Özçelik-İş Sendikası’nın eski teşkilatlandırma uzmanı Adem Ünlü, sendikanın yöneticilerini yolsuzluk ve usulsüzlük yapmakla suçladı. Ünlü, sendikanın yöneticileriyle ilgili şu iddialarda bulundu:
"Gizli protokol ile 17 milyon TL para"
"Özçelik-İş Sendikası teşkilatlandırma uzmanı olarak 5 yıl süreyle görev yaptım. Görev yaptığım bu süre içerisinde, HAK-İŞ Sendikası Genel Başkan Yardımcısı ve Özçelik-İş Sendikası Genel Başkanı olan Yunus Değirmenci ve yönetimi hakkında birçok kanunsuzluklara ve vicdanları yaralayan birçok olaya şahit oldum. Şahit olduğum bu olayların hepsini sosyal medya hesaplarımdan en ince detaylarına kadar kamuoyunun vicdanına bıraktım. Bunlar nelerdir derseniz, kısa kısa özetlemem gerekirse; İskenderun’da İSDEMİR’de yapılan toplu sözleşmeden sonra, işçilere geriye dönüş bir kuruş hak alınmamasına rağmen, Özçelik Sendikası’nın kasasına gizli bir protokol ile 17 milyon TL para alınması ve bu paranın şube başkanları dahil olmak üzere bütün personellere birer maaş ikramiye vermeleri, ondan sonra Yunus Değirmenci’nin şube başkanı, kurumunda şube başkanlarına 'Evet, bu bir suç ise suç, size de birer maaş ikramiye verdim, sizi de buna ortak ettim' demesi.
"Bana bile 110 bin lira para verdiler"
Yunus Değirmenci’nin kızının düğününde Ahmet Çolak, Özçelik-İş Sendikası’nın şu andaki genel sekreterinin telefonda bana aynen anlattığını size söylüyorum; avukat Jan Aras Arslan’ın ve şube başkanlarının en az bilezik takmasını istediğini, önümüzdeki ay şubelere fazladan avans göndererek şube başkanlarından da yerine fiş ayarlamalarını istemelerini… Yani işçinin parasını alıp kızının düğünün de kendine takı yaptırmaya çalışan bir zihniyetten bahsediyorum. Bu kadar düşmüş insanlardan bahsetmeye çalışıyorum. Biz, bir genel seçim geçirdik. Özçelik-İş Sendikası’nın genel seçimi oldu. Bu seçimden önce, seçilebilmek adına Yunus Değirmenci ve Bayram Altun’un, yaptıkları bütün verdikleri rüşvetleri… Bana bile 110 bin TL para verdiler. Karşıdaki aday, genel başkan yardımcısı ve genel başkan adayı Recep Akyel'in ses kayıtlarını almam karşılığında, onun görüştüğü herkesin bilgisini onlara vermem karşılığında bana bile para verdiler. Başka personellere de para verdiler. Gazetecilere de para gönderdiler. Bizzat şahit olduğum olaylar var. Bana 110 bin lira para gönderdiler hesabıma, örgütlenme avansı olarak ve bunun 40-50 bin lirasını ben, burada yaptığım genel harcamalarla Ankara içerisinde fiş toplayarak yerine geri iade ettim. Bu şekilde kabul ettiler. Bu bir suç ise ben de işledim bu suçu.
"Kokuşmuş düzene dur denilmesi lazım"
Bunun haricinde, FETÖ borsasından Yunus Değirmenci’nin nasıl bazı işverenleri kurtardığını, FETÖ borsası aracılığıyla bizzat anlattığını; bu konularda da tanıklarım var. Muhasebe elemanları üzerinden aktardığı paraları, aktardığı başka üçüncü şahıslara paraları; personelleri kullanarak, o personellere de para vererek, işte Genel Başkan Yardımcısı Bayram Altun ile beraber o personellerin nasıl sahte evraklar düzenlediğini, bazı şube başkanlarına gönderdiği paraları ve bunu da bana anlattı. Aile ilişkilerine kadar. Benim yanımda bizzat patronları arayıp yapılacak kendi genel seçiminde ona oy vermeleri gerektiğini, o fabrikada olan üst kurul delegelerine baskı uygulamalarını istediler. Karşılığında da işte TİS’in (toplu iş sözleşmesi) yaklaştığını ve bu TİS’lerden onlara her türlü güzelliği yapacağını… Patronlara bu şekilde vaatlerde bulundu. Yani kendilerine oy vermesi için işçilerin alın teri olan TİS’leri sattı ve buna benzer birçok olay, bunların hepsini tek tek sizlere anlatmaya çalıştım. Sosyal medya hesaplarımda da bunları bulabilirsiniz. İsimlerini verdim. Tek bir ricam var, tek bir isteğim var; artık bu kokuşmuş düzene ‘dur’ denilsin. Bu sendikada, bu kurumda, bunlar hak ettikleri cezaları alsınlar. Tek isteğim ve talebim bu.
"4 ay yattığım yerden maaş aldım"
Ben konuşmayayım diye 4 aydır, evden yattığım yerden maaşımı ödüyorlardı bu adamlar. Bu paraları sendikanın üyeleri aidatlarıyla karşılıyor. Lütfen, sizlerden tekrar rica ediyorum; devlet kurumlarına, yani devletimizin yetkililerini dahi, benim yanımda bizzat ismini kullanarak Recep Akyel’in seçimden önce açmış olduğu yolsuzluk davalarıyla alakalı konuştuğumuzda, o kadar çok naylon fatura olmasına rağmen, bizzat kendi sözüdür, ‘Hiçbir şey çıkmaz onlardan, hiçbir şey olmaz, Mehmet Ali Şahin benim arkamda’ gibi söylemlerde bulunduğunu ve hakikaten de o mahkemeler şu an uzuyor da uzuyor, oraya gidiyor, buraya gidiyor, öyle oluyor. Bu sendikanın genel sekreteri Ahmet Çolak, bizzat masasında bana aynen şunu söyledi. Dedi ki 'Adem, biz evet faturaları alıyoruz ama biz bunları, yeri geliyor 500 bin lira para veriyoruz' dedi. 'Bunu da cebimizden ödeyecek halimiz yok' dedi. 'Bu faturaları da onların yanına koyuyoruz' dedi. Sağdan soldan fatura ayarlayıp. Peki bu bilirkişiler hangi bilirkişiler, hangi bilirkişiler? Size karşı açılan yolsuzluk davalarının, birçok davanın atanmış bilirkişileri mi? Bunlara mı para veriyorsunuz? Bu şekilde mi susturuyorsunuz? Davaları bu şekilde mi örtbas etmeye çalışıyorsunuz?"
Yunus Değirmenci: O iddialar takipsizlikle sonuçlandı
Özçelik-İş Sendikası Genel Başkanı Yunus Değirmenci ise Adem Ünlü’nün iddialarına şöyle yanıt verdi:
"Hepsinden haberim var. O iddialar 2 yıldır yargıda takipsizlikle sonuçlandı. İşten çıkarılınca eski yalan ve iftiraları gündeme getirmiş, hepsi o. Eskiden bu iftiraları atanların davaları lehimize takipsizlikle sonuçlandı. Aynı konuları Adem, işten çıkartılınca gündeme getiriyor. Hem eski iftiracılara hem de Adem’e 20’ye yakın dava açıyor bizim avukatlar."