CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve beraberindeki heyet ile CHP Genel Merkezi’nde bir araya geldi. Özgür Özel ve Ali Babacan görüşme sonrası basın toplantısında açıklama yaptı.
Babacan, şunları söyledi:
"Ülkemizin gündeminde olan üç konu üzerinde görüş alışverişinde bulunduk. Bunlardan birincisi geçim sorunu, enflasyon, ekonomik sıkıntıların yayılması ve sosyal ayağı olmayan bir ekonomik modeli Türkiye’de uygulanmaya çalışılması.
İkincisi sığınmacı sorunu ve Suriye. Bunun çözümüyle alakalı sayın genel başkanın Esad’la görüşme planı son derece kıymetli. Suriye sorununun çözümünün, sığınmacı sorununun çözümü için de önemli bir perspektif olduğunu teyit ettik.
Üçüncüsü yeni anayasa arayışı. Yeni anayasanın ana sütunlarının ne olması gerektiğini kendisine ilettik. Anayasayı bir üst hukuk normu olarak kabul eden ve anayasayı bağlayıcı bir hukuk normu olarak bilen ve anayasaya bağlı bir yönetim anlayışının olmasını, bu çalışmaların önemli olacağını ifade ettik.
Kuruluşumuzun ilk gününden bu yana olumlu ilişkilerin, karşılıklı saygıya dayanan bundan sonraki süreçte de bu seyirde devam etmesi konusunda karşılıklı teyitleştik."
"1 Temmuz’da asgari ücret zammının pas geçilmesi kul hakkıdır"
Emekli zammına ilişkin konuşan Babacan, “Türkiye’de bağımsız çalışması gereken kurumlar artık bağımsız değil. Bir zamanların güçlü kurumları şu an itibarsız. Bunlardan birisi TÜİK. Milletin bildiği gerçek enflasyonu saklamaya çalışan bir yönetim anlayışı var. TÜİK’e bir dış denetim mekanizması kurulmalı. Bu sağlanmadan açıklanan enflasyon rakamlarına güven olmaz. Türk lirası cinsinden aylık geliri olan herkes mağdur olmuş durumda. Asgari ücrete 1 Temmuz’da zam verilmedi. Daha önce, en zor şartlarda dahi ne asgari ücrete ne emekliye asla enflasyonun altında zam yapılmamıştır. 1 Temmuz’da asgari ücret zammının pas geçilmesi kul hakkıdır. Zamanında 11 yıl ülkenin ekonomisinin başında olmuş biri olarak söylüyorum, bu haktır ve bu hakkın verilmesi lazımdır. 12 bin 500 TL’ye çıkarılması olumludur ama yeterli değil. IMF programlarının bile bir sosyal ayağı olur. Şu anki programların bir sosyal ayağı yok. Böyle bir program kabul edilemez” ifadelerini kullandı.
"Elektrik dağıtımını ben mi özelleştirdim?"
Özel ise şunları söyledi:
"Biz en düşük emekli maaşın asgari ücretin altında olmaması gerektiğini savunuyoruz. En düşük emekli maaşının 10 bin liradan 12 bin 500 TL’ye çıkarılması sadece geçinemeyen emeklilerle dalga geçmektir. Verilen zam emeklinin hakkı olan parayı cebinden çalmaktan başka bir şey değildir. Sayın Erdoğan’ın 'vebali olanlar özür dilemeli' gibi ifadelerini gerçekten hayretle okuyorum. Ben İzmir’deki elim olay yaşandığı anda İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımızı aradım. ‘Belediyenin sorumluluk alanında olan mazgalda kusur bizdeyse ortaya çıkacak, biz de tekrarlanmaması için tedbir alalım’ dedim. Soruşturmayı dikkatle takip ediyoruz, savcılıkla işbirliği halindeyiz. Sonucunda kimin vebali olduğu ortaya çıkacak. Suç bizdeyse biz çıkıp özür dileriz. Suç elektrik şirketindeyse sayın Erdoğan çıkıp özür dileyecek mi? Elektrik dağıtımını ben mi özelleştirdim, Erdoğan mı özelleştirdi?
"Depremlerden, sellerden, yangınlardan sonra Erdoğan özür diledi mi?"
'Elektrik özelleştirmesi birtakım tedbirleri aksatır, bunların hepsi kamunun görevidir' demiştik. 'Elektrikli özelleştirme cinayettir' diyenlere, ‘çık özür dile’ diyorlar. Isparta’da 500 bin kişilik bir şehir günlerce karanlıkta kaldı, 70 yaşında bir amca soğuktan öldü. Bilirkişi raporu ve EPDK kurulunun verdiği karar ‘elektrik dağıtım şirketi sorumlu’ diyor. Erdoğan, amcamızın ölümü için özür dileyecek mi? Suçu olan özür dilesin. Depremlerden, sellerden, yangınlardan sonra Erdoğan özür diledi mi? Ama ben, geçen gün yaşanan kayıplardan sonra ikinci ve üçüncü telefonu ailelere açtım. ‘Acınız bizim acımız, sorumlular hesap verecek’ dedim. Dolayısıyla Erdoğan'ın açıklamalarına hayret ediyorum. Herhalde bunları söyleyen Tayyip Erdoğan’la 22 yıldır iktidarda olan Tayyip Erdoğan arasında isim soy isim benzerliği var.
Depremin ertesinde '1 yıl içinde herkese ev' dedi. 10 depremzededen 9’u yine sokakta, çadırda, konteynerde. Şimdi bu 1 yıllık süreyi 3 yıla çıkardılar. Erdoğan’a şimdi soruyoruz: Bu vatandaşı kandırmak değilse nedir? Konteynerde, çadırda tutup 3 yıl sokakta bıraktıklarından özür dileyecek misin?"
"Hayvan hakları konusunda vicdani duruşumuzu kaybetmeden çözüm bulunmalı"
Tartışma yaratan sokak hayvanları yasasına ilişkin soruyu yanıtlayan Babacan, "Nasıl yanlış kararlarla, ihmallerle, merkezi tek elden yönetim yanlışlarıyla ülkede enflasyon patladıysa sokak hayvanlarının sayısında da patlama söz konusu. Hayvan hakları konusunda vicdani duruşumuzu asla kaybetmeden çözüm bulmak gerekiyor. İktidar ‘bu belediyenin işi’ diyemez. İktidarın denetleme görevi vardır. Bunun takipçisi olacağız" dedi.
"Sokak hayvanları yasasının yasalaşmaması için gereğini yapacağız"
Özel ise, "2019’daki raporda hayvan hakları fonu kurulması söyleniyordu. Bu kanun teklifinde altında imzaları olan bu fonun kurulmasına ilişkin bir şey yok. Bu ‘para yok, hayvanlar sokakta, katledin onları’ demek. CHP’li belediyeler bunu yapmayacak. Ama bunu yapacak birçok belediye başkanı var. Engelli hayvanların doğrudan itlafının önünü açan bir ifade var. CHP en üst düzey kırmızı alarmdadır. Grubumuz mecliste mücadelesini sürdürecektir. Kırmızı alarm halindeyiz. Bu yasanın yasalaşmaması için gereğini yapacağız.
AYM kadına kendinin ilk soy adını, eşinin soy adını ya da bunları birlikte kullanma konusunda özgürlük alanı tayin etmiştir. Şimdi dönüp yeniden kadına dayatma getirilmektedir. Bu konuda karar kadınlarındır. CHP’nin bu konudaki tutumu kadın haklarının arkasındadır" şeklinde konuştu.
"Demokrat bakışla hazırlanan anayasanın, demokrat bir zihinle uygulanması lazım"
DEVA Partisi ile CHP'nin yeni anayasa konusunda aynı perspektifte olup olmadığına ilişkin soruya cevap veren Babacan, "Tabii ki her partinin anayasa ile ilgili kendi siyasi perspektifi olabilir. Biz geçen sene diğer partilerle de 84 madde konusunda mutabakat sağlamıştık. Demokratlıkta samimiyiz. Samimi olan herkesle mutabakat sağlanabilir. Anayasada ‘önce insan’ diyebilmeliyiz. Biz hukukun üstünlüğü diyoruz. Bu ilkenin tam olarak yaşatıldığı bir anayasa tasarımın son derece önemli olduğu bir anayasanın Türkiye için elzem olduğunu düşünüyoruz. Demokrat bakışla hazırlanan anayasanın, demokrat bir zihinle uygulanması lazım" ifadelerini kullandı.