Özel Haber: Deniz Dalgıç
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 750 baz puan artırarak yüzde 25'e çıkardı. Türkiye’nin önde gelen ekonomistleri Mustafa Sönmez, Nesrin Nas ve Uğur Civelek, Merkez Bankası’nın faiz kararına ilişkin ELİPS HABER’e açıklamalarda bulundu.
Ekonomistler Merkez Bankası’nın faiz kararını şöyle değerlendirdi:
“Saray faiz kararını onayladı mı?”
Ekonomist Mustafa Sönmez: “Yüzde 25 kimsenin tahmin etmediği, çok beklenmedik bir karar. En fazla yüzde 20 tahmini yapılıyordu ama yüzde 25 çok radikal bir karar. Bunun saray tarafından ne kadar onaylandığı sorusu önemli. Bunu Merkez Bankası ve Mehmet Şimşek mi aldı? Yoksa saraya rağmen mi alındı? Bu önemli. Bu sarayın onayıyla alındıysa o zaman bunu tamamlayıcı bir dizi başka karar beklenebilir. Parasal sıkılaştırma, TL mevduat faizlerinin yükseltilmesi, kredi faizlerinin yükselmesi, ekonomiyi soğutacak diğer önlemler gibi… Bu ciddi bir iklim değişikliğine işaret demektir. Ama Erdoğan'ın onayı olmadan alındıysa da politika olarak bazı durumlar beklemek lazım. Bunun böyle bir yanı daha var.
“Bu enflasyona bu faiz az bile”
Bence şimdi herkes sarayın tepkisini bekleyecek. Bu karar saray onaylı mı değil mi? Ondan sonra piyasada kararlar alınır. Şimdilik fişek patlatıldı. O patlama nasıl karşılanacağına göre hareket edilecek. Dövizi olan döviz mi satacak yoksa bankalar ona bağlı olarak TL faizlerini mi arttıracaklar? Yüzde yirmi beş politika faizinin otomatik olarak birçok faiz artışına etkisi var. Bütün bunlar şekillenecek. Parasal sıkılaşma, enflasyon, dezenflasyonist bir önlem olduğu için yabancılar daha çok mu ciddiye alacaklar ve buna bağlı olarak Türkiye'ye giriş yapıp döviz fiyatının düşmesini sağlayıcı bir giriş mi olacak? Bence bütün bunları beklemek lazım. ‘Bu saray cenahı bunu ne kadar hazmetti?’ sorusu cevaplanmadan kimse kolay kolay önemli adımlar atmaz gibi geliyor. Eğer bu karar saray onaylıysa ve Merkez Bankası'nın eli böyle rahat bırakıldıysa devamında diğer aylarda da ciddi artışlar beklemek lazım. Çünkü enflasyon yüksek seyrediyor. Bu enflasyona bu faiz az bile. Ama bunu Erdoğan göze alamıyordu. Bunun çok işaretlerini göremiyorduk. O nedenle radikal bir karar gibi görünüyor ve saraydan ne kadar bağımsız bir karar olduğunu görmek lazım.”
“Geç kalınmış bir karar: Bedeli ağır oldu”
Ekonomist Nesrin Nas: “Merkez Bankası’nın faiz kararı beklentilerin üzerinde. Beklenti 250 baz puan gibiydi ama beklentilerin üzerinde olduğu için piyasalar olumlu tepki verdi. Ancak burada şunu dikkate almak lazım; Bu karar yeni yönetim işbaşına geldiğinde yani haziranın başında alınmış olsaydı o gün faiz yüzde 25’e çıkarılmış olsaydı dolar kuru burada olmayacaktı. En fazla 23-24 lira olacaktı. O nedenle geç kalınmış bir karar ve bedeli ağır oldu. Eğer Haziran'da yapılsaydı hem dolar kuru 23-24 lira olacak hem de bugün yapılacak 200-250 baz puanlık artışla enflasyon beklentileri değişecekti. Merkez Bankası Başkanı'nın belirttiği ‘hızla bozulan fiyatlama davranışından’ şikâyet edilmeyecekti.
“Neden bu karar alındı?”
Bu karar Merkez Bankası’nın da açıkça söylediği gibi ‘hızla bozulan fiyatlama davranışından’ dolayı alındı. O zaman demek ki ‘biz talebi biraz daha kısalım’ düşüncesi hâkim. Çünkü politika faizini enflasyona yaklaştıramıyorlar. Enflasyonun en alt seviyesinin yüzde 60-62 olacağı artık kesin gibi. O zaman talebi kısacaklar.
“Kredi kartı harcamaları ve tüketici kredileri kısılacak”
Hangi talebi kısacaklar? Düşük gelirli kesimin kredi kartlarını kullanarak yani bir kredi kartından diğer aktarım yaparak sürdürdüğü talebi kısacaklar. Çünkü politika faizi yükseldiği zaman kredi kartı faizleri yükselir. Ve kredi kartına takla attırmak çok maliyetli hale gelecek. İster istemez kredi kartı harcamaları ciddi ölçüde kısılacak. İkincisi, tüketici kredileri kısılacak. Küçük ölçekli ticari kredilerde kısılma olacak. Bütün bunları dikkate aldığımızda enflasyonla mücadeleyi, faizleri artırarak değil de tüketicinin toplam talebini kısarak önleme ya da enflasyon mücadelesini bu şekilde yapma yolunu seçmiş görünüyorlar.”
“Cumhurbaşkanından ‘faiz yükseltme onayı’ kopardıkları anlamına gelir”
Ekonomist Uğur Civelek: “Bu faiz kararını beklemiyordum. Faizi yüzde 25’e çıkarmaları çok bir şey değiştirir mi? Belki bir miktar Cumhurbaşkanından biraz daha ‘faiz yükselme onayı’ kopardıkları anlamına gelir. Ama faizin yüzde 25 olmasının şu anki trendleri değiştirecek bir durum olduğunu kesinlikle düşünmüyorum.
“Türkiye'nin tasarruf açığını kapatması lazım”
Öncelikle enflasyona bakıyoruz. Piyasanın yıl sonu için enflasyon tahmini kaç? Merkez Bankası yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 58’e getirdi. İlk altı aydaki enflasyon emeklilere verilen zamdan hatırlayacağınız üzere 19,77. Arada 30 puanın üzerinde büyük bir fark var. Yani enflasyonun altında negatif reel faiz veriyorsanız bunun 30 puan mı negatif olduğu 20 puan mı negatif olduğu tasarrufçular açısından önemli bir şey değildir. Türk lirası borçlanmak için iyidir, yatırım yapmak için çok kötü bir paradır. Türkiye'nin tasarruf açığını kapatması lazım. Bu hamleyle bunu kapatamaz. Açığına yine kapatacak şekilde dışarıdan sermaye çekemez. Bunu bir mesaj olarak algılamak lazım. Yani daha Ortodoks politikalara yönelme konusunda ekonomi yönetimini biraz daha güçlü diyebilirsiniz. Bunun bir takım etkilerini bekleyebilirsiniz ama devamı gelmeyecekse bu da bir işe yaramaz.
“Dengeler çok çarpık, çok kırılgan bir ekonomimiz var. Açığımız çok büyük”
Bir şeyleri alıştıra alıştıra piyasaya ikna etmeye çalışıyorlar. Birincisi, özel bankalar bu saatten sonra kredi verecek mi? Bakın mevduat faizleri 30’un altına gerilemiş. Şimdi 25’in üstüne çıkarsa özel bankalar yine daha yüksek faizleri kredi vermeyi isteyecek mi? Hayır, özel bankalara kredi vermeye ikna etmek çok zor. Şu anda kredilerin yüzde 52’si kamu bankaları tarafından verilmiş. Bu dengesizlik giderek büyüyecek. Bu çarpıklıklar ortada varken, faizi 30’a da yükseltsek hiçbir değeri yok. Dengeler çok çarpık, çok kırılgan bir ekonomimiz var. Açığımız çok büyük. Ve alınan bu karar bu dengesizlikleri terse çevirmez. Ekonomi yönetiminin eli biraz daha güçlendi diye biraz daha insanlara ‘riskle bekleyin’ diyebilirler.
“Sorunlar ağır: Faizi düşük tutsak da yükseltsek de çözemiyoruz”
İkincisi, tam Ortodoks politikalara geçmeyi ve yıl sonunda faizi yüzde 50 yaptıklarını varsayalım. Çünkü piyasa beklentisi yüzde 70’e yakın. Bu durumda faizi yüzde 50’nin üzerine götürmeye kalkarsanız Türkiye'deki bu varlık fiyatlarını koruyamazsınız. Bu da kredi kalitesini düşürür. Yine kimse kredi vermez. Yani bizim sorunlarımız çok ağır. Faize düşük tutsak da çözemiyoruz. Birilerinin beklediği gibi çok yükseltsek de çözemiyoruz. Kırılganlık artıyor. Türkiye'nin sorunlarını piyasa mekanizması içinde çözümü yok. Yani ortodos politikaları dillendirerek milleti oyalamaya çalışanlar da bunu biliyor ama kimse millete gerçeği anlatamaz.”