İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştiraki KİPTAŞ ve İstanbul Vakfı'nın ortaklaşa düzenlediği, ‘Büyüt Hayallerini Gelişim Programı’na katılan deprem uzmanı ve yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür ve KİPTAŞ Genel Müdürü Ali Kurt üniversite öğrencileri ile bir araya geldi.
“İstanbul depreme hazır mı?”
Panel öncesi şehirlerin depreme dirençli hale gelmesi için yapılması gerekenlere dair konuşan Prof. Görür, "İstanbul depreme hazır mı" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Keşke hazır diyebilseydim ama hazır olmaktan uzak. Hazırlanmak için bir takım hareketler çalışmalar, niyetler var planlar, programlar. Ama henüz daha böyle rahatça söyleyebileceğimiz İstanbul'u hazırlayan nitelikte çalışmalar değil. Tam hazır olmak için daha çok yolumuz var diye düşünüyorum. Yapılacak işler basit. En azından ben basit görüyorum. Kimisi de böyle basit görünce yadırgıyor. Şimdi İstanbul'un kendi bileşenlerini deprem dirençli hale getirmek lazım. İstanbul'da da mevcut bir mekanizma var. Yani yerel yönetim ve devlet hükümet mekanizması. Yapılacak tek şey bu mekanizmayı harekete geçirmek.
Yani bu mekanizmanın İstanbul'u depreme hazırlamak için gerekli her türlü enstrümanı hatta hatta önemli ölçüde parası da var bazı işlerde, bu mekanizma koordineli bir şekilde organize bir şekilde hükümet ve belediye ile iş birliği şeklinde harekete geçerse emin olun çok şey yaparız, hatta yarından itibaren yaparız. Yani şimdi İstanbul'u depreme hazırlamak deyince birileri özel bir problem sanki hazırlanacağız, hazırlayacağız gibi geliyor. Hayır hemen yarın başlayabiliriz çok şey de yapabiliriz. Ve bu çok şeyi yaptığımız sırada emin ol bazı kalemler hariç paraya duyacağımız ihtiyaç çok az olacak. Niyet önemli. Yani bir kenti depreme hazırlama belli.
“Bir Japon’un kafasına silah dayasan imara aykırı hiçbir şey yapmaz”
Bir örneğini vereyim mesela. Diyelim ki birincisi bir tanesi de diyelim bunun halk farkındalığı, bilinci, eğitimi. Yani depremde bir kenti depreme hazırlarken halkına deprem kültürü vermek lazım. Bilinci vermek lazım. Mesela Japonya'da herkes doğuştan ölünceye kadar depremin ne olduğunu bilir deprem öncesi sırası ve sonrasında nasıl davranacağını bilir depremde başına dert açacak hiçbir şeyi de yapmaz. Hele bir Japon'u silah altında bile kafasına silah dayasan imara iskana aykırı hiçbir şey yapmaz.
Şimdi bu eğitimi vermek için yani belediye yarın hemen hemen işe başlayabilir. Nitekim belki de başlamıştır bazı yerlerde. Bunu nasıl yaparsın? Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bir yazı yazarsın. Kentin bir koordinasyon bir komitesi olur. Değil mi? Yazar Milli Eğitim Müdürü'ne İstanbul’daki okullarda şu, şu, şu, şu program dahilinde şu konular işlenecektir belediye ekiplerimiz gelecektir çalışacaktır şöyle yapacak böyle yapacaktır. Anaokullarından üniversitelere kadar. Yani haldır haldır çalışırsın 24 saat bile yetmez. Devamlı gençlerle, insanlarla konuşursun. Evleri ziyaret edersin. Deprem nedir anlatırsın. Deprem programları evin var mı yok mu anlatırsın. Nasıl döşedi evini? Niye yatağını pencere kenarına koydu? Neden eşyalarını sabitlemedi etmedi vesaire vesaire. Yani bizzat halkın içinde halkla haşır neşir ekipler çalışabilir. Bunun için paraya ihtiyaç yok yani. Belediyede oturuyorlar."
“Bir araya gelemiyorlar”
"Yerel yönetimlerle mevcut hükümet arasında deprem konusunda bir kopukluk olduğunu düşünüyor musunuz" sorusuna ise Görür şu yanıtı verdi:
"Düşünüyor musun değil? Yani bir araya gelemiyorlar. Yani düşünmenin çok ötesinde, çok açık, açık ve seçik. Ama bakın tekrar ediyorum bir bilim insanı olarak siyasetle hiçbir ilişkim yok. Siyasetle ilişkim seçimden seçime oy veren bir vatandaşım. Ama dünyada hiçbir ülke yoktur ki, yerel yönetimiyle hükümeti kol kola, el ele verip belli bir niyeti belli bir planı, programı olmadan o ülkeyi deprem dirençli yapamazlar. Mümkün değil yani. Hükümet çıksın ben tek başıma yapacağım belediye olmasın, yapamaz. Belediye de ben tek başıma yapacağım, o da yapamaz. Bizim bir araya gelmemiz şart. Bu ülkenin insanlarının can güvenliği üzerinde bir araya gelemiyorsak yazıklar olsun bize."