu arındırın, gerçek kârımız neyse onun vergisini verelim. Özellikle Maliye Bakanı başta olmak üzere kamu idarecileri bizi yanlış anlamışlar, eskiden sattığımızın, kazanmadığımızın vergisini veriyorduk, şimdi satmadığımızın da vergisini veriyoruz.

Çözüm önerimiz şu: Biz bunu defalarca söyledik, vergiyi tabana yayın diye, ama gözüken o ki, vergi tabanda kaldı gibi. Tabana yayın derken tabandan tavana kadar adil bir düzen kurun diyoruz. Bizim talebimiz şu, çok kazanandan çok az kazanandan az vergi alınsın. İş adamıyım ben, iş dünyasından sesleniyorum, doğrusu, hakkaniyeti olan budur, herkes kazandığının vergisini vermekle mükelleftir, Bu kutsaldır, bizim iki kutsalımız vardır, biri peygamber ocağı dediğimiz askerlik, diğeri de devlete olan borcumuz.  Ama o da olmadı, çok kazanandan çok, az kazanandan az ile ne demek istiyorum, bunu sayın bakana da ilettiğim için rahatlıkla söylüyorum, bundan sonra, 2-3 senede bir yapılan vergi barışları, matrah artırımları, stok afları, kasa afları bunlar alışkanlık haline gelince basiretli işadamı da vergi ödemiyor. Ben ödemişim, öbürü ödememiş, bana diyor ki, ödediğinin yüzde 50’sini daha öde, ben seni incelemeyeceğim… Bunun da olmaması lazım, önemi şu, bir ülkenin kurtuluşu için olmazsa olmaz; bir vergi adaleti olmadan gelir adaleti olmaz, gelir adaleti olmadan sosyal adalet olmaz, sosyal adalet olmadan bu ülkede huzur olmaz, dolayısıyla biz öncelikle bu vergi adaletini sağlamak zorundayız. Yani çok kazanandan çok az kazanandan az almak zorundayız.

Bir başka konu ise şu; aldığımızı doğru yatırımlara, kamu yararına harcamamız lazım, sonra adil bir paylaşım yapmamız lazım.

Bugün iş dünyasında önemli bir feryat var, işveren şikayetçi, çalışan şikayetçi, biraz önce söyledim, bizim burada ortalama maaş bin dolar, 800 dolar civarında. Çalışanın maliyeti, ücreti, bir de bunun üzerine vergileri, sigorta payını koyduğun zaman 1300-1400 dolara geliyor. Tekstil sektöründe son 4-5 ayda Mısır’a giden işletme sayısı belki 40-50’yi buldu, 180 dolara işçilik var orada. Merkezde demiyorum varoşlarda yaşayan işçiye 800 dolar değil 1800 dolar versen yine geçinemiyor. Ev kiralarının 20 bin lira olduğu yerde 17 bin lira maaşla zaten geçinemez insanlar ama işveren de bunu karşılayamıyor. Çünkü rekabetçi olamıyor. Gelir adaletinin, sosyal adaletin sağlanması dediğim budur. Önce siz gelir adaletini sağlayacaksınız, sosyal adaleti sağlayacaksınız sonra iş barışını…

Enflasyonun kademeli olarak düşürülmeli…

- Ekonomi yönetiminin uyguladığı sıkılaştırma politikaları KOBİ’leri nasıl etkiledi. KOBİ’lerin, ekonomi içindekileri ağırlıkları çok yüksek olmasına rağmen geçmişten beri finansmana erişim sorunu yaşarlar; faizlerin bu yüksek düzeyde seyretmesinin KOBİ dünyasındaki yansımaları hakkında neler söylersiniz?

- Şimdi şöyle, bir yıl öncesine kadar düşük faiz yüksek kur ile geldik buralara. Enflasyonun çok altında, enflasyonun 40-50’lerde olduğu bir ortamda yüzde 13’ler 15’lerle finansmana erişti insanlar. Üzülerek söyleyeyim, imalat sanayisini bunun dışında bırakıyorum, bu ülkede üreticiler, sanayiciler bu ülkenin cengaverleri, kendi işine yatırım yaptılar ama Türkiye’de maalesef yüzde 80’e yakın hizmet sektörü var, paraların çoğu oralara gitti. Burada da işine gitmedi! Ev aldı, araba aldı, yat aldı, kat aldı insanlar. Düşük faizlerle ev aldı yüzde 15 faiz kullandı, evi faiz ödeyene kadar iki katına çıktı. Şimdi tam tersi bir durum yaşıyoruz, fonlama maliyetinin bu kadar yüksek olduğu ortalama faiz oranları, krediler olarak yüzde 60’lar civarında, yani yüzde 55 olduğu bir yerde, bugünkü koşullarda işverenin yüzde 60 para kazanma şansı yok. Sıkılaştırma politikasına eyvallah, hükümetimizin, devletimizin yanındayız, bu geminin içinde hepimiz varız, bedel ödenecekse ödeyelim, bu ülke çok büyük felaketler atlattı, bu ülkede belki yüzyılın felaketi oldu, önce pandemi, ardından depremler, seller yangınlar hiçbir şey olmamış gibi davranamayız, itirazım yok. Ülkenin yüzde 10’u yerle bir oldu, biz hiçbir şey olmamış gibi davranamayız, ama sıkıntı şurada, bu sıkı para politikası diyerek üretimi, tüketimi durdurarak sadece fakirleşiriz. Enflasyon sıfır olsa da bizim için bir şey ifade etmez. Ben geçen yıl Küba’daydım, enflasyon sıfır ama sefalet diz boyu. Enflasyonun kademeli düşürülmesinden yanayız. Enflasyon zengini daha çok zengin fakiri daha çok fakir yapar, sosyal adaleti de bozar. Dünyanın hiçbir yerinde enflasyonla zengin olan ülke yok ama bunu üretimi durdurarak yapamazsınız. Şu an finansmana erişimde bir sıkıntı yok ama fonlama maliyeti çok yüksek. Böyle olunca kimse o parayı alıp yatırım yapmak istemiyor, kaldı ki şu anda faiz oranlarının yüksek olması yatırımcıların çoğunu faize yönlendirdi.

- Sanayiciler patron ama siz de patronların patronu oldunuz, İÇASİFED Genel Başkanlığı dolayısıyla. İş dünyasına vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

- Ben patron kelimesini pek sevmiyorum ama biz takım arkadaşlarıyız. Çalışanıyla sabah 8-9’da işe gelip, önlüğünü giyen, akşam işçisiyle beraber çıkan insanlarız. Biz KOBİ temsilcisiyiz aynı zamanda. Bu ülkenin mihenk taşı KOBİ’lerdir. KOBİ’ler güçsüz olursa ülke yok olur. Gelir adaletsizliği KOBİleri de etkiliyor. 8-10 kişi çalışan bir firmayı düşünün, dükkan kendinin değilse OSTİM gibi yerlerde 100- 150 bin lira kira istiyorlar. Bu kiralarla, bu enerji girdileriyle, bu maliyetlerle ayakta durması mümkün mü? Kaldı ki, dükkan da alamaz, dükkan fiyatları da aldı başını gidiyor. Lütfen KOBİ’lere sahip çıkılsın, çünkü KOBİ’ler tabiri caizse orta direktir, yukardan iş alır, aşağıya iş verir.

Gelir vergisinin yüzde 98’ini istihdamın yüzde 90’ını karşılar. Zaten 20 binin üzerinde işletme 250 binin üzerinde çalışan var burada. Dünyanın en güzel işleri yapılıyor.

Burada İsviçre’deki CERN’e de iş yapan var, ABD’nin silikon vadisine de iş yapan firmalarımız var burada. Dolayısıyla bizim burada iş dünyası olarak talibimiz şudur: Bugün bedel ödeme zamanı ise hep beraber ödeyelim ama herkes elini cebine atsın. Çok kazanandan çok vergi alınsın…

Muhabir: Dursun Erkılıç