Türkiye'de gençlerin iş ve eğitim gibi nedenlerle yurtdışına gitmek istemesi uzun süredir tartışılan konulardan. On binlerce genç, yurt dışında çalışmak ya da eğitim almak için fırsat arıyor. Gelecek kaygısı, ekonomik durum, ifade özgürlüğü gibi birçok neden gençlerin Türkiye’den ayrılmasına, yurt dışında hayat kurmalarına yol açıyor. Daha üniversiteye başlamadan "işsiz kalacağım" endişesine kapılan gençler, mezun olduktan sonra bir işe girebilmek için mücadele veriyor. Özellikle pandemi süreciyle birlikte zor bir süreç geçiren gençler, çareyi yurtdışına çıkmakta görüyor. Son yıllarda beyin göçüyle ülkeyi terk edenlerin yaş grubunda düşüşler odluğunu dile getiren Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim Araştırma Merkezi (SODİMER) Başkanı Levent Eraslan,  beyin göçünün nedenleri Elips Haber’e anlattı.

Levent Eraslan

“En az toprak kaybı kadar tehlikeli”

Gençlerin neden yurt dışına gitmek istediklerini anlatan Eraslan, “Gençler ekonomik nedenler, kendilerini rahat ifade edebilme olanakları, demokratik ve daha refah yaşayabilmek adına yurt dışını tercih ediyorlar ne yazık ki. Ne yazık ki dememiz şöyle önemli çünkü her bir yetişmiş beynin, gücün ayrılması, en az toprak kaybı kadar tehlikeli. Bu yüzden bu gençleri ülkede tutacak, onlara vaatler, umutlar sağlayacak. Her türlü tedbirin alınması gerekiyor” diye konuştu.

“Liyakate dayalı eşit şartlar çok önemseniyor”

Üniversiteye öğrencilerinin, üniversite yaşantısından, sosyal hekimliğe kadar birçok parametreyle ve kıskaçla uğraştıklarını vurgulayan Eraslan, “Biz de doksanlı yıllarda üniversite öğrencisiydik. Her dönemin kendine özel zorlukları var. Tabii istihdam burada çok önemli ve belirleyici. Çocukların istihdama dönük olarak umutlarının var olması, liyakata dayalı, eşit şartlarda, eşit yarışmaların olduğu süreçler çok çok önemseniyor. O yüzden böylesi durumları göremeyince ne yazık ki işte bir mühendis kızcağız bebek bakıcılığına, bir avukat daha böyle düşük işler için yurt dışına gidebiliyor” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’de bu çok büyük bir hata”

Yurt dışına gidenlerin de özellikle sosyal medya üzerinden paylaşımlarının da cazibeyi artırdığını dikkati çeken Eraslan sözlerini şöyle sürdürüldü;

“Bizim öz kaynaklarımızla yetişen çocukların, doktorların, mühendislerin, her türlü alan mezunlarının yurt dışına gidip bir başka ülkenin gelişmesine dönük olarak çalışması, oraya dönük zihniyetini yüreklerini çalıştırmaları da bir ülke içinden büyük kayıp olsa gerek. Tabii şimdi parlamentoya baktığımız zaman açılış kâtiplerinden gençlerden hangileri hangi partide yer bulmuş onlara bakmak lazım. Yani çok ilginç bir şekilde Türkiye'nin en genç partisi olduğunu iddia eden bir muhalefet partisi dün yaş ortalaması altmış beş. Gençlik Politikaları adı altında steril ortamlarda çocuklarla görüntü vermek değil. Bir kere gençliğin yirmi iki alt kırılımı var. Türkiye'de bu çok büyük bir hata. Gençlik araştırmalarında ya bir kampüse girip oradaki üniversiteli çocuklarla konuşarak, gençlik problemlerini elde edemezsiniz. Tarım gençliği denen bir kavram var. Sanayi gençliği diye bir kavram var. Kendi içinde alt kırılımları var”

“Kot pantolon giyip, dolaşarak gençlik politikaları olmaz”

“Sanatçı gençler var, sporcu gençler var. Ev kızları var. Ne evde ne işte olan bir genç grup var. Bunları görerek politika üretmeleri gerekirken siyasi partiler yekpare işe 19-20 yaşlarında sosyal medyayla ilgilenen Z kuşağı diye saçma sapan danışmanlarından aldıkları ifadelerle gençlik politikaları kurguladılar ve sonuç ortada” ifadelerini kullanan Eraslan, sözlerine şöyle devam etti:

“Burada tabii siyasal iktidarın yenilenme pratiklerinin çok çok önemli olduğunu görmekteyiz. Kot pantolon giyip işte spor ayakkabı ile dolaşarak gençlik politikaları olmaz. Gençlik güven istiyor. Öncelikle bunu söyleyeyim size. Siyasetçilerden açık net anlaşılır konuşmalarını istiyor. Bilimsel argümanlara dayanmalarını istiyorlar. Ve bunların tamamı da parti politikalarında görmeyi arzu ediyorlar. Yani bu anlamda baktığımız zaman siyasal sonuç da ortada”

“Gençler kendilerini rahat hissetmek, mutlu olmak istiyor”

“Gençlerin itici ve çekici güçlerini iyi analiz etmek lazım” ifadelerini kullanan Eraslan, “Gençler neden gidiyor? Ve burada nasıl tutacağız? Bunları biz itici etmenler ve çekici etmenler diyoruz sosyolojide. Yurt dışında eğitim öğretim gören bir çocuğun diplomasını aldığı gün ülkeye dönme heyecanını bizim tesis etmemiz lazım. Yani ülkeden kefillerle burs alıp Amerika'da, Almanya'da kaybolma derdine düşmek değil. Bu çok tehlikeli işte yurt dışı görevlerle gidip orada kaybolmak da değil. Gençler kendilerini rahat hissetmek, rahat yaşamak, mutlu olmak ve ekonomik olarak da rahat bir sürece dizayn olmak istiyor. Ancak bunları sağlarsak bu gençleri tutacağız” değerlendirmesinde bulundu.

“Gençlere vatanperverlik, milliyetperverlik duygusunu yerleştirmek gerekiyor”

Sözlerini Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle tamamlayan Eraslan, “Yirmili yıllarda 50’ye yakın öğrenci yurt dışına gönderilecektir. Atatürk her birine bir telgraf çeker. ‘Kıvılcım gibi gidin, ateş gibi dönün’ der. 49 kişi ülkeden gönderilir ve ülkeye geri döndüklerinde tamamı çok önemli bilimsel alanlarda önderlik yapmışlardır. Sedat Alp’in arkeolojisinden tutun, Cahit Arf'ın matematikçiliğine, Aydın Sayılı’nın bilim tarihinden, ilk adım kimyacı profesörlere kadar… Gençlere, vatanperverlik, milliyetperverlik duygusunu yerleştirmek gerekiyor” dedi.