Özel Haber: Sümeyye Aksu
Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu döneminde Disiplin Kurulu’na verilen eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ve eski Emniyet Müdürü ve Kaçakçılık ve Organize Suçlar Mücadele (KOM) Dairesi Başkanı Hanefi Avcı kendileriyle ilgili kararı yargıya taşıdı. Emekli olduktan sonra elde ettikleri hakları elinden alınan Uzun ve Avcı'nın başvurusu, idari yargı tarafından kabul edildi. Karar, İçişleri Bakanlığı'na tebliğ edildi. Tebliğin ardından bakanlık yargı kararını işleme koydu ve Uzun ile Avcı'nın rütbeleri, beylik silahları ve Emniyet Genel Müdürlüğü'ne (EGM) ait binalara giriş hakları geri verildi.
Süleyman Soylu, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını uygulamadı
“Mahkeme kararı en geç 30 gün içinde idare tarafından uygulanır” kanun maddesi Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanı olduğu dönemde uygulanmıyordu. Yargı kararları ise aylar boyunca işleme konulmuyordu. 6 Haziran’da oluşturulan kabinede İçişleri Bakanı olarak atanan ve görevi devraldığı törende “hukukun üstünlüğü” vurgusu yapan Ali Yerlikaya, yargı kararlarını işleme koydu. Yerlikaya’nın İçişleri Bakanı olmasıyla birlikte iade kararı alan ancak henüz uygulanmayan yüzlerce kişinin göreve iadeleri yapıldı.
Dermirtaş’ın serbest bırakılmasını istediği için soruşturma açılmıştı
Avcı’ya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı doğrultusunda eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını söylediği için açılan soruşturma sonrası 20 Haziran 2022’de rütbeleri ve silahı alındı.
“Emniyet teşkilatında uygulamaların yanlışlığı tespit edilmiş oldu”
20 Haziran 2022’de alınan kararın haksız ve hukuksuz olduğunu söyleyen Avcı, “Alınan karar bize iftira atılarak yapılmıştı. Çünkü iddia edilen konular hepsi yanlış ve bize yakışmayacak şeylerdi. Bu haksızlığa karşı biz dava açtık ve yargı buna karar verdi. Hakkımızı iadeyi söz konusu oldu. Yani kamu adına yanlış karar verenlerin hataları yanlışlığı tescil edilmiş oldu. Bu hem onların yanlışlığının ortaya çıkması açısından hem de bizim haklarımızın göstergesi açısından önemi var. Ayrıca emniyet teşkilatında uygulamaların yanlışlığını tespit edilmiş olması ortaya çıkmış oldu. Bu başta bizim için değerli diye düşünüyoruz” dedi.
“Mevzuat da yasa da buna uygun değildi”
Zaman zaman devletin yasalar çıkarak acil zaruri durumlarda bazı kamu görevlilerine belli yetkiler verildiğini ve böyle verilmiş bir yetkinin abartılıp 6-7 yıla taşınmış hali olduğuna dikkat çeken Avcı, “Anayasa Mahkemesi de bu kanunu, bu mevzuatı iptal ederken bu gerekçeyi de iptal etti. Normal olağanüstü hal dönemlerinde olağanüstü bir başlangıç esnasında kısa dönem bazı yetkiler verilebilir ama bunu böyle uzun 6-7 yıl sonra kullanmaya kalkmak hukuk düzeninde mümkün değil. Asıl bizim için önemli olan buradaki iddialar bizim şahsımıza, bizim hukuku statümüze uygun değildi. Biz yaş haddi ile ayrılmış, emniyette irtibatı olarak ayrılan insanlar sınıfındaydık. Bize uygulanmaması gereken bir durumdu. Mevzuat buna uygun değil, yasa buna uygun değildi. Ama buna rağmen zorlayarak esneterek böyle bir uygulamaya geçildi. Bunun yanlışlığı bir ortaya da çıkmış oldu” diye konuştu.
“Türkiye'de hukuk devletinin bir emaresi var mı?”
İsnat edilen iddiaların tamamen yalan tamamen iftira olduğunu ve bundan dolayı savcılığa şikayette bulunduğunu kaydeden Avcı sözlerini şöyle sürdürdü;
“Bir insana bir şey isnat edebilmek için onun bir emaresi lazım. Sadece bir anı değil, yaşam boyu bütün faaliyetleri, bütün görevleri ele alınmalı. Bir bütün halde baktığınız zaman biz bu tip örgütlerle mücadelede görev almışız, aktif hizmetlerde bulunmuşuz. Yazdığımız kitaplar var, yaşantımız var her şeyiyle kamuoyunun bildiği ciddi bir yaşamımız var. Bu bize isnat edilen şey tamamen iftiraydı ve mahkemeye verilen evraklarda bakanlık görevini kullanarak böylesi bir ortam hazırlanması gibi işlemler yapıldığını görüyoruz. Bunların hepsi boşa çıkmış oldu. Kamu görevinde yanlış yaptıkları zaman, yasaları çiğnedikleri zaman yargı bunu dur diyebiliyorsa önemli olan bu. Türkiye'de bir hukuk devletinin bir emaresi var mı? Bizim için önemli olan budur”
“Bütün güvenlik kuvvetlerinin daha aktif hale getirilmesi lazım”
Emniyetteki değişimin daha yeni olduğunu ancak ilk emarelerinin olumlu olduğunu vurgulayan Avcı,
“Geçmiş dönemin hukuksuz anlayışa karşı yeni bakanın, göreve başlarken hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi konuları önemsediklerini söylemesi oldukça önemli. Şimdi yeni yeni bazı operasyonel faaliyetler basına yansıyor. Bunları hep olumlu sinyal olarak kabul ediyoruz. Diyoruz ki; yeni başladı. Daha kısa bir süre geçti. Kamu güvenliğinin sağlanması konusunda atılacak tedbirler çok kısa sürede organize etmek kolay değil mi? 3-4 ay içerisinde atılan adımları olumlu görüyoruz. Devamının da olumlu gelişeceğine dair inancımız var. Bu emareler bunu gösteriyor. Türkiye gibi bir ülkede güvenlik sorunuyla ilgili daha fazla kararlılık, daha fazla organizasyonda ciddi bir planlamayla bu olaylara karşı bütün güvenlik kuvvetlerini aktif hale getirilmesi lazım. Umudumuz ve beklentimiz o ki önümüzdeki süreçte bu iş daha aktif halde daha organize biçimde, daha planlı programlı olarak bu organize gruplar üzerine yönlendirilir. Bu değişimin buna etkisi olduğu, bu değişimin bunu sağlayabileceği kanaatindeyiz” ifadelerini kullandı.
“Uyuşturucu trafiği Türkiye üzerinden yapılıyor”
Uyuşturucu konusunun Türkiye için önemli bir konu olduğunu dile getiren Avcı, “Doğudan batıya giden tüm uyuşturucu büyük oranda bizim üzerimizde bu yol da geçtiği için burada sürekli geçmiş yıllardan beri ciddi mücadele var. Dünyanın diğer ülkeleri, Avrupa polisleri işbirliği alanında böyle bir çalışma yürütür. Yine aynı şekilde bazı uyuşturucular ve uyuşturucunun imalinde kullanılan asitler, bazı kimyasal malzemeler Avrupa'da üretilip doğuya doğru gider. Bu trafik sürekli Türkiye üzerinde olduğu için Türkiye uyuşturucu konusunda her zaman için önemli operasyonel faaliyetler yürütür. Bu konuda da yapılan operasyonlar var ama daha da geniş çaplı daha organize bir şekilde devam etmesi gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye, Avrupa ve Balkan ülkeleriyle işbirliği içerisinde mücadele yürütmeli”
“Türkiye’nin her türlü yolsuzluk, uyuşturucu, kaçakçılık ve mafya organizasyonları dâhil tamamıyla ilgili hem ülke içerisinde hem de yurt dışındaki ülkelerde daha güçlendirilmiş bir mücadele anlayışını geliştirmesi gerektiği ortaya çıkıyor” ifadelerini kullanan Avcı sözlerini şöyle tamamladı;
“Mafya gruplarının yurt dışında beraber çalıştığı, oralarda barınma, kalma ve faaliyet gösterme imkanlarının geliştiği gözüküyor. 4-5 yıldır görüyorsunuz Türkiye'deki birçok mafya unsurları Türkiye'de sıkıştıkları zaman yurt dışına gidip Avrupa Birliği'ne, Balkan ülkelerine giderek daha kolay faaliyet gösterdikleri gözüküyor. Türkiye'nin artık sadece kendi sınırları içerisinde değil organik suç mücadelesini arttırarak biraz daha Avrupa ve diğer dünya ülkelerindeki özellikle Balkanlardaki ve Kafkas ülkelerinde ciddi bir güvenlik iş birliği içerisinde bu gruplara karşı mücadele yürütmesi gerekiyor. Çünkü hemen bu unsurlar sahip olma imkanlarını kullanarak yurt dışına işte Balkan ülkelerine, Avrupa'ya veya Gürcistan’a kaçabiliyor ve sığınabiliyor. Oradan organize ediyorlar”