Hürriyet Gazetesi Abdulkadir Selvi, “Özgür Özel’in samimiyet testi” başlıklı yazısında Cumartesi Annelerinin bininci eylemine değindi. 2018’den bu yana ilk kez Galatasaray meydanında polis bariyerlerinin kaldırıldığı eyleme yönelik değerlendirmede bulunan Selvi, özetle şunları aktardı:

“Cumartesi Anneleri 5 buçuk  yılın ardından bu hafta sonu 1000’inci haftada Taksim’de eyleme ilk başladıkları Galatasaray Meydanı’nda toplandı. En küçük bir olay meydana gelmeden dağıldılar. Cumartesi Anneleri coplanmadı, yerlerde sürüklenenler olmadı. O nedenle birçoğumuzun Taksim’deki buluşmadan haberi bile olmadı.

Tam aksine yasaklansaydı, Taksim’e girmek isteyenlerin üzerine gaz sıkılsaydı, coplansalardı... Yaralananlar, ara sokaklara kaçanlar, polis tarafından yakalanıp gözaltına alınanlar olsaydı hepimizin haberi olurdu. Ama ülke gerilirdi.
Cumartesi Anneleri faili meçhullerin kol gezdiği 90’lı yılların karanlık dönemlerinde eşlerini, çocuklarını kaybetmiş insanlar. Kayıp yakınlarının bulunmasını ve sorumlulardan hesap sorulmasını istiyorlar. Yani hukuk devletinin gereklerini yerine getirilmesini talep ediyorlar.

Erdoğan’da mağdurdu

Ayrıca AK Parti de o dönemin mağdurlarının verdiği mücadelenin bir sembolü olarak ortaya çıktı.

Erdoğan bir şiir okuduğu için hapse atılmadı mı, Erbakan başbakanlıktan istifa ettirilmedi mi? Başörtüsü yasağı o dönem uygulanmadı mı?

İmamoğlu'ndan Milli Takım paylaşımı: Hakkımız yendi İmamoğlu'ndan Milli Takım paylaşımı: Hakkımız yendi

Umut oldu

Bu millet AK Parti’yi, 90’lı yılların karanlığına karşı bir ışık olarak, 28 Şubat’ın yasaklarına karşı bir umut olarak iktidara getirmedi mi? O zaman AK Parti’ye yakışan 90’lı yılların karanlığının hesabını sormaktır. Özgürlüklerin, reformların adresi olmaya devam etmektir.

Erdoğan kendisini hapse attıran 28 Şubat’ın emekli generallerini affetti. Ne oldu? Erdoğan büyüklüğünü gösterdi, Türkiye gereksiz bir gerilimden kurtuldu.

Cumartesi Anneleri’nin eylemine izin verildi. Ne oldu? Türkiye rahatladı. Gereksiz bir gerilimin önüne geçilmiş oldu.

Şimdi sıra Kavala dosyasında.

Kavala dosyası

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasette yumuşama olarak tarif ettiği yeni dönemin ruhuna uygun olarak atılması gereken adımlardan birini de Kavala dosyası oluşturuyor. Osman Kavala’nın avukatı Hilal Zengin, Kavala’ya verilen mahkûmiyetin yasal dayanağının ortadan kalktığını belirterek yargılanmanın yenilenmesi için İstanbul 13. ve 14. Ağır Ceza Mahkemeleri’ne ayrı ayrı başvurularda bulundu. İki mahkeme de birbirinin benzeri kararlarla başvuruları reddetti. Kavala’nın avukatı yeniden itiraz etti.

Daha önce mahkûmiyet kararı veren heyette yer alan hâkimlerin itirazları reddeden heyette görev aldığını belirterek, “İhsas-ı rey’de bulunanlar, itirazı karara bağlayamaz” diye başvuruda bulunmuştu.

Bu kez esastan itiraz

Hilal Zengin, İstanbul 13. Ağır ceza Mahkemesi’ne yaptığı yeni başvuruda ise esastan bir itirazda bulunuyor. Osman Kavala ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etme’ suçundan yargılanıp mahkûm edildi. Oysa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesiyle birlikte hükümetin ortadan kalktığını, böylece suçun mağdurunun kalmadığını savunuyor. “Başvurumuzu reddederken, başvurumuzun temelini oluşturan hukuki mütalaamıza tek bir cümle dahi olsa değinmiyorsunuz” diyor.

Bakalım mahkeme bu kez ne karar verecek?

Adalet bakanlığına başvuru

Bu arada Adalet Bakanlığı’na yapılan ‘kanun yararına bozma’ başvurusu da geçerliliğini koruyor.

Mesele Cumartesi Anneleri ve Osman Kavala meselesi değil, Türkiye’nin normalleşmesi meselesi. Normalleşme sürecini savunan biri olarak bu noktada bir eksikliğe dikkatinizi çekmek istiyorum.

Normalleşmenin bir felsefesi ve perspektifi olmalı. Normalleşme adımlarını zorunluluktan dolayı atılıyor görüntüsünden çıkarıp vizyoner bir zemine oturtmamız gerekiyor.”

Kaynak: Haber Merkezi