Dünyada birçok ülkede uygulanan haftada 4 gün çalışma modeli Türkiye’nin de gündeminde… Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan mesai saatlerinin kısalmayacağını net bir şekilde dile getirmişti.

Haftalık çalışma saatlerinin azaltılması fikri, yakın zamanda başarılı sonuçlar veren araştırmalar sonrası giderek yayılıyor. Daha kısa haftalık çalışma modelleri farklı şekillerde kendini gösteriyor. Bazıları çalışma saatlerini yüzde 20 azaltarak dört gün çalışıyor. Bazı şirketler çalışma saatlerini azaltarak gün içinde daha az çalışmış oluyor. Peki, çalışma saatleri verimliliği nasıl etkiler? İş yerinde iletişimin önemi nedir?

Yönetim Danışmanı Yazar Gonca Elibol ile çalışma Saatlerinin Verimlilik Üzerindeki Etkisi üzerine konuştuk.

“İş huzurunun olduğu yerde ‘mesaim bitsin de gideyim düşüncesi değil, acaba başka ne yapabilirim’ düşüncesi ağır basar”

Hedef iş huzuru iş barışı olmalıdır diyen Elibol, “Zaten nitelikli yetkin kişiler yaptığı işte de doğru yöntemler uyguladığı için çalışma süresini kısaltır. Tecrübesiz birinin üç saatte tamamladığı bir işi, ehil bir kişi otuz dakikada tamamlayabilir. Diğer taraftan çalışma süresinin azaltılması dezavantajda oluşturabilir. Şöyle ki bildiğiniz gibi ülkemiz gelişmekte olan bir ülke statüsünde.  Ülkemizin gelişmesi, ekonomik olarak güçlenmesi, toplumun refah seviyesinin artması için her alanda çok çalışmamız gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle her sektörde her iş kolunda daha çok çalışmamız gerekiyor.  Bugüne kadar bütün büyük başarılar büyük emek ve zaman harcanarak elde edilmiştir. Bu açıdan bakıldığında çalışma süresinin 45 saatten 40 saate düşürülmesi işverenler açısından bir kayıp olarak algılanacaktır. Çünkü içinde bunduğumuz zamanda vergi vermek, girdi maliyetlerini karşılamak, istihdam sağlamak gerçekten çok zordur. Zorlu süreçlerde işverenlerin tek istediği; çalışanların işe bir kat daha sarılması, “birlikte üretelim birlikte kazanalım düşüncesidir.”  Bu nedenle her iki tarafın birbirine anlayışla yaklaşması mühimdir. Hedef iş huzuru iş barışı olmalıdır.  İş huzurunun olduğu yerde “mesaim bitsin de gideyim düşüncesi değil, acaba başka ne yapabilirim” düşüncesi ağır basar. Görüldüğü gibi günün sonu yine etkili iletişime çıkmaktadır” dedi.

“Yöneticinin işe hâkimiyeti, çalışanını tanıması, onun istek ve beklentilerini bilmesi iş verimliliğini artıran en önemli etkenlerdir”

Çalışma hayatında verimliğin sırrı her şeyden önce “işte doğru kişilerin çalışması gerektiğini dile getiren Elibol, “Nitelikli yönetici nitelikli astlar yetiştirir.” dedi.

Gonca Elibol sözlerine şöyle devam etti;

“İşe layık olmak gerekir.  Yani kişinin eğitimi, ilgisi, becerisi, coşkusu, başarma inancı ile en önemlisi ehliyet ve liyakat sahibi olması gerekir. Bunlar olduğu takdirde başarılı sonuçları görebiliriz ve ülkemiz daha ileri seviyelere çıkabilir.  İlaveten diğer bir önemli husus da “doğru yönetim modelinin uygulanmasıdır”. Yani yönetim ve liderliğin önemi çok yüksektir. Yöneticinin işe hâkimiyeti, çalışanını tanıması, onun istek ve beklentilerini bilmesi, yetkinliğine göre görev vermesi, ekibin motivasyonu için çalışması, ekibine mentor olması, çalışanın güvenini kazanması, yasal mevzuat & prosedürlere uygun davranması, çalışanın bilgi ve yeteneklerini geliştirmesi,  iş verimliliğini artıran en önemli etkenlerdir. Bu şartlar olduğu takdirde çalışma süresinin 45 veya 50 saat olmasının önemi yoktur. Yani nicelik değil nitelik önemlidir.”

“Kurumsal yapılar dünyanın geleceğine göre hareket eden, değişim ve dönüşüme uyum sağlayan, bilgi, teknoloji ve insana önem veren kuruluşlardır”

Çalışma hayatında verimliliği düşüren etkenlerden bahseden Elibol, verimliliğin birinci kuralının sistemli çalışmak olduğunun altını çizdi.

Azez'de Türk bayrağına zarar veren bir kişi daha yakalandı Azez'de Türk bayrağına zarar veren bir kişi daha yakalandı

“Ne yazık ki ülkemizde iş dünyasında genel olarak sistemsizlik sorunu vardır. Sistemin olmadığı yerde belirsizlik vardır ve belirsizlik verimsizlik doğurur. İş hayatı profesyonellik gerekir. Yasalar, kurallar, prosedürler, talimatlar, yönergeler ve Etik İlkelerle yönetilmesi gerekir. İşte düzen ve disiplin olmalıdır. Kişilerin anlık/günlük kararları ile değil, bir düzen içinde “ortak akılla” kararlar alınmalıdır. Bunun temelinde sistem yatmaktadır. Daha genel tanımla bunu kurumsallaşma diye ifade edebiliriz. Kurumsallaşma sistem ve düzen demektir. En önemlisi “süreklilik” demektir. Yani bir kurumum uzun yıllar yaşaması için kurumsallaşması gerekir. Bakın dünyanın en iyileri kurumsal yapılardır. Kurumsal yapılar dünyanın geleceğine göre hareket eden, değişim ve dönüşüme uyum sağlayan, bilgi, teknoloji ve insana önem veren kuruluşlardır. Çağın gerekliliklerine göre iş modeli kurmak verimlilik sağlar. Gelişimi destekler ve alanda lider olmayı sağlar.”

Kaynak: Haber Merkezi