Gelecek Partisinden AK Parti'ye geçmesiyle gündeme gelen Serap Yazıcı Özbudun, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in kendisine yönelik iddialarına yanıt vermişti. Özbudun, “Ben ise kendisine ‘Sayın Genel Başkan, öncelikle davetiniz için teşekkür ederim’ dedim. ‘Ancak Partinizle aramda bir doku uyuşmazlığı olacağını düşünüyorum. Ne dersiniz?’ diye karşılık verdim. Bu doku uyuşmazlığının gerekçelerini aşağıdaki biçimde sıraladım” ifadelerini kullanmıştı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Aslan’ı ziyaret etti. EMEP Partisi Genel Merkezinde gerçekleşen ziyaret sorası iki lider ortak basın açıklaması yaptı.

Gelecek Partisi'nden AK Parti'ye katılan Serap Özbudun'un sözlerinin hatırlatılması üzerine Özgür Özel, "Bide doku uyuşmazlığı varmış. Serap hanımın 'Gelip ben CHP'ye katılmak istiyorum' dediğini ve bu konudaki yaklaşımımızı kendisi biliyor. Katıldığı partinin genel başkanına 'tek adam' demişti. Erdoğan’la yok ak parti ile yok bizde var öyle mi?" dedi.

Özel'in konuşmasından satırbaşları şöyle:

“Dayanışma içinde olacağız”

“Emek Partisi’nin yürüttüğü bir kampanya; ‘Barajsız Sendika, Yasaksız Grev, Güvenceli İş Kampanyası.’ Bu kampanya hakkında Sayın Genel Başkan bilgi verdi. Bir imza kampanyası var. Bu kampanyaya, bu haklı taleplere biz de destek veriyoruz. Bu kampanyayı biz de sahipleniyoruz. Biz de destekleyeceğiz. Hem vereceğimiz imzalarımızla, hem de yürütülen süreç ve bu mücadele anlamında ortaklaştığımızı, ortak sorunlara haklı tepkilerin ve doğru bir yol haritasının örgütlenmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu noktada da hem genel merkezler düzeyinde, hem de il örgütlerimiz düzeyinde, üyelerimiz düzeyinde dayanışma içinde olacağız.

“Kendi düştüğü hali kendi takdir etsin”

(Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun’un iddiaları) Serap Hanım ‘doku uyuşmazlığı’ demiş. Oturduğu koltuğa doku testi yapsak, doku örneği alınsa kimlik tespitini oradan yaparız. Daha o kadar zaman geçmedi. Orada bıraktığı dokuları Adli Tıp’a yollasak… Serap Hanım’ın kendi arabasına binip, benim milletvekilimden rica edip, gelip de ‘Ben Cumhuriyet Halk Partisi‘ne katılmak istiyorum’ deyip, bizim ona

‘Partinizin grubu var, grubun üyesisiniz. Biz o grup düşmesin diye emek vermişiz, milletvekili vermişiz. O grubun sıkıntıya girmesi doğru olmaz. Bağımsız bir milletvekili olsaydınız ve AK Parti‘ye gitmeye niyetli olsaydınız bize gelmenizi önerirdik. Ama grubunuzda kalmanızı öneriyoruz’ dediğimizi kendisi biliyor. Bu konudaki yaklaşımımızı zaten inkar da edemez. Bizle doku uyuşmazlığı varmış. Katıldığı partinin genel başkanına ‘Tek adam’, ülkenin yönetimine sistemine ‘Tek adam rejimi’ diyen birinin Erdoğan’la yok doku uyuşmazlığı, AK Parti ile yok da bizimle var öyle mi? Ben kendisine kendi ifadeleriyle Sayın rahmetli Özbudun’un, ‘Serap ben bu rejimin düzelmesini göremeyeceğim ama umarım sen görürsün. Buna karşı mücadele et. Türkiye’nin demokrasiye dönmesi için mücadele et’ vasiyetini ben anlatmıyorum ki, Serap Hanım hepimize anlattı. Tek tek anlattı, arkadaşlarımıza ifade etti, paylaştı. ‘Tek adam rejiminden Türkiye’yi kurtarmak için mücadele edeceğiz’ deyip daha geçen hafta gittiğimiz Gelecek Partisi heyetinde bizi karşılayıp uğurlayıp içeride bu kadar şeyi konuşup, içerideki mahrem konuşmalara tanıklık edip, sonra AK Parti‘ye gidip 11 saat, 14 saat içinde katılacak. CHP ile doku uyuşmazlığı varmış. Ben daha ne söyleyeyim. Herhalde böyle bir kariyerden sonra siyaseti bu noktaya, Türkiye’de bu kadar tartışılır bir noktaya getirmenin, siyaset kurumuna bizzat itibar kaybettirmenin doruk noktasına çıkmak Serap Hanım’a nasip oldu. Bir bütün olarak siyaset kurumuna kaybettiriyor yani. Sadece kendi düştüğü hali, kendi takdir etsin.”

“TSK’nin ne içine ne işine karışırız”

‘TSK’nın hedef alındığı’ yönündeki eleştirilerinin sorulması üzerine şunları söyledi: “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ne işine karışırız, ne içine karışırız. Biz Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Recep Tayyip Erdoğan’ın önünde yemin eden, elini sıktığı, hatırını sorduğu, selamını aldığı, yüzüne güldüğü kişiye sekiz gün susup, sekiz gün boyunca birtakım odaklar saldırdıktan sonra ‘Soruşturma başlatın’ denmiş, hedef gösterilmiş. Gencecik teğmenler, ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ dedi diye ordudan ihraç edilmiş. İhraca şerh koyan komisyon başkanına mobbing yapmış, sürmüş, bir başka ordunun emrine vermeye kalkmış. İstifaya zorlanmış, istifa etmiş onurlu şekilde. Bu sürece teslim olmamış. Ben ne Genelkurmay Başkanı’na bir şey diyorum, ne Milli Savunma Bakanı’na bir şey diyorum. Ben duyduğumu, bildiğimi söylüyorum. Bu süreci kimin yaptığını, bu mobbingi kimin yaptığını, kimin köpürtülmesi için gayret sarf ettiğini biliyorum. Onların da isimlerini söyledim. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ne işine karışırız, ne içine karışırız. Ama içine ve işine karışanlar ülkeyi bu hale getirdi. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni komuta kademesine dokuzda sekiz amirali, 20’de 17 generali FETÖ’cüler oraya yükselene kadar altına kim imza attı diye bakarsanız, TSK’nın işine, içine kimleri kim karıştırmış görürsünüz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiç konuşulmayacak bir konuda ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ demiş, işine nasıl karıştılar, nasıl baskı yaptılar onu da gördük.

Özel’den Lütfü Savaş açıklaması

Özel, Eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın kendisine yönelik açıklamalarının sorulması üzerine, “Sizin nefesinize yazık oldu ama ben kendi nefesime yazık etmeyeceğim” dedi.

“Denklik olduğu belli…”

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasına yönelik belgeleri istemesinin sorulması üzerine Özel, şunları söyledi: “Ülkeyi yöneten kişinin kendi diploması tartışmalıyken, böyle bir tartışmayı başlatmak ve sonunun ne olacağı biline biline… Çünkü denklik olduğu da belli, o tarihte olduğu da belli. Bütün evraklar yapılmış, kişiye özel işlem yok. İstanbul Üniversitesi gazete ilanı vermiş. Herkesle bir başvurulmuş. Bir sene öncekiler de gitmiş zaten. Yüzlerce kişi aynı durumdayken, o diplomanın iptalinden medet ummak, bu ülkeyi yönetenlerin acziyetinden başka bir şey değil. Ekrem İmamoğlu’ndan ne kadar çok korktuklarını gösteren bir şey. Bizim yürüttüğümüz ön seçim sürecinin ne kadar kıymetli olduğunu gösteren bir şey. Tayyip Erdoğan’ın rakibinden nasıl korktuğunu, rakibini ekarte etmeye çalıştığını gösteren bir durumdur. Bunun dışında AK Parti’yi yöneten bir siyasi akıl varsa, gerçekten herhalde siyaseten atılabilecek en yanlış adımı attığını, AK Parti’yi eskiden takip eden ve eski zamanlarını bilen yöneticileri takdir ederler. Bu kadar acemice bir iş olmaz. Bu bumerang döner, Erdoğan’ı vurur. Erdoğan’ın diplomasının olmadığı, Erdoğan’ın okul arkadaşlarının olmadığı, ona ders veren tek öğretim görevlisini Muğla’ya büyükşehir belediye başkan adayı yaptığı, bir önceki dönem milletvekili olduğu… Onun dışında kimsenin ‘Ben buna ders verdim’ diyen yok, derste gören yok, dershanede gören yok, amfide gören yok, okul arkadaşları ile bir tane fotoğraf yok. Haydi varsa, amfiden, okul arkadaşlarıyla, sınıf arkadaşlarıyla bir fotoğraf çektirsin görelim. Bu Ramazan’da üniversite arkadaşlarına bir iftar versin de görelim. Siz de kapıda üniversite arkadaşlarına okul anılarını sorarsınız Erdoğan’ın. O yüzden ben bu kadar acemice yürütülen bir siyasette, AK Parti’yi yönetenler bir yandan da ülkeyi yönetiyorlar ya, ülke ile ilgili endişelerim artıyor.” 

“Var olan şey yok olur mu?”

(Sürecin sonunda bir iptal kararı bekliyor musunuz?)  Hayır. Neyine iptal olacak, var olan şey yok olur mu? 31 sene önce verilmiş diploma, geçilmiş dersler… Üniversite ilan etmiş, ‘Gelin başvurun bana’ demiş, başvuruyu kabul etmiş. 31 yıl önce biri cinayet işlemiş olsa zaten zaman aşımından o cinayet ortadan kalkıyor hukuken. Yani Ekrem İmamoğlu‘nun mağdur olduğu bir süreç varsa da o mağduriyeti yaratanlar üzerinden bir şey yapmak lazım. Son derece şeffaf bir süreç var. Hiçbir yerinde kişisel bir kusuru yok, kişiye özel bir uygulama yok. Buradan onlara ekmek çıkmaz. Çıksa çıksa Erdoğan’ın diploma tartışması çıkar.”

Erdoğan, İtalya Başbakanı Meloni ile telefonda görüştü Erdoğan, İtalya Başbakanı Meloni ile telefonda görüştü

Seyit Aslan: Siyasetçilerin gece yarısı gözaltına alınması kabul etmiyoruz

Özgür Özel ile son süreçte yaşanan hukuksuzluklarla ilgili görüş alış verişinde bulunduklarını söyleyen Seyit Aslan’da  “Yargı sopasının bütün muhalefete sallandığı, yargı sopasıyla herkesi hizaya getirmek istedikleri yeni bir Türkiye'den bahsediyorlar. Milyonlarca asgari ücretlinin açlık sınırının altında bir yaşama sürdürmesi için 'yeni Türkiye' diye ifade ediyorlar. Çiftçilerin ürünlerini satamadıkları bir Türkiye'den bahsediyorlar. Sendikal hak ve özgürlüklerin budandığı, grevlerin yasaklandığı yeni bir Türkiye'den bahsediyorlar. Aynı zamanda aydını, siyasetçisini Türkiye'de demokratik hak ve özgürlükleri isteyen herkese karşı yargı sopasının her gün yeniden ele aldıkları bir süreçten bahsediyorlar. Aynı zamanda aydını, siyasetçisini Türkiye'de demokratik hak ve özgürlükleri isteyen herkese karşı yargı sopasının her gün yeniden ele aldıkları bir süreçten bahsediyorlar. Biz böyle bir yeni Türkiye'yi asla kabul etmiyoruz. Asla da kabul etmeyeceğiz. Belediye başkanının kürsüden inmeden soruşturma açılması, Türkiye'de siyasetçilerin gece yarısı gözaltına alınması asla kabul edilebilecek bir şey değil" dedi.

Muhabir: Emre Yılmaz