Ankara Kulübü Derneği Genel Başkanı Dr. Metin Özaslan, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık başkenti Ankara ile ilgili değerlendirmeler yaparken milletvekilleri, belediye başkanları ve devletin ilgisizliğine yönelik çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Ankara Kulübü olarak 99 yıllık bir dernek olduklarını, başta seymenlik ve bacıerenlik geleneği olmak üzere Ankara’nın geleneksel kültürü ile kültürel mirasa ilişkin çok önemli çalışmalar yaptıklarını belirten Özaslan, devletin Ankara’ya üvey evlat gibi davrandığını, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın hizmetlerinin yetersiz olduğunu, başkentin sorunlarının azalacağına arttığını savundu.
Ankara Kulübü Derneği Genel Başkanı Dr. Metin Özaslan’a sorularımız ve yanıtları şöyle:
“Ankara geriye gitti, milletvekilleri ilgisiz…”
Dernek olarak çok önemli, çok değerli projelere, etkinliklere imza attığını biliyoruz. Bunları yaparken devletten bir beklentiniz, talebiniz var mı? Bir destek görüyor musunuz?
Ankara’mıza ilişkin devletten talebimiz şu olabilir: Son 25-30 yılda özellikle de bu iktidar döneminde Ankara’nın kamu yatırımlarından aldığı pay çok azaldı. Bunu başta Ankara milletvekillerinin, belediye başkanlarının takip etmesi gerekiyor. Odaların, borsaların, birliklerin takip ve talep etmesi gerekiyor.
Ben 40 küsur yıldır sivil toplum görevlisiyim. Ankara’yı takip ederim. Aynı zamanda 30 yıllık DPT uzmanıyım. Bu yüzden biliyorum ki en gariban ve temsiliyeti olmayan şehir Başkent Ankara. Ankara milletvekillerinin hiçbirinin yatırımları takip ettiğini sanmıyorum. Öncekiler de takip etmiyordu. Bu büyük bir sıkıntı.
“Ankara’nın kamu yatırımlarından aldığı pay her geçen gün azalıyor”
Ankara’ya kamu yatırımlarıyla ilgili bir veri var mı elinizde?
Kamu yatırımlarını daha önce analiz ettik; Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti ve temsil ödeneğinin olması gerekiyor. Bu bir yana, kamu bütçesi nüfusa göre eşit dağıtılmış olsa, fert başına gelir itibarıyla bile olsa Ankara’ya kamu yatırımlarının yüzde 6.7 oranında pay alması gerekir. Bu miktar ne yazık ki 2.3 veya 3 civarı…
Bu konunun daha vahim yanı şu: Hiçbir milletvekilimiz, yerel siyasetçimiz, odalar, borsalar, birlikler bu konuyu dile getirmiyor takip etmiyor. Hal bu olunca Ankara yatırım fukarası bir şehir ve ekonomik olarak geriliyor, küçülüyor. Ankara’nın büyüm performansı da Türkiye ortalamasının altında. Oysa büyükşehirler ülkelerin büyüme motorlarıdır. İstanbul ve İzmir bu ortalamanın üzerinde büyüyor. Bu durumu da kimse dile getirmiyor. Çünkü büyüme performanslarını takip eden yok.
“Devletten beklentimiz, Ankara’yı üvey evlat olarak görmesinler”
Aslında sizin de Ankara’nın da devletten beklentisi büyük…
Devletten beklentimiz, Ankara’yı üvey evlat olarak görmesinler. Ankara, Cumhuriyetin başından itibaren kalkınmanın lokomotifi, öncüsü oldu. Ankara ihmal edilirse Anadolu ihmal edilmiş olur.
Savunma sanayisi deniyor; Ankara hep bir savunma şehriydi. Ankara, Kırıkkale, Çankırı üçgeni Cumhuriyetin savunma sanayi bölgesidir. MKE yatırımlarını Aselsan ve diğerleri izlemiştir ve bir Slikon Vadisi oluşmuştur. Bugün yatırım yok ama yerel yönetimlerle bir şeyler yapılabilir. Bu konuda da önerilerimiz oldu ama sonuç yok…
“Ankara’da sosyal medya belediyeciliği ile olmaz”
Ankara’nın merkezini bir çanağa benzetiyorsunuz ve bu çanağın sorunlarının arttığını söylüyorsunuz. Biraz açar mısınız bu konuyu?
Evet, çanak çok sıkıştı. Yıllardır söylüyorum; Başkentte 5.5 milyon kişi şu çanağın içinde. Böyle şehircilik olmaz. Biraz Eskişehir yolu etkiledi ama yetmez…
Halbuki Murat Karayalçın döneminde bizim Doğukent projemiz vardı. Melih Gökçek geldi üzerine beton döktü. Elmadağ’a kadar uzanan 1 milyonluk Doğukent’i yapalım. Daha sonra Kırıkkale’ye kadar taşıyalım şehri. 1 milyonluk Kuzeykent yapalım. Bir tane de Güneykent kuralım, Konya’ya doğru. Böylece 3 tane uydu kent kuralım ve çanağı rahatlatalım. Aksi takdirde burayı yönetemezsin.
Ya da yollar yapacaksın. Betona, asfalta para gömmem dersen olmaz. Gömeceksin! Uçacak halimiz yok, trafiğin rahatlaması gerekiyor.
Konut sorunu var. Belediyeler konut alanı açsın. Büyük projeler hayata geçsin. Bunlardan belediyeler hakkı olan konutları alsın ve ihtiyaç sahibi yoksullar için kullansın. Bunun örnekleri çok.
Örnek vereyim: Karayalçın bu şehirde 3.5 yıl belediye başkanlığı yaptı. O zamanlar belediye bütçesi çok küçüktü. O kısa sürede en az 20 tane mega proje yapıldı. Karayalçın yaşıyor, bu beyinden faydalanmak gerekir. Eskişehir örneği de ortada. Kokudan geçilmeyen şehir eğitim, turizm, sanayi şehri oldu.
Ankara’da sosyal medya belediyeciliği ile olmaz. Çocuklarımızı, torunlarımızı düşünmemiz lazım. Kalıcı işler yapılması gerekiyor. Eğitimli insanları burada tutmalıyız. Bir mühendisin çalıştığı proje 100’lerce işçi demektir.
Çöp projeler ve betona para yatırmam anlayışı
Ankara’yı yerel yönetimler açısından değerlendirmek gerekirse neler söylersiniz. Başkent hakkı olan hizmete kavuştu mu? Ankara’nın sorunları azıldı mı?
Yerel yönetimler boyutunda baktığımızda; maalesef 25 yıllık talihsiz bir Melih Gökçek dönemi yaşandı. Ben yazdığım makalelerde bu dönemi fetret dönemi olarak tanımladım. Ankara, herkesin birbiriyle kavgalı olduğu bir şehir haline geldi. Bu yüzden Ankara’nın gerilemesinde yerel yönetimlerin de katkısı oldu. Devlet elindeki kaynakları doğru yerlere harcamıyorsa siz yönlendireceksiniz. Şehrin marka değerini, yaşam kalitesini yükselteceksiniz.
Bunlar yapılmayınca, ANKAPARK gibi, Kızılırmak Projesi gibi benim tabirimle ‘çöp projeler’e gitti milyarlarca dolar.
Devlet ve yerel yönetimler yatırım yapacak ki özel sektör de onları takip etsin. Hal böyle olunca başka şehirlere gidiyor yatırımlar.
Şehirde çok iyi üniversitelerimiz var. Mezun olanlar Ankara’da yaşamak istiyorlar ama iş bulamadıkları için başka şehirlere, ülkelere gidiyorlar. Bu, altın yumurtlayan tavuğu kesmek demektir ve şehri yönetenlerin vebalidir.
Ankara’da trafiğe çıkmak bir işkenceye döndü
Ankara’da Melih Gökçek’in ardından yeni bir dönem açıldı. Bu dönemle ilgili ilk değerlendirmemi size yapıyorum. Bundan sonra dile getirmeye devam edeceğim. Bu dönemde maalesef sorunlar azalacağına arttı ve yeni sorunlar çıktı ortaya. Bu şehirde 6 yıl önce bir trafik sorunu yoktu. Bugün arabayla trafiğe çıkmak bir işkenceye döndü. Bu şehirde yağmur yağınca sele dönüyor. Bu bir felaket…Bu şehirde bakımsız ağaçlar, bitkiler kuruyor. Bu, büyük bir ihmal hatta gaflet…Sokaklara bakıyoruz; yollar, kaldırımlar dökülüyor ve pislik içinde. Hava çok kirli. Şehir merkezinde, çanağın içinde büyük sıkıntı var. Özetle yapılan bir iş yok ortada. Oysa Büyükşehir Belediyesinin bütçesi 3-4 bakanlığın bütçesi kadar. “Betona yatırım yapmam” deniyor. Yapmak zorundayız. Kültürel salonlar yok şehirde. Bir Nazım Hikmet yapıldı bir ATO Kongrezyom. 10 milyonlarca liralık kaynak heba ediliyor, pop müzik konserlerine veriliyor. Oysa bizin birçok projemiz vardı. Bunları Büyükşehir’e verdik ama bir karşılık görmedi.
Destek mi verilmedi?
Evet… Burası Atatürk’ün, Cumhuriyetin kentidir. Cumhuriyeti İstanbul, İzmir bizden daha iyi kutladı, olmaz.
Ankara’da çok sıkıntılar var ama bunları kimse dile getirmiyor
Ankara sahipsiz mi diyorsunuz?
Ankara’da çok sıkıntılar var ama bunları kimse dile getirmiyor. Her dönem dile getiren biz oluyoruz ve mahallenin delisi durumuna düşüyoruz! Olsun, biz bu şehrin değerlerine de sorunlarına sahip çıkacağız. Eğer böyle giderse torunlarımız çok ağır faturalarla karşılaşacak. Çünkü yapılan bir şey yok. Ben ortada yapılan bir şey göremiyorum…
Hayır hasenat deniyor, sosyal sorumluluk deniyor ona da bakıyoruz sabun köpüğü gibi. Her yerde yoksulluk görüyoruz, iyice kalıcılaşan. Yatırım yapmazsanız, üretim altyapısını güçlendirmezseniz olmaz. Balık vermek değil balık tutmayı öğretmek lazım.
Alper Taşdelen bu şehre çok büyük bir kazık attı
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Şunu söyleyeyim, bir de Alper Taşdelen’in Ankara’ya attığı bir kazık var…
Neydi o kazık başkanım?
Birçok dedikodunun döndüğü 17 dönüm arazisi olan Maltepe Pazarı vardı. Dönemin belediye başkanı Muzaffer Eryılmaz burayı temizledi ve 2-3 kat otoparkı olan devasa bir AVM yaptı. Ancak işlemedi. Alper Taşdelen burayı 3 milyon dolara sattı. Bari, 3 değil 30 milyon dolar veriyorum diyerek Büyükşehir alaydı. Sidney’deki Opera Binası gibi bir mekana dönüştürülebilirdi burası. Kültür/sanat merkezi yapılabilirdi. Konser salonumuz yok. 100. Yıl konseri için 60-70 yıl önce yapılan Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin salonuna gittik.