Gazeteci Murat Sabuncu, “Her yalnızlık biraz ihtilal’ aramaktan vazgeçmemeli, Nass ile piyasalar arasında sıkışıp kalmak kader olmamalı” başlıklı yazısında geniş kesimlerin ‘nass’ ile ‘piyasa’ arasına sıkıştığını savundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladığını da hatırlatan Sabuncu’nun yazısı şöyle:
Türkiye’de hangi partiye oy verirse versin geniş kesimler muhalefetin kendi iç kavgaları sebebiyle özellikle ekonomi alanında ‘nass’ ile ‘piyasa’ arasına sıkıştırıldılar
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan uçakta yanındaki ‘gazetecilere’ ekonomi konusundaki sorular üzerine şunları söyledi:
Tabii bazı arkadaşlar "Cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor" gibi bir yanılgının içine düşmesin. Ben burada aynıyım. Ama Hazine ve Maliye bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası’yla beraber atmasını kabullendik, "hayırlı olsun" dedik ve bu şekilde de enflasyonu tek haneye düşürmekteki kararlılığımızı da bildirdik. Bunu neye dayanarak söylüyoruz? Biliyorsunuz Başbakanlığım döneminde biz enflasyonu tek haneye düşürdüğümüzde faiz 4,6’ydı, enflasyon da 6,2’ydi. O zaman yine tabii bu işleri beraber yaptık ve şimdi de Sayın Bakanımıza bunları söyledik, aynı şekilde bunu birlikte yapmalıyız. Biz o zaman "düşük faiz, düşük enflasyon" teorisiyle çalıştık. Şimdi de aynı anlayışla çalışıyorum, aynı düşüncedeyim ve bu şekilde bunu başarabiliriz diye inanıyorum.
Seçimler sonrası Mehmet Şimşek göreve getirildiğinde aralarında ‘muhalifler’in de olduğu bir grup onun sarf ettiği bir kelimeyi çok sevdi: Rasyonalite. Şimşek’in bu sihirli kelimeyle ikna etmekte zorlanmadığı geniş kitleler 2021 yılında başlatılan ‘faiz sebep enflasyon sonuç’ önermesinin, gerçeklikle uyuşmayan faiz politikasının, bu yanlışın ülkeyi sürüklediği başta yüksek-kalıcı enflasyon, patlayan kur, eksi rezerv, Hazine’nin dünyadan zor şartlarda borçlanması, üzerine binen Kur Korumalı Mevduat yükü, ekonomik felaketin gündemden kalktığını-kalkacağını sandılar.
Ama az da olsa bir kitlenin beklediği gibi Erdoğan; ‘cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor diye bir yanılgıya düşülmemesi gerektiğini’ söyledi. Bu arada kimsenin yüksek faizi savunduğu yok. Ama sonuçları ve hareket noktasını konuşmak gerekiyor. Yukarıdaki satırlarda ağır sonuçlarının bir kısmını yazdım. Şimdi başlangıç noktasına gitmek gerekiyor. 21 Aralık 2021’e. Erdoğan şöyle demişti: Nass ortada olduğuna göre sana bana ne oluyor?’
Nass İslami bir terim ve ‘açık, belirgin’ anlamına geliyor. Yani Erdoğan inancı üzerinden bir politika belirliyor. Bunu söyleyerek bir yandan da kendine oy veren seçmenin gönlünde bir yer ediniyor. Nasıl olsa ‘emirle düşürülen faizlerin sadece Merkez Bankası’nın politika faiziyle sınırlı kaldığı, mevduattan ihtiyaca tüm faizlerin bunun çok üstünde gerçekleştiği bilgisi’ çok yaygın değil.
Erdoğan son açıklamasıyla kendi kitlesine ‘nass’dan vazgeçmedim’ mesajı verirken bir yandan da Şimşek’in önerdiği politikayı ‘kabullendik’ diyerek hem çok gönüllü olmadığını hem de buradan dönme kapısını açık tutuyor. Şunun altını da iyi çizmek gerekiyor. Erdoğan kısa aralıklarla uyguladığı sonra vaz geçtiği pek çok konuda (başta Kürt sorunu) kitlesini rahat ikna edebilmiş bir isim. Her vazgeçişin yarattığı kayıpların tamiri giderek zorlaşsa da bu bir realite.
Kimse 2021 yılında hazırlanan 2022-2024, 2022’de hazırlanan 2023-2025 orta vadeli programını tutmayan sonuçlarını hatırlamıyor bile. ‘Mutfak iktidar götürmezmiş’ ile ‘meğer bu küçük burjuva kriziymiş, Anadolu bu kadar ağır hissetmemiş’ arasında salınan tartışmalar yaşıyoruz. Ya çözüm-çıkış?
Bitirirken…
Edip Cansever’in Robespierre şiirindeki satırlar beni farklı şekillerde hep düşündürmüştür; özellikle’ her yalnızlık biraz ihtilal’ kısmı…
Şu an kendini siyasal olarak da ekonomik olarak da yalnız hisseden milyonlar elbet bu sıkışıklıktan çıkışın, yeni politikalar üretmenin, önermenin, tartışmanın yollarını arayarak belki de değişimin önsözünü yazacak. Türkiye’de hangi partiye oy verirse versin geniş kesimler muhalefetin kendi iç kavgaları sebebiyle özellikle ekonomi alanında ‘nass’ ile ‘piyasa’ arasına sıkıştırıldılar. Neo-liberal politikaların dışında sosyal devlet merkezli, daha eşit bir geliri öneren, yoksulluğu; devlet-iktidar bağımlılığı dışında çözebilecek modeller ortaya konulamaz mı?
Erdoğan ucuz emeği normalleştiren ‘Çin benzeri bir modeli’ iki yıldır denedi, ‘hiç olmazsa işim var’ diyen kitleler muhalefetin de umut vermemesiyle yeniden mecburen kendine yöneldi. (Bu arada AKP’nin yüzde 7’lik oy kaybını unutmayalım.) Emeğin milli gelirden aldığı pay her geçen yıl azalıyor. Mehmet Şimşek görev sonrası ilk buluşmasını yarın TÜSİAD ve bankalar ile yapacak. Pek muhtemel yerel seçimler sonrası başlayacak kemer sıkmanın faturası yine emeğe-yoksula çıkacak. Muhalefetten entelektüel-fikirsel bir ihtilal beklemek mümkün mü? Koltuk kavgalarına baktığımda en azından şimdilik zor gözüküyor.
Bu arada dünyada ekonomide yeni sistem arayışları öne çıkıyor. ‘ABD’de bile’…Ülkenin Başkanı Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın bu yılın mart ayında yaptığı ‘ABD’nin ekonomik liderliğinin yenilenmesi’ konuşmasındaki neo-liberal politikaların sorgulandığı-eleştirildiği kısımlar ilginçti. Dün gece faizi sabit bırakan FED’in açıklamasındaki detaylar, bugün yapılacak Avrupa Merkez Bankası’nın faiz toplantısının sonuçları her birinin anlamı var.
Bu yazı T24.com adresinden alınmıştır.