Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın İstanbul Çağlayan Adliyesi’ndeki duruşmasına katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, duruşmanın ardından yaptığı açıklamada, “Değerli basın mensupları biraz önce arkamızdaki Çağlayan Adliyesi’ndeydik. Utanç verici bir yargılamaya tanıklık etmek zorunda kaldık. Tabii bu işin utancı bize ait değil. Bu işin utancı, bu ülkeyi yönetenlere, yönetene ait” dedi.

Özel, şunları söyledi:

“Kendini Türkiye cumhuriyet başsavcısı sanıyor”

“Biraz önce hakim karşısında bir siyasi partinin genel başkanı vardı; Sayın Ümit Özdağ vardı. Bir yargılama yapılıyordu. Bu yargılamaya konu, sözde suç isnadı Antalya’da gerçekleşti. Sayın Ümit Özdağ, Ankara’da bir restoranda yemek yerken 100’ün üzerinde polisle gözaltına alındı ve İstanbul’a getirildi. Oysa İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın böyle bir yetkisi yok. O, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’na had bildiriyor, ‘Sen Ümit Özdağ’a dava açmadın. Onu gözaltına almadın’ diye. O, Antalya Cumhuriyet Başsavcısı’nı güya küçük düşürüyor. Kendini yüceltiyor. Buraya getirildi, getirilmemesi lazım. Suç iddiasının olduğu yer de kişinin ikameti de İstanbul değil. Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı o kadar şımarmış, o kadar şımartılmış ki kendisini Türkiye Cumhuriyet Başsavcısı sanıyor. Böyle bir yetkisi yok. Sonra bu davadan, bugün görülen davadan tutuklayamadı. Kayseri’de yedi ay önce olmuş, Kayseri Emniyeti’nin, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturmadığı, dava açmadığı bir şeyden tutuklama kararı verdi. Bugün tutuksuz olduğu dosyadan yargılanıyor. Buradaki mahkeme yetkisizlik kararı vermişti ‘Ankara’nın görmesi lazım’ diye. Aslında buradaki hukuki gerçeği bütün hukukçular, hepimiz görüyoruz. Bir tek kendini hukukun üstünde sanan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı görmüyor. Mesela bunu ‘Bu dava nerede açılabilir? Nerede açılamaz’ diye Hukuk Fakültesi’nde soru diye sorsanız, 100 gençten ikisi yanlış yapmaz. Mahkemenin hakimi de demiş, ‘Yetkili değiliz. Ankara’da görülecek.’ Ona da itiraz etmiş. O itirazını da kendi kadar hukuken kıt birinden kabul ettirmiş. ‘Davam burada olmamalı’ diyen birine, ‘Davası burada olmamalı’ diyen bir hakimin önünde savunma yaptırıyorlar. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı dışında herkes bu davanın görülmemesi gerektiği konusunda mutabık. İşte böyle bir davayı izledik. Sayın Ümit Özdağ’ın tarihi referanslarla yüklü savunmasını dinledik. Şu kadarını söylüyoruz: Siyasi partilerin genel başkanları kendi şahıslarında, partilerinin kurumsal kimliğini, bütün üyelerinin, o partiye oy veren herkesin kimliğini temsil ederler. Onlara yapılan haksızlık, saygısızlık milletin ta kendisine yapılan saygısızlıktır. Siyasi parti genel başkanlarının hukuku, diğer siyasi partilerin genel başkanlarına emanettir. Meclis’te onların bulunduğu oturumlarda onlar dışında kimse lafa, araya girmez. Eskidendi tabii bunlar. Şimdi AK Parti bunların hepsini yerle yeksan etti. Nerede Demirel’in, Ecevit’in, Erbakan’ın, İnönü’lerin nezaketi… Nerede bu kerameti kendinden menkul, sonradan görme şımarıkların siyaset anlayışı... Yetki eline geçince, ‘Herkesi ezebilirim, her kötülüğü yapabilirim.’ Buranın bir demokrasi olmadığının farkında, yarattığı ucubenin tadını çıkarıyor. Devleti devlet olmaktan, hükümeti hükümet olmaktan, hukuku hukuk olmaktan çıkarmış. ‘Ben buraya birini atarım, benim adıma zulmeder’ diyor. Zulümlerinde boğulacaklar.”

“Mevcut durumun iktidarı, iktidarı devretmenin gününü sayıyor”

“Arkamızdaki meydan geçmişte pek çok toplumsal davada, basın mensuplarının rahatça görev yaptığı, açıklamaların yapıldığı, davayı içeri giremeyenlerin takip ettiği, bizim onlarca kez geldiğimiz, doldurduğumuz, boşalttığımız meydan. Bugün bu meydandan korkmuş, bu meydanı ablukaya almış. Sizi de onun dışına çıkarmış. ‘Aman burası dolmasın…’ Kardeşim bak, Türkiye’de meydanların ne zaman ve ne kadar dolacağına artık siz karar vermiyorsunuz. Ona biz karar veriyoruz. Biz istediğimiz zaman, istediğimiz meydanı doldururuz. Sesimizin ve cesaretimizin gücüyle de sizi korktuğunuzun beteri yaparız. Öyle boş meydanları çevirerek, ‘Efendim işte burada toplanmasınlar…’ Nerede toplanacağımıza, nereyi dolduracağımıza, sesimizle sizi nasıl boğacağımıza biz karar veririz. Herkes haddini bilecek. Cari durumun iktidarı, geleceğin muhalefetidir. Cari durumun, mevcut durumun, fiili durumun iktidarı, iktidarı devretmenin gününü saymaktadır. Bugün İtalya’da Erdoğan. İtalya basını da İtalya siyaseti de Avrupa siyaseti de bilmektedir ki Erdoğan gidicidir. Geleceğin iktidarı, bugünkü muhalefettir. O yüzden ahlaki üstünlüğü olmayan, psikolojik üstünlüğü kaybetmişlerin çoğunluk enerjisinden korkmaları normaldir. Ama asla bize engel olamazlar. Karar verdiğimiz gün, an ve yerde milyonlar oluruz. Aklınızı alırız.”

“Arkadaşlarımızın yanında olacağız”

“Bugün Sayın Ümit Özdağ’ın duruşmasından ayrıldık. Bir gözümüz, bir kulağımız Vatan Emniyet’teydi. Vatan Emniyet’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne dair yapılan ikinci dalga operasyonda gözaltına alınan arkadaşlarımız, adliyeye sevk edildiler. Aileleriyle bir araya geldik, ailelerinin hatırını sorduk. Moral verdik. Gün boyunca arkadaşlarımızın önce savcılık, sonra sevk edilirlerse hakim karşısındaki ifadelerinde yanlarında olacağız. Ben de gün içinde burayı takip edeceğim. Gerektiğinde buraya geleceğim. Dikkatli bir şekilde, sabırlı bir şekilde bu süreci yakından takip ediyoruz. İçişleri Bakanına, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’ndan emir alan İçişleri Bakanı’na sesleniyorum. Meydanlar millete serbestken, Akın’ın korkusundan bu adliyeye en yakın meydanı ablukaya alan İçişleri Bakanı’na sesleniyorum. Sen İstanbul Valiliği yaptığın sırada, Üsküdar’da, bugün burada yargılamaya çalıştığın hatta o gün Üsküdar’daki işgalcilerden yumruk yiyen İBB bürokratları, Üsküdar’daki yılların süren işgalini kaldırıyordu. Halk bugünkü gibi Üsküdar meydanını korusun diye. Sen bu milletin şanlı ve şerefli polislerini Üsküdar’daki AK Partili, MHP’li, işgalci mafyaları korusunlar diye bu polisi alet ediyordun. Polisle nöbet tutuyordun. İBB, Üsküdar meydanındaki işgali kaldırmasın diye. Bugün herkes; Üsküdar’ın yarısı AKP’ye, yarısı CHP’ye yakın sakinleri, ‘Allah razı olsun Ekrem Bey’den, İBB’den. Şu Üsküdar Meydanı’nı bize geri aldılar’ diyordu. Çünkü siz o meydanın denizle temasını kesip, o meydanı kendinize yakın mafyatik büfelere, işgalcilere vermiştiniz. Bu arkada yargılanan arkadaşlar oraları canı pahasına mafya tehdidine rağmen, o gün yumruklu saldırıya rağmen geri alıp, millete verirken bugünkü İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya o gün de bugün Akın’dan talimat aldığı gibi o günde de mafyaya yakınlardan talimat alıp, şanlı ve şerefli Türk polisini Üsküdar işgalcilerinin emrine sokmuştu.”

İletişim Başkanlığı’ndan Erdoğan'ın diplomasına ilişkin açıklama İletişim Başkanlığı’ndan Erdoğan'ın diplomasına ilişkin açıklama

“İçişleri bakanı sana tüm polisler de kargalar da gülüyor”

“Bugün Zıpçıktının birinden talimat alan Ali Yerlikaya’ya söylüyorum. Sen Ekrem İmamoğlu’yla eşinin yediği yemekten sonra kamera kayıtlarını servis ettiren, alan ve servis ettirensin. Bütün uyarılara rağmen telefonlara çıkmayan, kaçansın. Aileye saldırıyı senin İstanbul Valiliğinden biliriz Ali Yerlikaya. Ali Yerlikaya bak sen İçişleri Bakanısın, polis sana bağlı. Geçtiğimiz hafta Salı günü Akın istedi diye adaletten uzak, sana yakın isimler gittiler Meridien Otel’in kamera kayıtlarını aldılar Salı günü öğleden sonra. Cuma günü hepsi basını servis edilmişti. Dün saçma sapan açıklamaları ile kendi kendini rezil eden İçişleri Bakanına söylüyorum. Bak benim burada koruma ekibim var. Cumhurbaşkanlığının koruma ekibi var. Bu ekiplerin hepsi senin bakanlığına bağlı. Bu ekipler, Cumhurbaşkanı geldiğinde Cumhuriyet Halk Partisi’nde, 7 Mart’ta iftar yaparken Avrasya Merkezinde, Cumhurbaşkanı nereye gitse bir video kayıtlarının olduğu cihazların başına oturuyorlar. İki cumhurbaşkanının girdiği yerdeki bütün kameralara bantlıyorlar. ‘Olmaz’ demişsin ya sana bütün Ankara’daki devlet büyükleri korumadaki görevli, bütün polisler gülüyor, kargalar da gülüyor. O bantları çeken polisler fırsatı olsa senin ağzını bantlar bu gafı yapmayasın diye. Bilseydi bunları söyleyeceğini ağzını bantlardı. Kardeşim polisin cebinde bant var, bantla geziyor. Niye geziyor? Devletin polisi kamerayı bantlayacak bantı niye cebinde taşıyor bantlamıyorsa? Birde çıkmış önemli bir gazetenin başyazarına, Genel Yayın Yönetmenine, ‘Yok olmaz’ falan diye yalanlama da yapıyor. Senin gözünü bantlamak lazım, sevenlerin utanmasın diye. Kim olduğun tanınmasın diye. Bir de İçişleri Bakanı olacaksın. Diyor ki ‘Belediyenin jammere ne ihtiyacı var, diyor, bütün AK Partili belediyelerde jammer var. İBB’nin jammerleri bize önceki dönem AK Parti’den envantere girdi, oradan kaldı. İstanbul Büyükşehir’in rahmetli belediye başkanı, makam aracının arkasında jammer taşıyan minibüsle geziyordu. İBB’de taşınan o jammerlar, o valizler CHP döneminden değil arkadaş. Aklınızı başınıza toplayın. Ve bir daha söylüyorum bu memleketin mevcut cumhurbaşkanı niçin jammer kullanıyorsa gelecek cumhurbaşkanı da onun için jammer kullanıyor. Bu memleketin mevcut cumhurbaşkanı niçin kamera kapattırıyorsa gelecek cumhurbaşkanı da onun için kapattırıyor. Kaldı ki bizim konuşmalarımızı siz dinleyip tedbir alabilirseniz, sizin konuşmalarınızı biz dinleyemeyiz. Dinlese dinlese neyi istedilerse verdiğiniz cemaatin biri dinler sizi.”

“Aile ile uğraşma savaş ahlakında bile yoktur”

“Bizde yatak odasına girmek, senin deyiminle haremine girmek, masanın altına böcek koymak yok. Onu senin gibi çok sevdiğin, biat ediyor diye bir yerlere getirdiğin, alnı secdeye değiyor diye bizden çok güvendiğin senin adamların yaptı, yaptırdı. Sizin ahlakınızda var aileyle uğraşmak. Senin ailenle senin FETÖ’cülerin uğraşıyordu, FETÖ’cülerin ailesiyle sen uğraştın. Şimdi bizim ailelerimize eli uzatma, o eli kırarız. Aileyle uğraşmak, kadınla uğraşmak, savaş ahlakında dahi yoktur. Savaşta, en kötü günde gemi batarken çocukları sakınırlar, kadınları sakınırlar. Bir kadın, kadın olduğu için değil, birey olduğu için suçu varsa suçunun hesabını verir. Aslanlar gibi orada birçok kadın var. Bütün iddiaların cevabını verir. Ama bir kadını, birinin eşi diye gidip almak, çocuğunu orada, evde ağlar bırakmak haysiyetle bağdaşmaz. Bunun talimatını veren de uygulayan da… Bunları yapanların hepsi tarih önünde mahcup olacaklar. Günün birinde CHP bundan intikam alacak, bizlerde de kadınlar, çocuklar, aileler zor durumda kalacak diye kimse korkmasın. CHP’nin yüksek ahlakında çocukla, kadınla, aileyle uğraşmak yoktur. CHP dostluğunu da düşmanlığını da mertçe yapar, mert insanlardan oluşur. Türkiye’deki muhalefet partileri merttir, onların aile ve çocukları ile uğraşanlar namerttir. Ali Yerlikaya ağzına bant koy, bilmediğin konuda bir daha konuşma. Ali Yerlikaya’nın resmini gözünü bantlayarak koyun, tanınmasın, yakınları utanmasın. İstanbul Valiliği sırasında AK Parti’nin ve MHP’nin semirttiği mafyaya korunak olsun diye polis görevlendiren, bugünkü Üsküdar meydanı bu hale gelmesin, mafyada kalsın diye uğraşan adam İçişleri Bakanı olmuş, vah halimize vay halimize. En kısa zamanda kurtaracağız bu milleti sizden.”

Muhabir: Nur Kaplan