CHP Genel Başkanı Özgür Özel TBMM’de düzenlenen grup toplantısında gündeme yönelik açıklamalarda bulundu.
İmamoğlu’na yapılan operasyona tepki gösteren Özel, altın hesabı yaptı. Özel, “Ekrem İmamoğlu’na operasyon yapılmasaydı bugün her emeklinin cebinde 1 gram daha fazla altın olacaktı” ifadelerini kullandı.
"Yozgat'ta traktörleriyle yürüyenler inanılmaz rahatsızlık yarattı"
Özel'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Geçtiğimiz cumartesi günü Yozgat'taydık. Öncelikle il tarihinin en görkemli buluşmalarından birinde bize ev sahipliği yapan tüm Yozgatlılara, hangi siyasi görüşten olursa olsun tüm Yozgatlılara yürekten teşekkür ediyorum. Milletin efendisi olan çiftçilerimize, köylülerimize, geçim sıkıntısı içindeki emeklilerimize, yok sayılan hor görülen kadınlarımıza, hayalleri çalınsa da bir umuda tutunan gençlerimize, Yozgat meydanını doldurdukları için dosta güven, olmayana kaygı verdikleri için ve 'biz buradayız, meydan boş değil meydan bu meydan Yozgat burada' diyenlere yürekten teşekkür ediyorum. 19 Mart başarısız darbe girişimi püskürtülürken, yedi gün boyunca Saraçhane direnirken 2 Nisan’da Yozgat’ta traktörleri ile konvoy yapan çiftçilerimiz önce Türkiye’nin sonra dünyanın gündemine oturdular.
O gün 20 traktör, köylerinden çıktılar şöyle bir tur attılar ve birilerinde inanılmaz rahatsızlık yarattılar. Hemen karşılarına jandarma dikildi, köylülerine destek vermesi gerekenler ceza pusulalarını getirdiler. O gün bütün Türkiye, Yozgat’tan çıkan sesi ve karşısındaki ceberut hükümeti gördü. Biz, durmamız gereken tarafta durduk.
"Biz saflaşmadan, kamplaşmadan, kutuplaşmadan yana değiliz"
Artık Türkiye’de saflar netleşti. Biz saflaşmadan, kamplaşmadan, kutuplaşmadan yana değiliz. Biz, kardeşlikten, kucaklaşmadan, zorluklarla birlikte mücadele etmekten yanayız. Artık bir tarafta yokluktan, yoksulluktan, işsizlikten, adaletsizlikten bıkmış milyonlar var.
Karşıda bu düzen sürsün, iktidarımız sürsün ne olursa olsun diyen bir avuç muhteris var. Yarın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Tüm çocuklarımızın bayramını kutluyorum ancak maalesef ülkemizde çocukların ağır sorunları var. Söylemek bile ağır. Her dört çocuktan biri öğün atlamak zorunda kalıyor. Her üç çocuktan biri okula gidiyor ve okulda hiçbir şey yemeden evine dönüyor. Çünkü elinde beslenme çantası ya da cebinde kantinden bir simit alacak parası olmadığı için.
Narin, Mattia Ahmet Minguzzi ve Sıla bebeği hatırlattı
Bu rejim, bu ülke 2025 yılında, 2024-2025 yılı arasında, Meclis'in 105. yılında, Cumhuriyet'in 102. yılında Narin'i, Sıla'yı, Ahmet'i koruyamadı. Biri 2, biri 8, biri 14 yaşındaydı. Biri gördüğü cinsel saldırıdan sonra hastanede öldü. Bir diğeri bir gördüğüne tanık olduğu için öldürüldü, saklandı, günler sonra bulundu ama bir milletvekili "O köyde dostlarımız var. Her şeyi anlatamayız, biliyoruz." dedi. Onun bildiğini savcılar bilemedi. Şu öldürdü diyemedi ve bu meselenin üstüne bir siyasi partinin, ittifak ortağının siyasi uzantıları rahatsız olacak diye küçücük Narin cinayetinin üzerine tam anlamıyla gerçekten gidilemedi. Ve hepimizin gözü önünde kaykay kıyafeti almaya giden 14 yaşında Ahmet Manguzi hunharca, barbarca, gözü dönmüşçe katledildi. Halen daha mezarına saldıranlar, annesini tehdit edenler, ailesiyle görüşen gazetecileri tehdit edenler var. Ellerinde güvercin resimleriyle, o güvercinlerin bacaklarına sardıkları uyuşturucu zulalarıyla, uyuşturucuyu yolladıkları yerlerle "Biz güçlüyüz." diyenler var. "Meydan okuyoruz." diyenler var. Bir yandan, bir yandan bu memlekette adalet arayan milyonlar, bir yandan adaletsizlikten dolayı, yaşadıkları haksızlıklardan dolayı evinden çıkamayan, karanlık odada ışığını açamayan anne babalar var. Bu yüzden bu Meclis'in kuruluşunun 105. yılında, Cumhuriyet'in kuruluşunun 102. yılında ant olsun ki bu memlekete hem siyaseten hem de her bir bebek için, evlat için, ana için, baba için hem güvenliği hakim kılacağız. Hukuk devletini hakim kılacağız. Adaleti hakim kılacağız. Çocuklarımızın karnını da doyuracağız. Onları koruyacağız. Bundan sonra kimsenin evladını bu memlekette sahipsiz bırakmayacağız.
"Seçimle gelip seçimle gitmek istemeyen birileri var"
Seçimle gelip seçimle gitmek istemeyen birileri var. Milleti de devleti de temsil etmeyen bir küçük grup 34 gün önce uzun süredir hazırladığı bir darbe planını devreye soktu. Öyle şeyler yaptılar ki aldık başımızın üstüne koyduk, savaş ilan edilmiş bir parti ne yaparsa, bir halk ne yaparsa aynı cesaretle, aynı kararlılıkla karşılarında durduk ama savaş hukukunda bile olmayan şeyleri yaptılar.
Savaş hukuku sizin bir ülkeye karşı savaş kazanmanızı, o ülkedeki tapuları geçersiz kılmaz, mülkiyet hakkını geçersiz kılmaz. Uygulanan mesele savaş hukukuna bile aykırı şekilde. Ortada ispatlanan hiçbir suç yokken, sadece gizli tanıkların ifadeleriyle ilhamını FETÖ’cülerden alan bir kumpasla karşı karşıyayız.
Dosyaya ve iddialara bakıldığında tutuklama ile ilgili hiçbir somut gerekçe yokken, 15 buçuk milyon insanın aday gösterdiği cumhurbaşkanı adayımızı, 6 belediye başkanımızı ve 100’e yakın arkadaşımızı orada haksız yere tutuyorlar. Aradan 34 gün geçti bir iddia kanıtlanamadı henüz. Ancak 24 şirkete kayyum atadılar, 28 şirkete de tedbir koydular. Daha mahkeme bitmeden şirkete kayyum atayıp, o şirketleri batırmaya, o şirkette çalışanları o şirketlere sokmamaya başladılar. Dosyada suç olmadığı için insanları yalanı tanıklığa sokmaya başladılar.
RTÜK ve TRT'ye tepki gösterdi; Ebubekir Şahin'e seslendi
Dedim ya, Abdullah Amca gibi güzel hiçbirimiz anlatamaz, tanımlayamayız ama naçizane her darbe gibi bu darbenin de bir karargahı var. Karargah Beştepe'deki saraydır. Her darbecinin gibi bu darbenin de bir silahı var. Maalesef ele geçirdiği yargıdır. Her silahın olduğu gibi, yargıdaki silahın da bir mühimmatı var. O da maalesef iftiradır, yalandır. Bu iftira ve yalanların bir mühimmat deposu, cephaneliği var. Üzülerek söylüyorum ki o da vergilerimizle ayakta duran TRT'dir, Türkiye Radyo ve Televizyonlarıdır. Bakın, o TRT, hangi TRT? 31 Mart seçimlerinden önce Erdoğan ve AK Parti'ye 1945 dakika, o gece seçimin birinci partisi olacak, yüzde 65'ini belediyelerin alacak Cumhuriyet Halk Partisi'ne ve bana 25 dakika yer ayırmıştır. Seçim takvimi boyunca 1945 dakika AK Parti'ye, 25 dakika Cumhuriyet Halk Partisi'ne yer ayıran TRT'dir. 2003'ten 2024'e, 21 yıllık döneminde toplam geliri 13.3 milyar dolardır. 13.3 milyar dolar. Bu gelirin yüzde 16'sı, 2.3 milyarı reklamlardan, yüzde 84'ü ise 11 milyar doları bandrollerimizden, 2021 yılına kadar alınan elektrik payından oluşmuştur. Kanuna göre tarafsız yayıncılık yapması gereken TRT bugün 86 milyona değil, bir avuç cuntacıya hizmet etmektedir.
"Her emeklinin cebinden bir gram altın aldılar"
Şu anda 4 milyon vatandaş, 4 milyon vatandaş kredi kartından takipte. Yani eve haciz gelmek üzere, kredi kartları takipte. Milletin ekmeği küçülmüştü, bu 1 ayda, 19 Mart'tan Ekrem Başkan'ın evinden alındığı 19 Mart'tan Yozgat'ta mitinge gittiğimiz 19 Nisan'a. 19 Mart, asgari ücret, Ekrem Başkan alınırken 6,5 gram altın alıyordu. 1 gramlık altınlar var ya, 6,5 gram altın. Bugün 5 gram alıyor. İşte size asgari ücretlinin cebinden 1,5 gram altın gitti. Emekli 4,5 gram altın alabiliyordu, 3,5 gram. Her emeklinin cebinden 1 gram altını aldılar. Memur, en düşük memur maaşı, 13 gram altın alırken 10 grama düştü. Her memurdan Tayyip Bey şöyle diyor: "Düşün ki burası Türkiye Cumhuriyeti, peşinden Ekrem Bey geliyor, panikle salona giriyor. 'Çıkar çıkar çıkar!' diyor, 'çıkar. Emeklilerden' diyor 'birer gram, asgari ücretlilerden 1,5'ar gram, memurlardan üçer gram para verin buna, Ekrem'den kurtulacağım.'" Bunun hesabı bu. Ekrem İmamoğlu'na operasyon yapılmasa bugün her emeklinin cebinde 1 gram daha fazla altın olacak. Herkesin cebinden bunları alan, çalan ve bunu da sırf iktidarı bırakmamak için yapan birileriyle muhatabız. Bakın o birileri ne ile muhatap. Darbeler yapılır ya, askeri darbe. Otururlar bunlar komuta kademesinde şöyle kararlaştırırlar.
"Vesayet, postal giydiğinde de tanınır, kravat taktığında da"
Milletin iradesine baskı yapmaya, yön vermeye vesayetçilik denir. Gücünü milletten almayıp cuntaya soyunanlara vesayetçi denir. Vesayet, postal giydiğinde de tanınır, kravat taktığında da. Birine kravat taktırmakla devlet adamı yapamadığınız gibi, devletin başında yıllardır kravat takan biri darbeye giriştiğinde o kravat onu darbeci olmaktan, vesayetçi olmaktan kurtarmaz. Vesayet asker eliyle de kurulur, yargı sopasıyla da.
Her darbe gibi bu darbenin de bir karargahı var. O da Beştepe’deki saraydır. Her darbe gibi bu darbenin de bir silahı var, maalesef ele geçirdiği yargıdır. Her silahın olduğu gibi yargıdaki silahın da bir mühimmatı var o da maalesef iftiradır, yalandır.