Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından verilen hak ihlali kararına uymayıp, kararda imzası bulunan yüksek yargı mensupları hakkında suç duyurusunda bulundu. Yargıtay ayrıca TBMM’ye Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi için kararın gönderileceğini belirtti.

“Yargıda kriz” olarak değerlendirilen bu gelişmelerin ardından CHP Genel Başkanlığı görevini bugün devralan Özgür Özel, partisinin TBMM Grubunu olağanüstü topladı.

Yargıtay’ın AYM ve Can Atalay kararına peş peşe tepkiler: Hukuk devletine darbedir Yargıtay’ın AYM ve Can Atalay kararına peş peşe tepkiler: Hukuk devletine darbedir

Toplantının ardından partisinin TBMM’deki grup salonunda konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel kararın Meclis'e, anayasaya ve AYM'nin tüzel kişiliğine karşı bir darbe girişimi olduğunu vurguladı.

Kılıçdaroğlu'ndan Bakan Tunç'a: Eğer yüreğin yetiyorsa yarın mahkemeye gel Kılıçdaroğlu'ndan Bakan Tunç'a: Eğer yüreğin yetiyorsa yarın mahkemeye gel

Görünen odur ki filler tepişirken çimenler eskimektedir

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Karar sadece Atalay'ı değil, Türkiye'deki tüm seçmenleri, Hatay'ı, TBMM'nin kurumsal yapısını, TBMM'nin başkanı Kurtulmuş'un başkan sıfatıyla aldığı kararları ve AYM üyelerini ayrı ayrı had bildirmeye kalkmakta ve kendilerini Meclis'in, Meclis başkanının ve milli iradenin üzerinde görmektedirler. Karar Meclis'e, Anayasa'ya karşı darbe girişimidir. Ve karar AYM'nin tüzel kişiliğine karşı darbe girişimidir. Görünen odur ki filler tepişirken çimenler eskimektedir ama mesele Atalay'ın haklarının ezilmesinin çok ötesindedir. Aralarında tepişen Cumhur İttifakı'nın kendisidir. Kriz, MHP-AK Parti krizidir. AK Parti'nin içindeki krizlerin çatışma krizidir. AK Parti'nin de Cumhur İttifakı'nın bir bileşeninin desteklediği, şımarttığı birilerinin Türkiye Cumhuriyeti devletini bir yargı krizine, bir devlet krizine sokacak kadar ciddi bir krizdir ve buna el koymak, direnmek gerekmektedir. Halkı, bu kalkışmayı da bastırmaya davet ediyoruz." dedi.

Bir dizi karar aldık

Özel, sözlerine şöyle devam etti:

"Bugün mazbatamızı aldık. Sayın genel başkanımızdan hem kişisel hem örgütsel deneyimleriyle ilgili tavsiyelerini aldık. Önümüzdeki hafta bir grup konuşması yapmayı planlıyorken Türkiye'de bugün iki büyük hukuk garabeti ortaya çıktı ve grubumuzu olağanüstü toplantıya çağırmak durumunda kaldık. 20.00'de hukukçu milletvekillerimizle bir değerlendirmede bulunduk. 21.00'e kadar da sizlerin de takip ettiği gibi grubumuzla durumu değerlendiriyoruz. Bir dizi karar aldık. Aldığımız kararları sizlerle paylaşmak üzere toplantımızın basına açık kısmını gerçekleştiriyoruz.

Mücadeleye devam edeceğiz

Bugün Anayasa Mahkemesi önünde basın emekçileri, meslek örgütleri vardı. Beklentileri AYM'nin sansür yasasını Adalet ve Kalkınma ve Milletçi Hareket Partisi'nin Cumhur İttifakı'nın yanlış bilginin yayınlanması diye söyledikleri ama her türlü dezenformasyon memlekette kol gezerken ona engel olamayan ama geçen haftaki örnekte Tolga Şardan'ı yaptığı bir haberden dolayı içeri atan sansür yasası iptal edilsin diye bekliyorlardı. Biz de destek verdik ancak maalesef oy çokluğuyla AYM sansür yasasının iptal talebimizi reddetti. Bunun üzüntüsü içindeyken bundan sonra bütün basın mensupları artık bir yaptıkları haberden sonra hapis cezasının tehdidi altındayken, yasa çıkarsa biz buna sebebiyet verilir dediğimizde 'Bu yasayla gazeteciler hapse girmeyecek, söz veriyoruz' diyenlerin niyetleri ortadaydı. bugün AYM'nin çoğunluğu da buna yol verdi. Buna karşı basın özgürlüğü savunmaya ve gazetecilerin arkasında durmaya, basın meslek örgütleriyle dayanışmaya ve mücadeleye devam edeceğiz.

Anayasayı hiçe saymak, anayasaya direnmektir

Bunların çok daha ötesinde ve bizleri bu gece olağanüstü toplantıya, toplanmaya sebebiyet veren bir garabetle karşı karşıyayız. Elimde Yargıtay 3. Dairesi'nin almış olduğu bir karar var. Karar, öyle tartışılacak bir karar değil. Karar herhangi bir olay değil. Bu karar düpedüz bir darbe girişimi. Şimdi bu darbe girişiminin ne demek olduğunu, kime karşı olduğunu ve ne sonuçlar doğuracağını yaptığımız değerlendirme sonucunda da ana muhalefet partisi olarak buna nasıl direneceğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi mesele, karar elbette Can Atalay açısından, Atalay'ın seçme ve seçilme hakkının ihlali noktasında direnme kararıdır. Atalay'ı mağdur eden bir karardır. Ancak kararın hedefindekiler Atalay ile sınırlı değildir. Atalay kararı örneğiyle anayasayı hiçe saymak, anayasaya direnmektir.

Halkı, bu kalkışmayı da bastırmaya davet ediyoruz

Karar sadece Atalay'ı değil, Türkiye'deki tüm seçmenleri, Hatay'ı, TBMM'nin kurumsal yapısını, TBMM'nin başkanı Kurtulmuş'un başkan sıfatıyla aldığı kararları ve AYM üyelerini ayrı ayrı had bildirmeye kalkmakta ve kendilerini Meclis'in, Meclis başkanının ve milli iradenin üzerinde görmektedirler. Karar Meclis'e, Anayasa'ya karşı darbe girişimidir. Ve karar AYM'nin tüzel kişiliğine karşı darbe girişimidir. Görünen odur ki filler tepişirken çimenler eskimektedir ama mesele Atalay'ın haklarının ezilmesinin çok ötesindedir. Aralarında tepişen Cumhur İttifakı'nın kendisidir. Kriz, MHP-AK Parti krizidir. AK Parti'nin içindeki krizlerin çatışma krizidir. AK Parti'nin de Cumhur İttifakı'nın bir bileşeninin desteklediği, şımarttığı birilerinin Türkiye Cumhuriyeti devletini bir yargı krizine, bir devlet krizine sokacak kadar ciddi bir krizdir ve buna el koymak, direnmek gerekmektedir. Halkı, bu kalkışmayı da bastırmaya davet ediyoruz..."