TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Filistin'e her alanda, her platformda destek verilmesi milli bir sorumluluğumuzdur. Mitinglerle, Meclis'teki toplantılarla, konferanslarla ne yapabiliyorsak, elimizden ne geliyorsa yapmalıyız." dedi.

Kurtulmuş, Birinci Meclis Binası'nda gerçekleştirilen CNN Türk canlı yayınında, gündemi değerlendirdi, soruları yanıtladı.

Bugün İstanbul'da düzenlenecek Büyük Filistin Mitingi'nin, Cumhuriyet'in 100. yıl dönümüne denk gelmesine yönelik tartışmaya ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, "Filistin'e her alanda, her platformda destek verilmesi milli bir sorumluluğumuzdur. Mitinglerle, Meclis'teki toplantılarla, konferanslarla ne yapabiliyorsak, elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Ama en önemlisi de İsrail, saldırgan siyonist rejim sözden anlamıyor. Dünya siyasetinin bu saldırganlığı fiilen durdurabilecek adımları ortaya koyabilmesi lazım." dedi.

Kurtulmuş, uluslararası camia tarafından İsrail-Filistin çatışmasının durdurulması gerektiğini ve BM Genel Kurulu'nun Gazze'de acil insani ateşkes istenilen karar tasarısını kabul etmesini doğru bulduğunu belirtti.

"Türkiye için bir milli güvenlik sorunudur"

Bu tür kararların geçmişte de verildiğini ancak bir sonuç alınamadığını ifade eden Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:

"İsrail-Filistin arasındaki çatışmanın bizim için çok hayati bir nokta olduğunu düşünüyorum. Bazı ülkeler için İsrail-Filistin çatışması uzakta bir yerde izledikleri, hatta bilgisayar başında bir savaş oyunu olarak takip ettikleri gelişme olabilir ama Türkiye için İsrail-Filistin arasındaki bu gerilim ve buna bağlı olarak ortaya çıkabilecek her gerilim bir milli güvenlik sorunudur. Onun için Türkiye, titizlikle, hassasiyetle bu konuyu takip etmek mecburiyetindedir."

"Türkiye, bir büyük insanlık cephesi oluşturmaya çalışıyor"

Batı ülkelerinin bir kısmının İsrail'in tezlerini desteklediğinin ancak İspanya, İrlanda ve İskoçya'nın tavrının farklı olduğunun hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, son bir ayda yoğun diplomasi trafiğinin olduğu uluslararası toplantılara katıldığını belirtti.

Avrupa Parlamento Başkanları Konferansı, P20 Parlamento Başkanları Zirvesi ve Kırım Platformu 2'nci Parlamenter Zirvesi'nde 50’ye yakın ikili görüşme yaptığını bildiren Kurtulmuş, "Maalesef büyük bir kısmının yoğun bir siyonist propagandanın etkisi altında kaldığını, hatta hatta bazılarının İsrail'den daha çok İsrailci olduğunu gördüm." dedi.

Kurtulmuş, dünyada birçok ülkenin resmi kanatlarını, yoğun ve güçlü siyonist propagandanın esir aldığını ve Avrupa'da bazı siyasetçilerin zihin dünyalarının arkasında İsrail'e borçlu oldukları inancı olduğunu kaydetti.

Ülke yöneticileri İsrail yanlısı siyasete destek verse bile insaf sahibi kişilerin farklı tutum sergilediğinin altını çizen Kurtulmuş, "Türkiye olarak yapmaya çalıştığımız şeylerden birisi de bir büyük insanlık cephesi oluşturmaktır. Şunu da sevinerek ifade etmek isterim, İslam ülkelerinin tamamı ilk kez bir oylamada bu kadar net davranmışlardır. Hep birlikte karşı çıkmışlardır. Ama 120 ülkenin bir araya gelmesi, bir insanlık cephesi oluşturulduğunu da gösteriyor." dedi.

"İslam dünyasının ortak bir siyasi cephe oluşturamaması İsrail'in elindeki en büyük güçtü"

Kurtulmuş, "İsrail-Filistin çatışmasında İslam dünyasının bir denge oluşturamadığı" eleştirisinin hatırlatılması üzerine, şu değerlendirmede bulundu:

"Bu eleştiri, yerden göğe kadar haklıdır. Nüfusu, ekonomik potansiyeli, yaygınlığı itibarıyla Fas'tan Endonezya'ya kadar bir coğrafyadan bahsediyoruz. Filistin meselesi sadece Gazze'nin bombalanması meselesi değil, bugüne kadar gelinen safahatın içerisinde, 1947'den itibaren maalesef İslam dünyasının kendi arasındaki birlik, bütünlüğü sağlayamamış olması, ortak bir siyasi cephe oluşturamamış olması zaten İsrail'in elindeki en büyük güçtü ve bugüne kadar bu gücü kullandı. Ümit ederim ki artık bu derin uykudan, derin gafletten uyanmanın vakti çoktan geldi, geçti. İnşallah yeniden bu vesileyle bir araya geliriz."

"Amerika ve İngiltere'nin gemileri Doğu Akdeniz'e getirilerek Türkiye'ye bir mesaj mı verildi?" sorusu üzerine Kurtulmuş, "Olmaz mı? Amerika'nın en yetkilileri tarafından hemen Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyindeki hareketliliğe karşı ifadelerin gündeme getirilmesi boşuna bir şey değildi." dedi.

Kurtulmuş, Türkiye'nin, Orta Doğu'da istikrarın, güvenin, gücün ve bölgeye ilişkin emperyalist planları deşifre edebilme kabiliyetinin sahibi olarak ayakta durduğunu söyledi.

"Herkes, İslam dünyasının ortak menfaatleri doğrultusunda hareket edebilir"

İsrail-Filistin çatışmasının durdurulmasına yönelik Türkiye'nin diplomatik çabalarının sorulması üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Netanyahu yönetimi ve Likud cephesinin, gerçekten Türkiye'nin bölgede barışı sağlamak konusunda attığı adımlardan son derece rahatsızlık duyduklarını biliyoruz. Çünkü onlar şöyle düşünüyor. Hazır İslam dünyasını bu kadar paramparça bulmuşken, Amerika sadece sözle değil fiilen de yanımıza gelmişken, buradaki bütün üslerini de tahkim ediyorken, 'Hadi bakalım, ha gayret, son yumruğu atalım ve bu işi bitirelim.' Netanyahu hükümetinin izlediği siyasetin özeti bu cümledir. Tanrı krallığını kurmak için gerekli son adımın atılmasıyla ilgili noktada olduklarını düşünüyorlar."

Kurtulmuş, Türkiye'nin bölge ülkelerinin halklarıyla düşmanlığın söz konusu olmadığını, rejimler ve yönetimler arasındaki fikir farklılıklarının ülkelerin hiçbirisine katkı sağlamadığının altını çizerek, şu ifadeleri kullandı:

"Bölge ülkelerinin siyasetlerinin ortak insani cephede tahkim edilmesi lazım. Hiç kimse kusura bakmasın. İsrail'le iyi geçinerek biz bu bölgede ayakta dururuz, abad oluruz diye kimse zannetmesin. Dolayısıyla oyun çok açıktır. Herkes kendi milli menfaatleri ve bölge halklarının, İslam dünyasının ortak menfaatlerinin doğrultusunda hareket edebilir. Birlikte ortak kararlar almak, yürümek ve etkin sonuçlar almak mecburiyetindeyiz. Yoksa bu saldırgan, insanlık dışı mekanizmanın önlenebilmesi mümkün değildir."

"Böyle düşünürseniz, zaten atmanız gereken adımları atamazsınız"

"Türkiye'nin Hamas'la ilgili politikası ve Hamas'ı konumlandırma şekli, Türkiye'nin Batı'yla ilişkilerinde bundan sonra bir soruna neden olur mu?" sorusuna Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:

"Böyle düşünürseniz, zaten atmanız gereken adımları atamazsınız. Toptancı bir şekilde söylemek istemeyiz ama bazı batı ülkelerinde zaten Türkiye'ye karşı, Türkiye ne yaparsa yapsın, hangi konularda, hangi adımı atarsa atsın ön yargılı birtakım yaklaşımlar olduğunu biliyoruz. Bunun en somut örneği bizim 1963'ten beri devam eden Avrupa Birliği'ne üyelik meselemizdir. Yani o kadar yaklaştığımız dönemler olmuştur. Bir ön yargıyla yaklaşmışlardır. Çünkü bazıları bunu çok açık bir şekilde de söylüyor. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini önleyecek olan şey kültürel farklılığımızdır.

Zaten böyle bir ön yargı var. Ama biz buna rağmen hem Avrupa Birliği'nin kurumsal kimliğiyle hem de Avrupa'daki ülkelerin hepsiyle birebir ilişkilerimizi çok iyi tutarak bugünlere kadar geldik. Dolayısıyla onlar ne diyecekler, nasıl değerlendireceklerden ziyade önümüzde vahim bir insanlık krizi söz konusudur. Bu krizde biz mutlaka insanlık cephesinin yanında durmak mecburiyetindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varoluş sebeplerinden birisi budur."

Yeni İçtüzük çalışmaları

İçtüzük ya da yeni anayasa çalışmalarından hangisinin öncelikle Meclis'e geleceğinin sorulması üzerine Kurtulmuş, "Önce tabii İçtüzük gündeme gelir. Anayasa biraz daha zor bir süreç. Yani İçtüzük'ün gerçekleştirilmesi için anayasal çoğunluk gerekmiyor Meclis'te. 28. Yasama Dönemi, aslında Cumhuriyetimizin ikinci asrının başlangıcı. Burada üzerimize büyük sorumluluklar düşüyor." dedi.

Meclis'in kavga, gürültü, patırtı görüntüsünden uzaklaştırılması gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş, "Eğer partiler bir araya gelir ve çok rahat bir şekilde çalışmalarını sürdürürse ben büyük çoğunluğun kabul edeceği, hatta hatta ittifakla geçecek bir İçtüzük çalışmasının olabileceğine inanıyorum." ifadesini kullandı.

"En ideal anayasa nedir derseniz, bir cümle söylerim. Devlet adaleti sağlamakla yükümlüdür"

Anayasa çalışmalarıyla ilgili soruya Kurtulmuş, "Meclis Başkanı olarak, şöyle olmalıdır demem. Çerçeveyi sadece çizebilirim. Özgürlükçü, insanı esas alan, çoğulcu, katılımcı bir anayasa olması lazım ve anayasanın metninin çok daha net ve anlaşılır bir şekilde olması lazım. En ideal anayasa nedir derseniz, bir cümle söylerim. Devlet adaleti sağlamakla yükümlüdür." karşılığını verdi.

Yeni anayasa yapım sürecindeki tartışmalara işaret eden Kurtulmuş, "Diyorlar ki 'Bu Meclis, yeni anayasa yapamaz.' Niye; 'Bu Meclis çünkü kurucu meclis değildir.' Bu Meclis'in, kurucu meclis olabilmesi için illa darbeyle, illa askerin dipçiğiyle mi oluşturulmuş olması lazım? Kimse kusura bakmasın, Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi gündemine hakimdir, anayasa yapabilecek bir güce, yetkiye sahiptir ve anayasa yapmak bakımından da 1961 Anayasası'nı, 1982 Anayasası'nı yapan Meclis'ten çok daha fazla yetkilidir. Böylece milletin kafasını da kimse karıştırmasın." değerlendirmesinde bulundu.

İsveç'in NATO'ya katılımına ilişkin protokol

TBMM Başkanı Kurtulmuş, Meclis Başkanlığına sunulan İsveç'in NATO'ya katılımına ilişkin protokolle ilgili süreç hakkındaki soru üzerine de, Cumhurbaşkanlığından gelen yazının kanun teklifi olarak TBMM Dışişleri Komisyonunda görüşüleceğini belirtti.

Komisyon görüşmeleri tamamlandıktan sonra da teklifin TBMM Genel Kurulu'na geleceğini anlatan Kurtulmuş, "Komisyonun kendi gündemi var. Komisyonun elinde başka dosyalar da var. Hangi sıralamayla komisyon bunu ele alacak kendisi karar verecek. Meclis Başkanı olarak bunu, şuraya alın demek yetkisine sahip değiliz." dedi.

Editör: Halide Tonga