Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, eğitim sendikalarının temsilcileriyle partisinin genel merkezinde bir araya geldi. Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"İktidara gelince ne yapacağımızı biliyoruz"
Bu yaptığımız toplantıda genel başkan yardımcısı Suat Özçağdaş'ın yönetiminde gerçekleştirdiğimiz eğitim maratonundaki çıktıları da değerlendirebilmeyi ve bunun üzerinde konuşmayı ümit ediyoruz. Biz eğitimi bir bütün olarak ele alıyoruz. Ortaya çıkan akut sorunlara, pansuman tedbirlerle ya da ortaya çıkan belirli rahatsızlıklara tepki vererek devam etmek yerine, CHP'nin ki bundan sonraki seçimlerde iktidar partisi olmayı, Milli Eğitim Bakanlığını yönetmeyi ve Türkiye'deki eğitim politikalarını bir bütün olarak ele alıp geniş bir mütabakat ile yıllarca iktidarlar değişse de eğitimin ana gövdesinin değişmeyeceği, doğru hedeflerin belirlenebileceği bir çalışmayı sürdürmeyi umuyoruz.
"Ulusal bir mütabakat aranması gerekiyor"
İktidara gelince ne yapacağımızı biliyoruz ancak bunu muhalefetteyken netleştirmek, toplumla paylaşmak ve gölge bir bakanlık çerçevesi içinde biz olsaydık ne yapardık, ne öneriyoruz ve geldiğimizde ne yapacağız bunu açık olarak kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
Tüm bakanlık paydaşlarla birlikte yönetilmesi zorunlu olan bakanlıklar, tüm bakanlıklar için bu geçerli ama hangisi için olmazsa olmaz derseniz herhalde birinci sıraya Milli Eğitim Bakanlığını yazmak lazım çünkü Milli Eğitim, ülkenin bugününü, yarınını değil geleceğini belirleyecek politikaların belirlendiği ve her gelen iktidarın kendine göre değiştirdiği takdirde, her gelen bakanın kendine göre değiştirdiği takdirde, bakan yardımcısı bakan olduğunda bile önceki bakan- sonraki bakan çelişkilerinin bile uygulamalara yansıdığı takdirde ülkenin belinin doğrultmasının doğru olmadığı bir alan.
Kısa-orta ve uzun vadeli plan ve programların yapılması ve bunun üzerinde ulusal bir mütabakat aranması gerekiyor. Bugün için dünyanın en geliişmiş ülkelerine bakarsanız başarılarının altındaki temel faktör üzerinde mütabakata varmış oldukları bir ulusal eğitim programlarının olması.
Almanya'da hristiyan demokratlar gidince sosyal demokratlar gelince, eğitim anlayışı ve orta uzun vadedeki hedefleri hiç değişmiyor ve orada hiç kimse "şu iktidarı değiştirin de çocuğumun aldığı eğitimin kalitesi artsın ya da iktidar değişti eğitim böyle oldu" diye bir endişeye kapılmıyor.
Bunun için bir genel mütabakata ihtiyaç var ve bunun için paydaşlarla birlikte çalışmaya ve biz geldik, bildiğimizi yaparız demek yerine bunun doğrusu nedir? Bunu hep birlikte aramaya ihtiyaç var. Aslında bu zorunluluk Türkiye'de de çok büyük fırsatları beraberinde getiriyor. Çünkü alan eğitimcilerin söz söylediği alan olunca kimse boşa konuşmuyor.
Konunun taraflarının hemen hepsi belki en yukarıdakiler hariç, bu konuda son derece iyi niyetli, son derece birikimli, son derece deneyimli ve aynı dili konuşmaya müsait taraflar. Burada hepimizin dikkat etmesi gereken siyasi görüş farklılıkları olabilir, sendikaların üye yapılarının farklılıkları olabilir ama bilimsellikten uzaklaşmamak çünkü bu başka alanlarda da sorun yaratıyor.
"Müfredat yapmak anayasa yapmak kadar önemlidir"
Bizim CHP olarak müfredat yapmayı anayasa yapmak kadar önemli gördüğümüz değerlendirmemizin bir kez daha altını çizmek isterim. Anayasa yapmak konusunda ülkede sürekli bir iddia, bir çağrı, bir talep var ve işin özüne girene kadar söylenen pırıltılı lafların hepsine katılıyoruz.
Ülkeyi yönetme yetkisini ele alanlar, beğenmedikleri kararlarda mahkeme kapatmaya kadar gidecek iddialarda bulunuyorlar. Biz müfredat meselesini o pırıltılı sözlerin hepsini müfredat içinde duymak istiyoruz. Müfredat yapmak ulusal bir meseledir. Hep birlikte olunması gereken bir meseledir. Buradaki temel hedef kendine göre bir nesil yetiştirmek olunca sıkıntılar orada başlıyor.
"Her gelen bakan bir reform yapıyor"
AK Parti'nin bu zamana kadar en çok değiştirdiği iki bakanlık Kültür Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı. Her gelen bakan bir reform yapıyor. AK Parti'nin Milli Eğitim Bakanlarını dinlediğimde her seçimlerde son seçimlerde iktidar ve muhalefet yer değiştirmiş. Yılların muhalefet partisi gelmiş iktidar olmuş onu dinliyor gibi hissediyoruz.
Milli Eğitim politikalarının oluşturulması sürecinde AK Parti'nin meseleye son derece sığ bir yerden ve parti faydasını gözeterek kaçınılmaz olarak da ülkenin faydasını gözetmeyerek bir tutum sergilediğini görüyoruz.
"Atanmayan öğretmen sayısı 1 milyonu geçmiş durumda"
Türkiye'de iktidar partisi atanmayan öğretmenlere atanamayan öğretmenler diyor ve maalesef bu tanımı yaygın olarak herkesin terminolojisine sokmuş durumdaydı. Burada önce şunu hatırlatmak lazım, Sayın Recep Tayyip Erdoğan iktidara gelmeden birkaç ay önce devrin başbakanını "68 bin atanmayan öğretmen var, maden atanamaycaktın niye okuttun" diye eleştiriyordu. Geldi, 22 yıldır iktidarda ve sonunda atanmayan öğretmen sayısı 1 milyonu geçmiş durumda.
Yapılan anketlerde AK Parti'nin en yüksek oy aldığı illerde dahi, geçmişte oy aldığı en yüksek kesimler olan ev hanımlarında dahi evladının aldığı eğitimden memnuniyet yüzde 19'dur. Yani AK Parti'nin 'bizce' tüm karnesi kırıktır ama en güçlü olduğu seçmen grubunda bile milli eğitim karnesi kırıktır. Yüz üzerinden 19'dur. Bizim zamanımızdaki karne tanımlamasıyla başarısızdır. CHP iktidarında biz Türkiye'yi ortalam geliri 4 bin 500 dolar olan Şangay işbirliği örgütü yerine, bugünkü ortalama geliri 45 bin dolar olan yeni katılmış bir kaç üyede arındırıldığında 55 bin dolara sahip olan Avrupa birliği hedefimiz vardır. Bu hedefe ulaşıldığında 10 kat satın alma gücünde artış olacağını kestirmek güç değildir. Bu hedef ulaşmak için 5 yıllık bir kısa vade ve 10 yıllık bir CHP iktidarında 45 bin dolarlık bir milli geliri hedeflediğimizi çok net olarak söylüyoruz."