Radyonun geçmişi, bugünü ve geleceği hakkında konuşan Atila Kiper, radyolara hem devletin hem de toplumun destek olması gerektiğini dile getirdi. İnsanların, sponsorluk ve destek konusunda görüntülü mecralara daha fazla yöneldiğine dikkat çeken Kiper radyonun öneminden şöyle bahsetti: “Ben Türkiye'deki radyoların hem yerel bazlı hem ulusal bazlı hem de uluslararası bazlı yayın yapan radyoların desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu bilincin bence kırılmasında büyük fayda var. Çünkü radyo insanın bir yaşam felsefesi olması lazım. Milyonlarca araç var. Evine giderken, işine giderken, eğlenceye giderken, tatile giderken açtığın şey nedir? Hep radyodur değil mi? O yüzden ben radyoların şu dönemde bile özellikle ülkemizde çok fazla değer verilerek korunduğu kanaatinde değilim.”

Radyonun geleciğini Elips Haber sordu; Ostim Radyo Spor Müdürü Kiper ise merak edilen sorulara cevap verdi.

İnsanlar radyo dinlemek varken neden televizyonu tercih eder veya televizyon izlemek varken neden radyo dinler?

‘’Radyo çok ayrı bir mecradır’’

‘’Bazı şeyleri görsel olarak görmek istiyorlarsa televizyonu tabii tercih ediyorlar ama benim insanlara tavsiyem, radyo çok ayrı bir mecradır. Radyoyu aracına bindiğin anda sadece tek tuşa dokunarak, dışarıda bir kulaklık takarak dinleyebilirsin. O an dünyada neler olmuş? Çevrede neler yaşanmış? Ya da sevdiğin şarkılar, türküleri dinlemek için çok rahat ulaşabileceğin bir mecra var. Ben radyonun her açıdan, hem haber açısından, hem de sosyal yaşantı açısından televizyonlardan daha fazla, daha hızlı bir mecra olduğunu düşünüyorum. Televizyonlarda, radyodan farklı olarak bir görsellik var. Radyonun, haberin ana hatlarını ya da bir müzik dinlediğiniz zaman kulaklık takarak dinlemenin zevkini ben televizyon karşısına geçip izlemek kadar almıyorum.

Televizyon sadece görüntüdür. Ama radyo çok etkili bir iletişim aracıdır. İnsanların birçoğunun bundan haberi yok. İnsanlar maalesef görsellik açısından yaklaştıkları için yaşıyoruz bu sıkıntıları. Radyoların yapı olarak çok sıkıntılı bir şekilde çalıştıklarını düşünüyorum.

 ‘’Radyo insanın yaşam felsefesi olmalı’’

İnsanlar, sponsorluk ve destek konusunda görüntülü mecralara daha fazla yöneldi. Fakat ben Türkiye'deki radyoların hem yerel bazlı hem ulusal bazlı hem de uluslararası bazlı yayın yapan radyoların desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu bilincin bence kırılmasında büyük fayda var.

Çünkü radyo insanın bir yaşam felsefesi olması lazım. Milyonlarca araç var. Evine giderken, işine giderken, eğlenceye giderken, tatile giderken açtığın şey nedir? Hep radyodur değil mi? O yüzden ben radyoların şu dönemde bile özellikle ülkemizde çok fazla değer verilerek korunduğu kanaatinde değilim.

Radyoculuk bitti diyebilir miyiz?

‘’Radyo televizyon bölümünü bitirdiğin zaman bu ülkede nasıl iş yapacaksın?’’

Radyoculuk bitmedi ama radyoculuk biraz geri planda kaldı.  Radyocu olmak isteyen arkadaşlar bunun eğitimini almış fakat şöyle bir gerçek var ki İletişim fakültelerine baktığın zaman bir sürü öğrenci mezun oluyor. Bu öğrencilerin iş imkânları, yapacakları işler için gerçekten de ben onlar adına çok üzülüyorum. Özellikle radyo televizyon bölümünü bitirdiğin zaman bu ülkede nasıl bir iş yapacaksın? Birçoğunun kendi mezun oldukları işlerde çalışmadığını görüyorum.

Ayrıca bu medya kuruluşların gerçekten de bu işi çok ciddiye alarak hem insanlara iş kapısı hem de onları bu piyasaya yetiştirip insanlara bilgi verecek, bilgi aktaracak bir ortam yaratması konusunda sıkıntılar olduğunu düşünüyorum.

Ekran görüntüsü 2023-07-14 112908

‘’Ankara'da basın sektörü gerçekten de can çekişiyor’’

Gerçek var ki maalesef ben basın kuruluşuyum diyen ben bu işi yapıyorum diyen birçok kurumda bu işlerde çalışan insanların çok fazla bir şekilde kullanıldığını ve manipüle edildiğini düşünüyorum. Çok üzücü bir şey. Çünkü bir şekilde o genç geliyor diyor ki ‘ben bu işi yapmak istiyorum’ ama karşısındaki insan bu işi yaparken onun hakkını vereyim, hakkıyla çalıştırayım demiyor.

Özellikle Ankara'da basın sektörü gerçekten de can çekişiyor. Hem siyasal anlamda hem spor yönünde yani hem müziksel anlamda yani yaşamaları için gerçekten acayip bir şekilde destek olunması gerektiğini düşünüyorum.

Hem toplumun hem de devletin destek olması gerekiyor. Özellikle şu ekonomik durumda radyoların can çekiştiğini gözlerim görüyor, kulaklarım duyuyor ve bu beni çok üzüyor. Gereken değerin verilmediğini görmek bizleri üzüyor.

Radyo kültürü denince insanların aklına hep müzik dinlemek geliyor. Siz radyoda spor müdürü olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?

‘’Radyo kültürü farklı bir kültürdür’’

Radyo kültürü farklı bir kültürdür. Radyo kültürü dediğin zaman aklına müzik de gelir, spor da gelir. Sosyal anlamda yaşadığın kültür de gelir, şiir de gelir, yazar da gelir.

Radyoda her türlü programı yapabiliyorsun. Öyle bir imkânın var. Özellikle görsel anlamda çıkıp da kendini göstermenle iş bitmiyor. Radyoculuk yapıp da bu bahsettiğim şeyleri anlatan konuşan, insanlara bilgi veren, insan bilgi dağarcığını genişleten, insanlara keyif veren bir sürü kişi var. Bir sürü program var. Yani bunun için emek sarf eden, gecesini gündüzüne katan bir sürü insan var. Yani radyo kültürü farklı bir kültürdür.

‘’Radyoda yapılan bir program basına geçti’’

Radyo kültürünün ayakta tutulması lazım. ‘Radyoda müzik çalıyor ben sadece müzik dinlerim’ demek değildir radyo. Biz spor programı yapıyoruz mesela, spor programı yaptığımız programların çoğunda ses getiriyoruz. Bu yapılan programları haber haline dönüştürüyoruz.

Radyoda yapılan bir program bu sefer normal basına geçti. Basında insanlar radyodaki programları köşe yazılarında kullandı ve manşet yaptı.

‘‘Radyo sürekli kullandığımız ama değerini çok az bildiğimiz bir basın kurumu’’

Yani her şeyi televizyondan çıkarttığın gibi radyolardan da bunu çıkartabiliyorsun. O yüzden radyo bence pek fazla insanların gözünde değeri fazla olmayan ama sürekli kullandıkları bir mecra.  İnsanların kullandıkları o mecraya da saygı duymaları, sevgi duymaları, destek olacak ortamlar yaratması kanaatindeyim. Ama maalesef sürekli kullandığımız ama değerini çok az bildiğimiz bir basın kurumu diyelim radyolara. Radyo'nun ben bu ülkede çok fazla değer verilip de baş tacı edildiğini düşünmüyorum.

Gelecek için inşallah güzel şeyler olur. Hayatımız zaten burada hep söylediğimiz gibi inşallah maşallahlarla bir şeyler düzeltsin diye konuşuyoruz.

Podcast radyoculuğu olumlu mu olumsuz mu etkiledi? Podcastler radyoculuğun gelişmiş hali diyebilir miyiz?

‘’Podcastin radyo üzerinde etkisi yok’’

Podcastler neticede çok kısa yapılan kayıtlar. Bir olayın ana fikrini veriyorsun. İnsanları bilgilendiriyorsun. O da ayrı bir mecra. Podcastlerle ben radyonun bir arada olduğunu düşünmüyorum. Radyoya pek etkisi olduğunu da düşünmüyorum.

Çünkü radyo sürekli yirmi dört saat akan bir yayın. İçinde, kültürün, sanatın, müziğin, sporun, her şeyin olduğu bir mecradır. Ama podcast yaptığın zaman tek bir konu üzerine yoğunlaşıp, çok kısa bir aktarım yapıp insanları bilgilendirme amacıyla yapılan bir çalışmadır. Haliyle podcastin ben radyo üzerinde etkisi olduğunu düşünmüyorum.

Radyonun geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

‘’Radyo dinlemek ayrı bir zevktir’’

Görsel medyaya baktığın zaman, çok şey değişebiliyor. Ama radyoda çok şey değişmiyor. Radyoda değişen tek şey var. Yayın yaptığın araçlar. Onun dışında fazla bir şey değişmiyor. Çünkü radyonun en önemli yeri yayını yaptığın stüdyodur. Eskisi de radyo, yenisi de radyo. Bu şekilde devam edecek. Aracında dinleyeceksin, evinde dinleyeceksin, kulaklığı takıp dinleyeceksin. Radyo dinlemek ayrı bir zevktir. Radyonun gideceği bir yer yok. Radyo, bildiğimiz radyo. Sadece dediğim gibi o iletişim araçları, o kullandığın araçlarda bir değişiklikler olabilir, gelişmeler olabilir.’’

Editör: Ateş Çatıkkaş