Özel Haber: Deniz Dalgıç
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan Başkanlığında toplanan Para Politikası Kurulu (PPK), faiz kararını açıkladı. PPK, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını 500 baz puan artırarak yüzde 35'e yükseltti. Ekonomist Nesrin Nas, Merkez Bankası’nın faizi beklentiler dahilinde artırdığını belirterek, “Ekonomideki dengeler o kadar bozuldu ve kırılgan bir hale geldi ki sadece Merkez Bankası’nın faiz silahını kullanarak bütün bunları düzeltmek mümkün değil. Şu aşamada da elde başka bir araç görünmüyor” dedi. Merkez Bankası’nın enflasyon beklentilerini açıklarken ‘Burada bozulma var’ açıklamasına işaret eden Nas, “Bunu itiraf etmeleri önemli. Yeni yönetim ilk iş başına geldiğinde enflasyonla mücadele edileceğine dair inanç daha yüksekti. Ancak dış dünyadaki gelişmeler, İsrail-Hamas çatışması ve bunun tedarik zinciri ile petrol fiyatları üzerinde etkileri, bugüne kadar ciddi bir dış kaynak girişi olmaması bu beklentilerde ciddi bir bozulmaya yol açmış” diye konuştu.
“Enflasyon beklentilerinde bozulma var”
Ekonomist Nesrin Nas, Merkez Bankası’nın faiz kararını ELİPS HABER’e değerlendirdi. Merkez Bankası’nın politika faizini beklentilere paralel olarak 500 baz puan artırdığını söyleyen Nas, “Merkez Bankası aslında beklentiler dahilinde bir artırım yaptı. Fakat benim anladığım kadarıyla daha az bir artış düşünülüyordu. Çünkü yatırım kuruluşlarının 250 baz puan gibi bir beklentisi olduğu sıkça tekrarlanmaya başlamıştı. Ama dün Erdoğan’ın yaptığı konuşma dış kaynak girişine dair kuşkuları artırınca o nedenle 250 yerine 500 baz puan artırmayı tercih ettiler” dedi. Burada Merkez Bankası’nın faiz kararını açıklarken yaptığı açıklamaya dikkat çeken Nas, “Orada Merkez Bankası enflasyon beklentilerini açıklarken ‘Burada bozulma var’ diyor. Bunu itiraf etmeleri önemli. Bu yeni yönetim ilk iş başına geldiğinde enflasyonla mücadele edileceğine dair inanç daha yüksekti. Ancak dış dünyadaki gelişmeler, İsrail Hamas çatışması ve bunun tedarik zinciri, petrol fiyatları üzerinde etkileri bugüne kadar ciddi bir dış kaynak girişi olmaması bu beklentilerde ciddi bir bozulmaya yol açmış” diye konuştu.
“Merkez Bankası’nın ‘faiz silahını’ kullanarak ekonomiyi düzeltmek mümkün değil”
Ekonomideki dengesizlikleri düzeltmenin zor olacağını belirten Nas, “Bundan sonra iş kolay değil. Ancak burada şunu söyleyeyim; Bütçeden tutun dış dengeye, Türkiye’nin dış ilişkilerinden kaynak girişini sağlayacak imkanlarına kadar ekonomideki dengeler o kadar bozuldu ve kırılgan bir hale geldi ki sadece Merkez Bankası’nın faiz silahını kullanarak bütün bunları düzeltmek mümkün değil. Şu aşamada da elde başka bir araç görünmüyor” ifadelerini kullandı.
Faiz yüzde 40’lara kadar çıkacak: Enflasyonla mücadelenin faturası tüketiciye kesilecek
Nas, Merkez Bankası’nın faiz artırımlarına devam edeceğine ilişkin beklentisini paylaşarak, “Mehmet Şimşek’in ‘Pozitif reel faize yaklaştık’ açıklamasını dikkate aldığımızda Merkez Bankası’nın muhtemelen faizi yüzde 40’lara kadar çıkaracağı görünüyor. Kaynak girişi olmadığı sürece faiz artırımları devam edecek gibi görünüyor” dedi. Faizi yüzde 40’lara çıkmasının ekonomiye yansımasını anlatan Nas, “Bizde fiyat katılığı, hizmet sektöründen geliyor. Oradaki fiyat katılığıyla mücadele etmek zor görünüyor. Beklenen enflasyona göre fiyatlar ayarlanmıyor. Gerçekleşmiş enflasyona göre ayarlanıyor. Orada sorunu nasıl çözeceklerini bilmiyorum. O çok ciddi bir güveni gerektiriyor. Merkez Bankası açıklamasında ‘Toplam talepteki canlılık devam ediyor’ diyor. Bu da demek oluyor ki enflasyonla mücadelenin faturası tüketiciye, hane halklarına kesilecek. Kart faizleri otomatik olarak yükselecek. Tüketici kredileri, bazı ticari krediler, kredili mevduat hesapları… Bütün bunlar bıçak gibi kesilme noktasına gelecek. Bu da Türkiye’de bugüne kadar zor geçinen sabit ve dar gelirliyi, kartlarla, kredili mevduat hesaplarıyla geçinmeye çalışan ailelerin çok ciddi sıkıntılara katlanması demek. Bunun toplumsal olarak etkileri maalesef ağır olacak” diye konuştu.
“Türkiye’nin yeniden öngörülebilir ve güvenilir bir ülke olması lazım”
Dış kaynak girişinin nerden ve nasıl sağlanacağına ilişkin şunları söyledi:
“Kaynağın sağlanabilmesi için Türkiye’nin yeniden öngörülebilir ve güvenilir bir ülke olması lazım. Yerel seçimler öncesinde Erdoğan’ın bütün bu politikalardan geri dönüp dönmeyeceği sorusu ortada. Bu konuda uluslararası piyasalar çok ikna olmuş görünmüyorlar. Birincisi bu. Yani geçmişteki deneyimlerden yola çıkacak Erdoğan’ın birinci önceliğinin seçim kazanmak olduğu, sonra Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan’ın etkisinin sınırlanacağı, kararları Erdoğan’ın vereceği şeklinde öngörüler hakim. Bu konuda Mehmet Şimşek ne kadar dolaşsa da anlaşılan o ki pek güven vermiyor.
İkinci beklenti, Körfez ülkelerindendi. Birtakım anlaşmalar imzalandı. Sonradan 51 milyar dolarlık kimisi yatırım olarak kimisi satın alma ya da ortaklık olarak kaynak beklentisi vardı. İsrail Hamas çatışması o kaynağı durdurmuş gibi görünüyor. Herkes savaşın o bölgeyi ne kadar etkileyeceğini görmek istiyor. O nedenle şimdilik oradan gelecek bir kaynak görünmüyor. Olsa olsa kısa vadeli swaplar gelebilir ya da geçmişte olduğu gibi Merkez Bankası’nda para park edebilir. Ben şu aşamada onları da yapacaklarını düşünmüyorum. Bu tür bir yayılma hem bölgeyi hem de bütün dünyayı çok derinden etkileyecektir.
“Swap piyasası yok, tahvil piyasası çalışmıyor, borsa güvenli bulunmuyor”
“Dış kaynak” derken kısa vadeli piyasaları kastettiklerini belirten Nas, sözlerini şöyle tamamladı:
“Yüksek faize karşı duyarlı olan ve yüksek faizden kazanmak isteyen piyasaları kastediyoruz. Onların size gelebilmesi için sizin bazı piyasalarınızın çalışıyor olması lazım. Bunlardan bir tanesi swap piyasasıdır. Swap piyasası da Albayrak döneminde yok edildi. Swap piyasası olmadan o kanaldan kaynak girişi maalesef yok. Tahvil piyasası da çalışmıyor. Burada da sorun var. Bir tek hisse senedi gelecekse bir tek borsa var. Borsayı da şu aşamada pek güvenli bulduklarını düşünmüyorum. Çünkü arka arkaya yapılan halka arzlara baktığınız zaman bu şirketlerin önemli bir kısmının iflastan ya da konkordatodan kaçmak için yaptığını, onların da kısa vadede parlak bir durum vadetmediğini görüyorsunuz.
Sermaye Piyasası Kurulu ile İMKB’nin borsa üzerinde yeterince denetiminin kalmadığı gibi bir algı var. Hisse senedi piyasadan daha fazla denetlenmesi gereken ve ancak böyle güvenirliğini sağlayan hisse senedi piyasalarının olmadığına ilişkin bir algı yaratıyor. O nedenle belli piyasalar da çalışmıyor. Mehmet Şimşek ülke ülke dolaşıyor. Bugüne kadar bir miktar kaynak girişi oldu ama Türkiye’nin önümüzdeki 12 ayda cari açığı da koyarsanız 260 milyar dolara ihtiyacı var. Bunun bir kısmını döndürse bile belli bir miktarı nakit olarak bulması gerekiyor. Şu an ABD 10 yıllık tahvil faizleri yüzde 5’i geçti. Yani dünyadaki bütün kaynak oraya gidiyor. Gelişmekte olan ülkelerden çekiliyor. Çok güvenli bir liman olan Amerika böyle bir faiz veriyorsa siz onunla yarışamazsınız. Bir de böyle bir sorun var.”