CHP Genel Başkanı Özgür Özel Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Genel Kurulunda konuştu.

Özel'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

Başta kurucu genel başkanımız Muammer Aksoy olmak üzere, buraya bugünlere gelinirken sadece emek verilmedi, can verildi, canlar verildi. Derneğin kuruluş amacından ve Cumhuriyetin ilkelerinden asla taviz verilmedi. 

Cumhuriyet, gazete bayiliği yaparak çocuğunu hukuk okutan Mansur Yavaş'ın babasına ve 1 yaşında babasız kalan evladını adliye, cezaevi lojmanlarında büyüten ve halen daha bir kadın cezaevinde infaz koruma memuru olan Perihan Hanım'ın oğlu Hüseyin'i 30 yaşında Çankaya'ya belediye başkanı yapan rejimin adı Cumhuriyettir.

O yüzden, Atatürkçü Düşünce Derneği çağırırsa onun önünde bir engel olmaz. Çünkü ADD'nin başkanı Cumhuriyet'in 100. yılının son seçimini hepimiz çok istediğimiz ve bu ülke çok hak ettiği halde kaybettiğinde hepimiz yıkılmışken, hep birlikte bir çare ararken, biz buna nasıl bir çare buluruz? Bu yere düşen omuzları, öne eğilen başları nasıl kaldırırız? Mücadele azmini yeniden nasıl kazanır? Buna ilişkin irademizi ortaya koyarken ilk geldiğimiz bina bu binadır. İlk kurumsal ziyaretimiz ADD'nedir. Bu derneğin kıymetli başkanı bizi dinlemiştir, gözümüzün içine bakmıştır, elimizi tutmuştur. "Ölene kadar arkanızdayım" demiştir.

"Sizlerin emekleri ve gayretleriyle partimizi birinci parti yaptık"

Bizi, ilk ziyarete gelen adaylıktan sonra destek ziyaretine gelen de odur, ekibidir, kadrosudur. Sonrasında da makamımızda ilk ziyarete gelen kurum da ADD'dir. Sayın Hüsnü Bozkurt'a, yönetimine, tüm illerde ve ilçelerde, geçen seneki bütün üzüntüden sonra hep birlikte ayağımıza kalkmamıza ve 31 Martta doğru, Atatürkçü, ilkeli, çok sayıda genç, çok sayıda kadın adayımızla birlikte 47 yıl sonra Atatürk'ün partisini birinci parti yapma hayaline inanan, hedefine de bizi ulaştıran sizlere de saygılar, sevgiler sunuyorum.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, halk fırkasının 11 Aralık 1973 tarihli toplantısında kabul edilen nizannamenin 2. maddesi olan halkçılığı şöyle tanımlıyor; Halkçılar hiçbir ailenin, hiçbir sınıfın, hiçbir cemaatin imtiyazını kabul etmeyen ve kanunları vaaz etmedikleri mutlak hürriyet ve istiklali tanıyan fertlerdir. Diye yazılmış, Atatürk'ün ağzından okunmuş ve oy birliği ile kabul edilmiştir. Biz Atatürk'ün yolundan sapmadan, kurucu değerlerimizden taviz vermeden, seçimleri kazanmak için olmadık yollara sapmadan, CHP'yi kuruluş ilkeleri, yakamızda gururla taşıdığımız altı okun her birisinden gurru duyarak, her birisine sahip çıkarak, sizlerin emekleri ve gayretleriyle partimizi birinci parti yaptık.

"Mansur Yavaş'ın ortaya kopyduğu iradeyi tüm belediye başkanlarımız koyacak"

İllerimizde, ilçelerimizde, başkanlarımıza sahip çıkın. Başkanlarımıza destek olun. Çünkü onlar bu kez birer yerel yönetici olmaktan başka bir görev ile vazifeliler. Her birinin cebinde bir anahtar var. 409 tane anahtar var. Başkanlarımın cebindeki anahtar illerinin altın anahtarı değildir, o anahtarlar belediyenin kapısının anahtarı değildir, kasasının anahtarı değildir. 4 yıl görevlerini yapıp da gönülleri kazandıkları ve işte Cumhuriyetin partisi, işte onun partisinin Türkiye'yi yönetme vakti dedirtecek ve ellerindeki anahtar önümüzdeki dönem CHP iktidarının anahtarıdır.

Yapacakları hizmetlerle, gösterecekleri gayretlerle ve bu toplumda yaratacakları memnuniyetle, gelecekte bu ülkeyi dürüst, namuslu, liyakatli kadroların yönetmesine yol açacaklardır. 

Bundan sonraki süreçte bize dair herhangi bir eksiklik olursa, ilk başvuru 947 ilçemizdeki ilçe başkanlarımız, ikinci telefon Hüsnü Bozkurt üzerinden genel başkanadır. Artık, Mansur Yavaş'ın ortaya kopyduğu iradeyi tüm belediye başkanlarımız koyacak. Çağdaş, Laik, Atatürkçü yapıya sahip olan kim varsa, kimseyi ayırmadan, kimseyi ötekileştirmeden, Türkiye İttifakı gibi bütün demokratlara, ülkenin birliğine ve bütünlüğüne sahip çıkan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'le sorunu olmayan bütün demokratlara kucak açıyoruz. Bütün demokratları ADD'nin üyesi kabul ediyoruz.

"Anayasal direnme, toplanma, gösteri hakkını savunan bizler yerine Tayfun Kahraman yatmaktadır"

Tarihi bir rövanş almak için İstanbul'un beton Taksim meydanındaki tek parka topçu kışlası yapmak istediler, ağaçları kesmek istediler. Odaların başkanları bir insiyatif oluşturdu ve "Yapmayın" dediler. Dozerler gelince önüne geçtiler, çadır kurdular, çadırlarını gelip FETÖ'cüler yaktılar. Direndiler, çoğaldılar orantısız saldırı ile 80 ilde 15 milyon kişi oldular. Hep birlikte direndik. Tayfun Kahraman, dönemin başbakan yardımcısı ile görüştüğünde şartları sıraladı. 

Tayfun Kahraman, sadece şunu söyledi, "Ağaçları kesmeyin, topçu kışlası yapmayın, AKM'yi yıkmayın, AVM yapmayın, silah atar gibi gaz bombası atıyorlar, arkadaşlarımız kör oluyor ve ölüyor, bunları yapmayın, çadırları yaktıran, sis bombasını mermi gibi kullanan bu talimatları veren İstanbul, Ankara, Hatay emniyet müdürlerini görevden alın" O görevi bıraksın dediği üç kişi o gün güya darbeyi bastırıyorlardı. 3'ü de 15 Temmuz akşamı darbeye karıştı. 3'ü de şu anda bir silahlı terör örgütü mensubu olmaktan hükümlü durumdalar ama onların terörize ettiği Taksim Meydanı, Gezi Parkı, ağaçları savundukları için içeride yatan arkadaşlarımızı 11 yıl sonra aynı kin ve nefretle içeride tutuluyorlar. Tayfun Kahraman, dönemin başbakan yardımcısı ile yaptığı görüşmeden çıktıktan sonra, ağaçların kesilmeyeceğinin garantisini aldığını, yargı kararının bekleneceğini, referandum yapılacağını söylemiş, yani çatışmanın değil uzlaşının tarafı olmuş. Ortaya çıkan son gün görüntülerinde hiçbir sorumluluğu olmayan 5 kişiden 1 tanesi, birisi Osman Kavala'dır, birisi sevgili Can Atalay'dır, birisi Mine Özerden'dir, bir diğeri Çiğdem Maten'dir, birisi de Vera'nın babası Tayfun Kahraman'dır. 

Sırrı Süreyya Önder'den Süleyman Soylu'ya 'helallik' yanıtı Sırrı Süreyya Önder'den Süleyman Soylu'ya 'helallik' yanıtı

Anayasal direnme, toplanma, gösteri hakkını savunan bizler yerine Tayfun Kahraman yatmaktadır. Ben de hepiniz adına, hem bütün gezide haksız yere tutuklu, hükümlü olanlara hem de sizin yerinize Vera'ya sevgilerinizi götürüyorum.

Muhabir: Oğulcan Balcı