Devlet Su İşleri (DSİ) 2022 yılı hesaplarına ilişkin Sayıştay Raporu yayınlandı. Raporda 13 yeraltı havzasında kullanılan suyun miktarının ölçülmediği, tahsis edilen suyun şartlarına uygun kullanılıp kullanılmadığına ilişkin herhangi bir işlem yapılmadığı ve DSİ'nin cezai işlemleri uygulamadığına" değinildi.
Sayıştayın DSİ 2022 raporuna göre, yeraltı havzalarındaki suyun azalmasının temel nedeninin, "ruhsatsız kuyular ile sayaç sisteminin olmaması" veya "sağlıklı çalışmaması gibi sebeplerle" belgeli kuyulardaki kontrol edilemeyen aşırı su kullanımları olduğu belirtildi.
Cezai işlem yapılmamış
Raporda 13 yeraltı su havzası arasında şunlar yer aldı:
"Meriç-Ergene Havzası, Marmara Havzası, Kuzey Ege Havzası, Küçük Menderes Havzası, Büyük Menderes Havzası, Batı Akdeniz Havzası, Burdur Havzası, Akarçay Havzası, Konya Havzası, Doğu Akdeniz Havzası, Asi Havzası, Ceyhan Havzası ve Fırat-Dicle Havzasında rezerv su miktarından daha fazla su tahsisi yapıldığı, kullanılan suyun miktarı ölçülemediği için tahsis edilen suyun tahsis şartlarına uygun kullanılıp kullanılmadığına ilişkin herhangi bir denetim yapılamadığından cezai işlemlerin de uygulanmadığı, görülmüştür."
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Serengil raporda yer alan bilgiler doğrultusunda su kaynaklarında yaşanan sıkıntılarının etkilerini ANKA Haber Ajansı'na değerlendirdi:
"Raporda, fabrikalara, kurum veya kişilere verilen miktar rezervin üzerinde diyor. Bir de bu tahsis miktarının ne kadarının kullanıldığını bilmiyoruz diyor. Şimdi bunun denetlenmediğini ve aşırı kullanıldığını nereden anlıyoruz? Gerek Marmara'da gerek Ergene'de diğer yerlerde negatif etkileri görüyoruz zaten. Ya taban suyu aşağıya düşüyor ya da Konya'da olduğu gibi obruklar oluşuyor.
Yüzeyaltı suyu yüzey suyuyla da ilişkili önümüzdeki yıllarda bazı akarsularda bazı göllerde kurumalar görebiliriz. Kıyı bölgelerinde taban suyuna tuzlu su karışabilir. Tahsisi azaltmak bunu kontrol etmek gerekiyor. Aksi takdİrde önümüzdeki yıllarda çok ciddi sorun yaşarız bazı şehirlerde. Benim bildiğim birkaç şehir var. Bunların her birinde 2030 yılından sonra su kaynağı yok. Benim gördüğüm önümüzdeki 10 yıl içerisinde batı bölgelerinde su sıkıntısı yaşanacak. Çünkü, su verimiyle ilgili hesaplama ortalama üzerinden yapılıyor.
Su meselesi dünyanın meselesi ama Türkiye'nin özellikle Avrupa'dan bir farkı var o da uzun vadeli planlama yapmayan ülkeyiz. Biz genellikle yaptığımız projelerde şunu görüyoruz. Belediyeler seçildikleri 5 yıl için planlama yapıyorlar 10 yıl 20 yıl ötesi için planlama yapmıyorlar. Ben bir projede şöyle bir şey gördüm, Avrupa Yatırım Bankası bir belediyeye 'Sizin önümüzdeki 20 yıl içinde su yatırımıyla ilgili planınız nedir?’ diye sorduğunda belediye 'Bizim öyle bir planımız yok' dedi. Su kaynaklarında uzun vadeli planlama gerektirdiği için su kaynaklarındaki ana sorun yerel ve ulusal ölçekte ulusal vadeli planlamayı göz ardı etmemiz. Marmara havzasında özellikle Bursa'da biraz aşağı inerek nüfus artışıyla birlikte hayat standardı arttıkça daha fazla kullanıyor. İstanbul'da 5 yıl önce günlük 2,5 metreküp su verirken sistemi şu an 3'ü geçmeye başladı. İstanbul nüfusu sabit kalsa bile 5 sene sonra 4'e çıkacak."