ABB Başkanı Mansur Yavaş, Büyükşehir Belediyesi tarafından Keçiören'de yapımı tamamlanan Keçiören Cemevi'nin açılışına katıldı. Yavaş'a CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, CHP Ankara Milletvekili Semra Dinçer, Keçiören Belediye Başkanı Mesut Özarslan, Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar da eşlik etti. Açılışın bulunduğu alanda yoğun güvenlik önlemleri alındı. Vatandaşlar X-RAY cihazından geçirilip, çanta araması yapıldıktan sonra alana alındı.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ise şöyle konuştu:
"Sevgili canlar, hep beraber el birliğiyle inşa ettiğimiz cemevimiz hayırlı olsun. Biraz önce başkanımız herkesin karınca kararınca nasıl emek verdiğini, bir imece şekliyle nasıl katkıda bulunduğunu anlattı. Bunun yanında bizim katkımız hiçbir şey değil. Bu bizim görevimiz olarak bakıyoruz ama buraya emek verenlerin sadece gönüllü olarak bu desteğe vermesi çok daha anlamlı. Büyükşehir koşullarında Alevi Bektaşi geleneklerine uygun ve yola ait her ne varsa burada yerine getirebileceğiniz bu anlamlı, önemli ve tarihi bir mekanın kapısındayız. Bu mekan, ilki Hazreti Muhammed'in miraca çıktığı gün yapılan ve adına kırklar cemi denilen geleneğin yüzlerce yıldır sürdürüldüğü bir mekandır. Bütün inancınızla sahip çıktığınız cem, sizlerin de çok iyi bildiği gibi ikrar verme, kardeş olma, musahip tutma ve benzeri ritüeli taşır. Gerçekleştirilen her cem, bizi hak Muhammed Ali yoluna girmeye teşvik eder. Ne demiş Türkiye'nin büyük ustası Yunus Emre; ‘Yedi yer, yedi göğü, dağları, denizleri, uçmak ile tamuyu cümle vücutta bulduk. Geceyle gündüzü, gökte yedi yıldızı, levhte yazılı sözü cümle vücutta bulduk.’ Bu kapı yani cemevi aynı zamanda sığınma kapısı olarak adlandırılır. Bu, adını sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed'in ‘’İlim şehri benim Ali de kapısıdır’ sözünden alır. Ne mutlu ki gördüğünüz onca cefaya, çektiğiniz onca eziyete rağmen bu kapıdan ayrılmadınız. Hak bildiğiniz yolda ısrar ettiniz. Ve Horasan'dan getirdiğimiz bütün geleneklerimizi Anadolu'da yaşattınız.
"Saldırıların önünde birlikte ve dimdik beraber duracağız"
Sevgili canlar, biz her şeyin haktan geldiğine, kendimize hakka adamak, gerçeğin peşinden gitmek gerektiğine inanırız. En büyük günahın insan hakkı yemek olduğunu biliriz. Bu nedenle bütün haksızlıkların karşısında dimdik durmayı, nerede insan varsa onların yanında olmayı, her insanın derdine derman olmayı biliriz. Cemevleri bir yanıyla Alevi Bektaşi ritüellerinin yerine getirildiği mekanlar iken öte yandan sorunlarının tartışılıp birlikte çözüm üretildiği mekanlardır. Bu gelenek Horasan'dan taşınıp gelinen meydan geleneğinin devamıdır. Yani demokrasinin ilk kıvılcımlarının alev aldığı bir geleneği temsil eder. Bizim geleneğimiz her şeyi en ince ayrıntısına kadar tartışır ve o tartışmanın sonucunda birlik olmak gerektiğini bilir. Tıpkı Hacı Bektaş Veli'nin ‘Bir olalım, iri olalım, diri olalım’ dediği gibi. Alevi Bektaş edebiyatının temel taşlarından biri olan Yunus Emre de ‘O doğruluk güneşi doğar birlik burcundan’ diyerek bizi birliğe çağırır. Sevgili canlar, Türkiye'nin ihtiyacı birlik ve kardeşliktir. Birliğimizi sağlam, kardeşliğimizi muhkem edersek karanlık güçler bizim aramıza asla fesat sokamaz. Daha önceki gün Kahramankazan'da TUSAŞ'a yapılan saldırı birliğimize ve kardeşliğimize yönelik açık bir saldırıdır. Bu saldırıların önünde birlikte ve dimdik beraber duracağız. Bu duruşumuzu ilelebet sürdürmek için her alanda ve her koşulda daha demokratik ve yaşanır bir Türkiye'ye inşa etmemiz şarttır. Hepimiz barış ve kardeşlik içinde bir arada yaşamasını sağlamak için mücadele etmekte, Türkiye'yi yeniden mazlum milletlerin kutup yıldızı haline getirmekte kararlıyız. Bu kararlılığı en iyi tarih boyunca hiç kimseye biat etmemiş inancını, kültürünü yaşatmak için bedeller ödemiş sizler bilirsiniz. Birliğimizi ve kardeşliğimizi sonsuza kadar sürdürmek, bize düşen görev halkımıza en iyi şekilde hizmet etmektir. Zira sizler de çok iyi bildiğiniz gibi hizmet hak içindir.
"Parlamenter sisteme dönmek zorundayız"
Biraz önce tabi çekilen sıkıntılardan bahsedildi. Aslında insanlar yaptıkları anayasayla bir toplumsal sözleşmeyle bir yetki veriyorlar. Cumhurbaşkanı seçiyorlar. Eskiden başbakanı seçiyorlardı. Belediye başkanı seçiyorlar. Diyorlar ki ‘Bizden aldığınız bütçeyi bizim istediğimiz doğrultuda harcayın’ diyorlar. Dolayısıyla seçimde birini görevlendiriyorlar. O yönetici artık seçildikten sonra kendi dünya görüşünün, kendi dünyasının fikrini hiçbir şekilde toplumdaki hiç kimseye dayatamaz. Çünkü Allah herkesi farklı farklı yaratmış. Herkesin farklı farklı düşünceleri olur. Yöneticinin bunlara saygı duymak duymakta başka yapacağı hiçbir şey yok. Diyor ki vatandaş ben sizi memur tayin ettim, başımıza getirdim. Bizden aldığınız bütçeyi harcayacaksınız. Biz sizden güvenliğimizi sağlamanızı istiyoruz. Biz sizden bize iyi bir sağlık hizmeti vermenizi istiyoruz. Biz sizden bize iyi bir milli eğitim, çocuklarımızın iyi yetişeceği okullar yapmanızı istiyoruz. Kısacası bize güzel bir hayat vaat etmenizi, bunu tasarlamasını istiyoruz. Ama bunu yaparken lütfen benim inancıma, yaşantıma karışma. Benim inancımın, benim yaşamak istediğim ne varsa bunların önüne aç diyoruz. Şimdiye kadar bu zorluklar yaşandı. Allah nasip ederse inşallah önümüzdeki günlerde yapılacak bir erken seçimden sonra mutlaka parlamenter sisteme dönmek zorundayız. Bunu da yapacak kararlılığını görüyoruz vatandaşımızda. Yerel seçimler bunun öncüsü olmuştur. Ve her kesimden oy alınmıştır. Her kesimden oy nasıl alınmıştır? Ankara Büyükşehir’i yönetirken bir tek Allah'ın kurulunun ne inancını, ne kökenini, hiçbir şeyini sorgulamadık. Nereye oy verdiğini sorgulamadık. Herkese eşit baktık ve hizmet götürdük. Ankara halkı da bunun cevabını sandıkta çok güzel bir şekilde verdi. Demek ki insanları ayırmazsanız, onların yaşantısına, hayatına karışmazsanız bu vatandaş gereğini yapıyor. Demek ki ölçü nedir? Herkese eşit davranmak, vatandaşların hiçbirisini ayırmamak. Adaleti tesis etmek, adaletsizliğinin önündeki engelleri kaldırmak, yargı, yürütme ve yasama arasındaki dengeyi kurmak. Maalesef şu anda hepsi tek elde toplanmış gibi görünüyor. Bunun da çaresi yeniden o eski itiraz edilen sistemleri ortadan kaldırarak itiraz edilen kısımları yok ederek yeniden güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmekten başka çare yoktur. Bir kişi her şeyi bilemez. Mutlaka ve mutlaka fren ve denge unsurunun olması gerekir."