13 Şubat 2024'te Erzincan'ın İliç ilçesindeki Çöpler altın madeninde yaşanan kaza, Türkiye’deki maden işçilerinin çalışma koşullarındaki tehlikeyi bir kere daha gündeme getirdi. Veriler Zonguldak’ta kaçak maden ocaklarında 10 yılda 44 madencinin öldüğünü ortaya koyarken, son 3 ayda yapılan operasyonlarda 157 kaçak kömür ocağının kapatıldığı açıklandı.

Maden işçilerinin 2014 yılında yaşanan Soma maden kazası sonrası gündeme gelen sorunları hala geçerliliğini koruyor. İşçilerin sorunları ele alındığında, iş güvenliği, maaş yetersizliği gibi etkenler ön plana çıkıyor. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Türkiye Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul, “Soma Faciası'ndan sonra imzalanan sözleşme ve hali hazırdaki kanun maddeleri gereği resmi düzenlemelerin aslında birçoğu yapıldı. Demek ki mesele mevzuat meselesi değil, uygulama biçimimiz” dedi.

“Ölüme bahanemiz yok”

Madenciliğin dünyanın ‘en tehlikeli’ iş kollarından biri olduğunu söyleyen Akçul, “Madencilik, doğası gereği zaten risk barındıran ve kendi kolunda ayrı bir önem arz eden, farklı bir sektör. Böyle olmasına rağmen bu zorlukları aşmak imkansız değil. Her ne kadar en riskli işi yapıyor olsak da, kazaya, ölüme bahanemiz yok, olamaz da. Dolayısıyla maden işçisinin en büyük sorunlarından biri iş sağlığı ve güvenliği konusunda aksaklıkların olması. Madenlerde kazalar, yaralanmalar ve ölümlerin hala devam ediyor olması, bunun en büyük kanıtı” diye konuştu.

“Sorun mevzuat değil, uygulama biçimimiz”

Teorik olarak yapılabilecek düzenlemelerin birçoğunun yapıldığını açıklayan Akçul, şunları söyledi:

“Teorik ya da kitabi olarak ele alırsak, aslında iş sağlığı ve güvenliği bakımından mevzuatımız Batı’yı yakaladı ve kapsamlı bir hal aldı. Yasal düzenlemeler, iş kollarına göre istenilen standarta ulaştı. Özellikle AB uyum yasaları sonucu yeni düzenlemeler, Soma faciasından sonra imzalanan 176 sayılı İLO sözleşmesi ve hali hazırdaki 6331 sayılı kanun maddeleri gereği resmi ve teoride yapılabilecek düzenlemelerin aslında birçoğu yapıldı. Demek ki mesele, sadece mevzuat meselesi değil. Bu açıdan bakarsak mesele uygulama biçimimizde.”

İş güvenliği alanında alınacak en önemli önlemin ‘eğitim’ olduğunu vurgulayan Akçul, “Denetim mekanizmaları, ‘burayı denetledik bitti’ deyip bir imzayla evrak teslimi yapmamalı. Tüm boyutlarıyla ve bilimsel raporlarıyla denetimin hakkını vermeli. İşveren, ikaz olduğu eksikliği ivedilikle tamamlamalı gerekirse işi durdurmalı” dedi.

“Maden bakanlığı kurulmalı”

“Her önüne gelene maden işletme ruhsatı verilmemeli. Maden hakları verilecek kişi ve kuruluşlarda, mali ve teknik yeterlilik aranmalı” diyen Akçul, şöyle devam etti:

“Devlet, kaçak madenler için caydırıcı, köklü cezalar getirmeli. Sendikasız maden işletmesi kalmamalı.  Bizim yetkimiz ve sınırımız belli. Sektör bileşenlerinin katılımıyla acil durum eylem planı hazırlanmalı ve acilen uygulanmalı. Tüm tarafların; odalar, üniversiteler, sendikaların katılımıyla madencilik zirvesi düzenlenmeli ve alınan kararlar ivedilikle hayata geçirilmeli, hatta her zaman dile getirdiğimiz 'maden bakanlığının kurulması' önerimiz daha fazla vakit kaybetmeden dikkate alınmalı.”

“Maden işçisi tecrübesine güvenerek profesyonellikten taviz verebiliyor”

Maden işçisine düşen sorumluluklara değinen Akçul, hem işçi, hem işveren, hem de devlet ve sendikaların birlikte çalışmasının öneminin altını çizdi. Akçul, “Maden işçisi de tecrübesine güvenerek bazen bana bir şey olmaz mantığıyla profesyonellikten taviz verebiliyor, örneğin baretini takmayabiliyor, koruyucu kıyafetlerini ya da gaz lambasını ihmal edebiliyor. Dolayısıyla işçisi, işvereni, sendikası, devleti, koordinasyonlu ve bilinçli bir şekilde çalışma disiplinine önem vermeli ve prosedürlere harfiyen uymalı” diye konuştu.

“Maaşlar yapılan işin karşılığı değil”

Maden işçilerinin ekonomik sorunlarından da bahseden Akçul, maaş miktarlarının yetersiz olduğunu aktardı. Enflasyonun en çok maden işçilerini etkilediğini kaydeden Akçul, “Her ne kadar Soma kazasından sonra ücretler iyileştirilse de, maaşlar şu an yapılan işin karşılığı değil. Sene başında toplu sözleşmelerle aldığımız zamlar, daha yılın ortasına gelmeden eriyor. Enflasyonun çok yüksek olması herkesi etkiliyor ama madenci gibi bileğinin gücü, alnının teriyle çalışan emekçi kesimini, daha çok vuruyor.  Bir de vergi oranlarının yükselmesiyle ücretleri pul olan madenciler, neredeyse karın tokluğuna çalışıyor” şeklinde konuştu.

Tunceli Valiliği'nden ‘evrak’ açıklaması Tunceli Valiliği'nden ‘evrak’ açıklaması

“Maden işçilerinin psikolojik sorunları da göz önüne alınmalı”

Akçul, son olarak maden işçilerinin duygusal, psikolojik ve sosyal sorunlarından da bahsetti. İşçilerin sorunlarının bu yönünün de göz önüne alınmasını gerektiğini dile getiren Akçul, “Sürekli riskli bir işte çalışmak, zorlu çalışma koşulları, üretimin kırsalda yürütülmesi sebebiyle aile ve sosyal hayattan uzak olmak da yine madencilerimizin göz önünde bulundurulması gereken sorunlarından. Tüm tarafların bu sorunlar için acil çözüm üretmesi gerek. Çünkü hep söylüyoruz, madenler değerlidir ama madenci paha biçilemez bir değerdir” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Muhabir: Betül Vural