Özel Haber: Sümeyye Aksu
Dijital dünya günümüzde tüm çalışma alanlarının içerisinde yerini aldı. Özellikle sağlıkla dijital çağ pratikleri iç içe geçerek, değişimi dönüşüme çeviriyor. Sağlıkla ilgili verilerin doğru anlaşılması ve hayata geçirilmesi için sağlık okuryazarlığı bilinci kazandırılması da gün geçtikçe önem kazanıyor. Vatandaşlarda, özellikle yaşlılarda sağlık okuryazarlığı düzeyi, eğitimleri ve çalışmaları yeterli değil. Hastalık söz konusu olduğunda hekim veya diğer sağlık personeline danışmak her ne kadar ilk tercih olsa da Google gibi online arama motorları tercih ediliyor. Yaş ilerledikçe bilişsel fonksiyon kaybına bağlı olarak ortaya çıkan durumda yaşlıların sağlık hizmetlerine erişimini sağlayacak, düzenli ilaç kullanımına destek olacak bir sağlık okuryazarlığı destek ve danışmanlık sistemi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de geliştirilmeli.
Sağlık okuryazarlığının güçlendirilmesi büyük önem taşıyor
Sağlık okuryazarlığı deyince akla ilk gelen medyada sağlıkla ilgili yer alan her türlü içerik hakkında bireylerin karar alma ve yargıda bulunma amacı taşıması ve bu amaçla bilgiye erişmesi geliyor. Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) göre sağlık okuryazarlığı, bireylerin sağlığını korumak ve geliştirmek için bilgiye ulaşma, anlama, bu bilgiyi kullanma konusundaki bilişsel-sosyal beceriler ve motivasyon düzeyleridir. Sağlık okuryazarlığı, broşürleri okumak ve başarılı bir şekilde randevu almaktan daha fazlasını ifade ediyor. İnsanların sağlık bilgilerine erişimini ve bu bilgileri etkili bir şekilde kullanma kapasitelerini geliştirerek, sağlık okuryazarlığının güçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Sağlıklı yaşam bilinci ve kalitesini artıran, sağlık profesyonelleri için iletişim ve klinik becerilerin kazanılmasını sağlıyor. Ayrıca, sağlık hizmeti alanlar için karar mekanizmasına dâhil olmayı sağlayan sağlık okuryazarlığı, sağlığı geliştirme aktivitelerinin planlanmasında önemli bir adım olarak kabul ediliyor.
Sağlık okuryazarlığı nedir? Sağlık okuryazarlığı deyince medya kullanıcıları ne anlamalı? Sağlık haberlerine nasıl yaklaşmalı nasıl okumalıyız? soruları ve daha fazlası hakkında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık ve Tanıtım Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Deniz Sezgin ile konuştuk.
“Gündelik yaşamda tıbbi terim kullanımı arttı”
“Bildiğiniz üzere, okuryazarlık ile kişilerin okuma ve yazma becerisini anlıyoruz. Ancak okuma-yazma biliyor olmak sağlık okuryazarı olmak anlamına gelmiyor” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Sezgin, “Hatta yüksek öğrenimli olmak da sağlık okuryazarlık seviyenizin yüksek olduğunu göstermiyor. Maalesef gündelik yaşam o denli tıbbileştirildi ki kişiler sohbet ederken çok sayıda tıbbi terim kullanmaya, sağlık okuryazarlıklarının ileri düzeyde olduğunu zannetmeye başladı” dedi.
“Sağlık okuryazarlığı kavramı ilk kez 1974 yılında kullanılmış”
“Sağlık okuryazarlığı kavramı ilk kez 1974 yılında S.K. Simonds tarafından kullanılmış; kavram 1990’lı yıllardan beri geliştirilerek tanımlanmaya devam ediyor” diyen Prof. Dr. Sezgin, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Sağlık okuryazarlığını Amerikan Tıp Kurumu (AMA-The American Medical Association) “reçeteleri, randevu kâğıtlarını ve sağlığa ilişkin diğer önemli materyalleri okuyup anlayabilme becerisi” olarak tanımlanmış. Dünya Sağlık Örgütü ise “sağlıklı olmayı sürdürme ve bu duruma katkıda bulunmayı sağlayan yollarla; bireylerin bilgiye olan erişim, anlama ve kullanma yeteneği ile motivasyonunu belirleyen bilişsel ve sosyal beceriler” olarak tanımı genişletmiş”
“Toplum sağlığının geliştirilmesinin bireysel sağlığa katkısı olacağının anlaşılması gerekiyor”
Sağlık okuryazarlığında bireylerin sadece anlamasının yeterli olmadığına, bu bilgileri kullanma ve iyi bilgilendirilmiş kararlar alma yeteneklerine, toplum sağlığının önemine ve kuruluşların sorumluluğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sezgin, “Kısacası güncellenen sağlık okuryazarlığı bilgilerinde sağlık bilgilerinin kişilerin hayatına dahil olması, sağlığın sadece bireyin sorumluluğunda olmadığı, kurumların da sorumluluk almaları gerektiği ve her birimizin sağlığının bir diğerini etkileyebilmesi nedeniyle toplum sağlığının geliştirilmesinin bireysel sağlığa katkısı olacağı bilgisinin anlaşılması gerekliliğine vurgu yapılıyor” ifadelerini kullandı.
“Medyanın sağlık okuryazarlığı konusunda önemi büyük”
Sağlık okuryazarlığının sınıflandırmasının farklılık gösterse de özellikle medyanın sağlık okuryazarlığı konusunda öneminin büyük olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sezgin, sözlerine şöyle devam etti;
Büyük kitleleri etkileme gücü nedeniyle medyada yer alan sağlık bilgileri/içerikleri kişilerin kendilerine teşhis koymalarına, mevcut tedavilerini yarım bırakmalarına, başkalarına tavsiye vermelerine neden olabiliyor. Zaman zaman medyadan edindikleri bilgilerle yanlış tedavilere yönelen kişilerin olduğunu da biliyoruz. Bunlar hem bireylerin sağlıklarını riske sokuyor hem de zaman ve kaynak israfına yol açıyor. Aynı zamanda geleneksel ve yeni medya aracılığıyla sunulan çok sayıdaki sağlık içeriğinin de toplumun sağlık okuryazarlığını yükseltmek için yapıldığı belirtiliyor. Katkısı olan içerikler olsa da ne yazık ki zarar verenler sayıca daha fazla”
“Niteliksiz sağlık haberleri toplum sağlığı açısından riskli”
Türkiye’de yıllardır etik ilkelerle, sorumlulukla, bilinçle sağlık haberi yapan sağlık muhabirlerinin olduğunu ancak alanda hiçbir deneyimi olmayan kişilerce hazırlanan, yönlendirici ve yanıltıcı içerikler sunan haberlerin sayılarının nitelikli olan haberlerden daha fazla olduğunu belirten Prof. Dr. Sezgin, “Doğru, ciddi, bilgilendirici içeriklerin toplum tarafından tercih edilmediği gibi iddialardan da bahsetmekte fayda var. Burada önemli olan her toplumun özgün koşulları doğrultusunda, farklı hedef kitlelere ve farklı sağlık okuryazarlık seviyelerine göre sağlık içerikleri hazırlayabilmek. Her geçen gün sayısal olarak giderek artan niteliksiz sağlık haberlerini, habermiş gibi sunulanları ve genel kapsamda sağlık içeriklerini toplum sağlığı açısından riskli olarak değerlendiriyorum. Bireylerin bu içeriklerin doğruluğunu öğrenme, kendilerini ve ailelerini koruma olanaklarının sınırlılığı bilgisiyle, sunulan her sağlık haberinin ve içeriğinin toplum sağlığı açısından hayati önemi olduğunu vurgulamak isterim” değerlendirmesinde bulundu.
“Ticari kaygılar içeren çok sayıda sağlık haberiyle karşı karşıyayız”
“Ticari kaygılar, ürünlere veya hizmetlere yönlendirmeler ve çarpıtmalar içeren çok sayıda sağlık haberiyle veya içeriğiyle karşı karşıyayız” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Sezgin, “Hatırlayacağınız gibi özellikle Kovid-19 pandemisinde yüzlerce yanıltıcı, çarpıtılmış içeriğin özellikle sosyal medya aracılığı ile “güvenilir kaynak” olma iddiasıyla toplumun kafasını karıştırdığı biliyoruz. Kişilerin güvenilir sağlık bilgisine nereden, nasıl ulaşacağı konusundaki kaygılarını o dönemde hep birlikte yaşadık. Hele ki sağlık okuryazarlık seviyeniz yetersiz ise neyin doğru neyin yanlış olduğu bilgisine sahip olmanız da imkânsız hale geliyor” diye konuştu.
“İnternet ve sosyal medya aracılığı ile sunulan bilgiler konusunda dikkatli olunması gerekiyor”
“Sağlık okuryazarlığı ile birlikte anmamız gereken bir diğer kavram ise medya okuryazarlığı. Kısacası medyada (tv, internet, sosyal medya fark etmeksizin) paylaşılan her içeriğe, görüntüye inanmamamız gerekiyor” diyen Prof. Dr. Sezgin sözlerini şöyle tamamladı;
“Medyada yer alan bazı bilgilerin kaynağı açık olarak belli iken, bazıları bu açıklığa sahip değil. Böylesi durumlarda bilginin kaynağının sorgulanması gerekiyor. Medyada sağlık bilgisi sunuluyormuş izlenimi yaratılarak dolaylı olarak ilaç, ürün, tedavi reklamı yapılmaya çalışılıyor ki çoğunlukla bunların algılanması güç. Özetle, özellikle internet ve sosyal medya aracılığı ile sunulan sağlık bilgileri ve ürünler konusunda dikkatli olunması gerektiğinin altını çizmeliyim. Bu içeriklerle ilgili öğrenmek istedikleri bilgileri aile hekimlerinden teyit edebilirler. Son olarak medya, sağlık konusunda hızlı bilgi akışının gerçekleşmesinde önemli bir role sahip. Bu nedenle medyanın sağlık bilgileri sunarken, özellikle sağlık okuryazarlığının yetersiz seviyede olduğu bilgisi ile hareket etmesi büyük önem taşıyor”