Özel Haber: Sümeyye Aksu
İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim 2023 sabahı saat 06.30 itibarıyla İsrail'in güneyindeki yerleşim yerlerine geniş çaplı saldırı başlattı. İzzeddin el-Kassam Tugayları isimli silahlı grubun komutanı Muhammed ed-Dayf, saldırının nedenini Mescid-i Aksa'ya radikal İsraillilerin girmesi şeklinde açıkladı, icra edilen "operasyonun" isminin "Aksa Tufanı" olduğunu ifade etti. İsrail'in, Hamas ve Filistinli gruplarla çatışması sürerken, Lübnan sınırına yakın bölgelerde de çatışmalara girdi. İsrail ordusunun, Gazze Şeridi ve Batı Şeria'daki saldırıları sırasında hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı 9 bin 770’e yükseldi. Ölenlerin 4 bin 800’ü çocuk, 2 bin 550’si kadın.
Arap rejiminin İsrail-Filistin savaşında tutumu nedir?
İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü operasyonlar Filistinlilere destek verenler ve bazı uluslararası insan hakları örgütleri tarafından “savaş suçları”, “etnik temizlik” ve “soykırım” ifadeleriyle nitelendirilirken, Arap rejimlerinin Filistin davasına yönelik tutumu eleştiriliyor. Peki, İsrail-Filistin sorunu nasıl başladı? İsrail-Filistin savaşını Arap dünyasında nasıl değerlendiriliyor? Filistin davasına destek ne düzeyde? Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, İsrail'e karşı bir cephe açacak mı? vb. soruları Siyaset Bilimci Umur Tugay Yücel ile konuştuk.
“Arap devletleri sadece kınama ile kalıyor”
Hamas-İsrail savaşının Arap dünyası için gerçek bir sürpriz olduğunu kaydeden Yücel, “Çünkü İsrail-Arap devletleri normalleşme süreci kritik bir aşamaya gelmişken böyle bir durumun yaşanması iki taraf içinde farklı tepkilere yol açtı. Burada Arap halkları ile Arap devletlerini de ayırmak gerekiyor. Yüzbinlerce Arap Filistin'e Gazze'ye yardım için mitingler düzenlerken ve ateşkes için çağrılarda bulunurken Arap devletleri sadece kınama ile kalıyor. Aslında bununda farklı nedenleri var. Örneğin Katar, ABD'nin Orta Doğu'daki en büyük askeri üssüne ev sahipliği yapıyor. Böyle bir durumdaki Katar'ın yapabileceği her şey sınırlıdır. Bu durum Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri içinde geçerlidir. Nitekim bu ülkeler ABD-İngiltere ile askeri-istihbarat ve ekonomik olarak yoğun ilişkilere sahiptir. Bu yüzden ABD'nin kayıtsız şartsız desteklediği İsrail'e karşı sert hamleler de bulunma şansları yoktur” dedi.
“Arap dünyasında bütünlük ve istikrar yoktur”
“Her ne kadar bu ülkeler askeri ve ekonomik opsiyonlarını ABD karşısında genişletmeye çalışsalar da daha istenen seviye de olmadığını da görmüş oluyoruz” diyen Yücel, “Suriye, Libya ve Irak ise istikrarsız ve başarısız devlet örnekleridir. Mısır ise istikrar sağlamaya çalışan ekonomik kriz ile boğuşan bir ülke durumundadır. Anlayacağınız Arap dünyasında bütünlük ve istikrar yoktur. Arap ülkelerinin bağımlı yapıları onların politik ve askeri hamlelerini kısıtlamaktadır. Tabi haklı olarak tüm dünya ilk olarak Arap devletlerinden İsrail'e ve ABD'ye karşı büyük bir tepki bekliyor. Ancak söylediğim nedenlerden dolayı böyle bir şey mümkün değildir. Arap dünyası ancak Türkiye, Türk dünyası, Rusya, Çin, Brezilya, İran, Afrika, Latin Amerika gibi ülke ve coğrafyaları yanına alarak İsrail ve ABD karşısında kararlı ve sert durabilir” diye konuştu.
“Hizbullah bölgede İsrail ve ABD için bir baskı yaratıyor”
Yücel, Hizbullah lideri Nasrallah’ın Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu ve akabinde İsrail’in verdiği yanıtla büyüyen ve 30 gündür devam eden savaşa dair açıklamalarına oldukça farklı yorumlar getirildiğine dikkat çekti. Nasrallah ve Hizbullah’a bir devlet gibi bakmamak gerektiğini söyleyen Yücel sözlerini şöyle sürdürdü;
“Ne çok şey beklemek ne de hiçbir şey beklememek gerek. Nasrallah, özellikle Arap ülkelerine ve uluslarına seslendi. Çünkü Filistin de bir şeyler değişecekse bu Araplar ve Arap devletlerinin bu savaşa vereceği tepki ile ortaya çıkabileceğini biliyor. Zaten Hizbullah bölgede İsrail ve ABD için bir baskı yaratıyor. Hamas'ın şuan güçlü duruşu Hizbullah'ın direk savaşa dahil olmasını gerektirmiyor. Ama Hizbullah yine de şuan İsrail ordusu ile kısmi bir savaş içindedir. Bu bile İsrail ordusunun bir kısmını ve Amerikan üslerini tetikte tutmaya onların üzerinde psikolojik bir baskı ve caydırıcılık yaratmaya yetiyor”
“ABD’nin verdiği askeri ve ekonomik destek İsrail’in can damarıdır”
Nasrallah’ın ABD’yi sorumlu tutmasının çok doğru bir hamle olduğunu vurgulayan Yücel, “Çünkü İsrail bugün Gazze de okulları hastaneleri ibadethaneleri vurup binlerce sivili öldürüyorsa bu tamamen ABD ve Batı sayesindedir. Çünkü İsrail'in Gazze'yi vurduğu silahlardan, İsrail'e verilen askeri mühimmatlar ve zırhlı araçlardan ve ekonomik destekten tamamen ABD sorumludur. Dahası Amerikan elit askerleri de İsrail ordusu ile birlikte çalışmaktadır. O yüzden Amerika bu desteği vermese İsrail bu soykırıma varan saldırıları gerçekleştiremez. İsrail için Amerika'nın verdiği askeri ve ekonomik destek İsrail ordusu ve İsrail ekonomisinin can damarıdır” ifadelerini kullandı.
“ABD için büyük bir itibar ve prestij kaybıdır”
“Amerikan uçak gemisi filolarının bu bölgeye gönderilmesi de Hamas ve Hizbullah'ın değil Müslüman ve Arap dünyasını abluka altına alınmasıdır” diyen Yücel, “O yüzden Amerikalıların Filistinlileri korumak gibi bir amacı ve isteği yok. Çünkü onlarda Filistinli sivilleri Hamas gibi suçlu görüyor. Bunu da şuradan anlıyoruz Hamas-İsrail savaşında ABD bir ateşkes istemiyor ancak artan batı dışı ulusların ve devletlerin baskısı yüzünden "insani ara" gibi uydurma bir şeyler öneriyor. Bu süreçte İsrail gibi ABD'de uluslararası kamuoyundan büyük tepki topluyor. ABD’nin bu katliamlara rağmen İsrail’in yanında olması Amerika için büyük bir itibar ve prestij kaybıdır” değerlendirmesinde bulundu.
“Filistin-İsrail sorunu da Batı medeniyeti kaynaklıdır”
ABD’nin bu tepkileri ve daha fazlasını göze alacağını dile getiren Yücel sözlerini şöyle tamamladı;
“Orta Doğu’da İsrail’in caydırıcılığını yitirmesi ve vurulabilir olması demek ABD’nin bölgedeki gücünün kırılması demektir. Bunun yanında son olarak da şunu söylemek isterim dünyadaki birçok çatışma noktası nasıl Batı medeniyeti kaynaklı bir sorunsa Filistin-İsrail sorunu da Batı medeniyeti kaynaklıdır. Filistin-İsrail sorunu tamamen Batı medeniyetinin ürünü olduğu için bu süreçte Batı medeniyetinden herhangi bir çözüm beklemek ahmaklıktır. Bu saatten sonra bu sorun ancak Batı dışı ulusların ve medeniyetlerin etki edebileceği yâda çözebileceği bir duruma evrilmiştir.