Kurtulmuş, Büyük Çamlıca Camii Konferans Salonu'nda düzenlenen Camiler ve Din Görevlileri Haftası Programı'nda yaptığı konuşmada, Hazreti Peygamber'in doğumuna ve Mevlid-i Nebi Haftası'na denk gelen bu etkinlikte emeği geçenleri tebrik etti.
Camiler ve Din Görevlileri Haftası'nın Türkiye'de önemli bir gelenek haline geldiğini aktaran Kurtulmuş, "Bu vesileyle sadece kendi kültürel, medeni değerlerimiz içerisinde, camilerimizin yerini ve önemini bir kere daha hatırlamış oluyor, aynı zamanda da üzerimize düşen sorumlulukları bir kez daha gözden geçirerek adımlarımızı daha kuvvetli atmaya gayret ediyoruz." diye konuştu.
Camilerin bir istikamet ayarlama merkezi olmasının sayılabilecek en önemli vasıflarından olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, tarih boyunca şehirlere vurulan birer mühür olmasının camilerin diğer özelliği olduğunu anlattı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, camilerin aynı zamanda günlük yaşayışın merkezi olduğunu da belirtti.
Bugün de Müslümanların yaşadıkları yerlere camiler üzerinden kendi medeniyetlerini ve kimliklerini nakşettiklerini ifade eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Bugün dünyada Müslüman milletler, yaşadıkları çağa damga vurmak bakımından çok güzel camiler inşa ediyor. Fas'tan Endonezya'ya kadar şaheser diyebileceğimiz, anıt eserler diyebileceğimiz çok sayıda eser inşa edilmiş ve bundan sonraki nesillere bırakılmıştır. Fas'ın Rabat kentindeki Kral Hasan Camii, şaheser eserlerden birisidir. Aynı şekilde Umman'da Sultan Kabus Camii, fevkalade büyük bir anıtsal eserdir. İçinde bulunduğumuz ve şu anda konferans salonunda bu etkinliği icra ettiğimiz Büyük Çamlıca Camii de Türkiye'nin son yıllarda Müslüman milletlere kazandırdığı önemli anıtsal camilerimizden birisidir. Emeği geçen herkese, başta Sayın Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere şükranlarımızı ifade ediyoruz."
Milletin camilere hizmet etmeyi büyük bir şeref olarak telakki ettiğini dile getiren Kurtulmuş, Müslümanların kalbi mesabesindeki Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi'ye hizmet etmenin bu milletin en büyük şiarlarından birisi olduğunu söyledi.
"Biz, 2 gündür devam etmekte olan bu gerilimi gerçekten kaygıyla izliyoruz"
Kurtulmuş, Mescid-i Aksa'ya hizmet etmenin Müslüman milletin kendisi için temel ödev olarak kabul ettiği sorumluluklardan olduğuna dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:
"Bugün maalesef Mescid-i Aksa'nın uzun yıllardır devam eden işgal ve saldırılar altında bulunmasını büyük bir kederle, üzüntüyle hep beraber izliyoruz. Dört asır boyunca Filistin topraklarında hükümran olan ecdadımız Müslümanları, Hristiyanları, Yahudileri, bütün farklılıklarıyla bir arada yaşatmış ve bu dört asır boyunca bir tek din savaşı, bir tek mezhep savaşı ortaya çıkmamıştır. Bugün maalesef Orta Doğu'da, Filistin topraklarında yapılan zulümler had safhaya ulaşmıştır. Biz, 2 gündür devam etmekte olan bu gerilimi gerçekten kaygıyla izliyoruz. Her iki tarafa da bu anlamda sükunetle bu meselenin çözülmesi için bir şekilde sükuneti ve itidali tavsiye ediyoruz. Ancak bütün dünyaya şu soruyu sormak da herhalde hakkımızdır: Ne oldu da, nasıl oldu da Orta Doğu böylesine yaşanmaz bir bölge haline geldi? Nasıl oldu da ecdadın dört asır boyunca sulhu, selameti, barışı getirdiği Filistin toprakları bugün kan denizine döndü?"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, bu konuda Türkiye'nin tavrının açık olduğunu kaydederek, Mescid-i Aksa'nın mukaddesiyetinin her şeyin üstünde olduğunu belirtti.
Mescid-i Aksa ile Kudüs'ün müşerref ve mükerrem bir yer olduğunun altını çizen Kurtulmuş, "Orada bütün dinlerin mensupları asırlardır bir arada yaşadığı gibi bundan sonra da bir arada yaşayacaktır. Mescid-i Aksa, Müslümanların kırmızı çizgisidir. Mescid-i Aksa'ya yapılan saldırı asla ve asla kabul edilemez." değerlendirmesini yaptı.
Yıllardır devam eden bu saldırıların Batı dünyası ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından çeşitli kereler telin edildiğini ancak hiçbir sonuç alınamadığını anımsatan Kurtulmuş, "Şu anda Mescid-i Aksa'nın uluslararası statüsünü Türkiye olarak koruyor ve bu uluslararası statünün sonuna kadar korunması gerektiğine inanıyoruz." dedi.
"İki devletli bu çözümden başka bir yol olmadığı artık ayan beyan ortada"
Filistin topraklarında devam eden yabancı yerleşimciler meselesinin, bu topraklara ait olmayan, oraya getirilip Filistinlilerin yerlerine ve yurtlarına yerleştirilenlerce de uluslararası hukuk bakımından suç teşkil ettiğini bildiklerini ifade eden Kurtulmuş, Türkiye olarak başından itibaren iki devletli çözümün tek çıkar yol olduğunu söylediklerini bildirdi.
Kurtulmuş, "Tam manasıyla bağımsız, bütün kurum ve kuruluşlarıyla teşekkül etmiş bir Filistin devleti kurulana kadar Orta Doğu'daki bu kargaşa maalesef sona ermeyecektir. İki devletli bu çözümden başka bir yol olmadığı artık ayan beyan ortadadır." değerlendirmesini yaptı.
"Bir kere daha ifade ediyoruz ki, 1967'de BM tarafından kabul edilen sınırlara dönülünceye kadar, yani başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti tamamıyla müstakil hale gelinceye kadar Orta Doğu'daki bu kargaşa sona ermeyecek." diyen Kurtulmuş, bir an evvel herkesi haktan, hukuktan, insanlıktan ve barıştan yana olmaya davet ettiklerini dile getirdi.
Kurtulmuş, millet olarak bu üç büyük mescide tarih boyunca hürmet ve hizmet ettiklerini aktararak, "İnşallah bu üç mescide de kıyamete kadar hürmet edecek ve kıyamete kadar hizmet etmek bu millete Allah'ın izniyle nasip olacaktır." ifadelerini kullandı.
"Camilerimizi toplumsal hayatımızın merkezi haline getirmeye gayret edeceğiz"
Camilerin bir başka özelliğinin "toplumsal dayanışmanın, yardımlaşmanın ve meseleleri çözmenin merkezi" olduğunu belirten Kurtulmuş, İstiklal Harbi'nin kurtuluş mücadelesini ateşleyen en temel merkezlerin başında camilerin geldiğini söyledi.
Camilerin bugün sıkıntılı anlarda önemli merkezlerden olduğunu dile getiren Kurtulmuş, deprem felaketinden sonra birçok caminin yardım toplama ve ulaştırmada bir merkez gibi çalıştığını iftiharla gördüklerini anlattı.
Camilerin aynı zamanda birer kültür sanat merkezi olduğunu da ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Son zamanlarda maalesef bazı olumsuz propagandalar yapılıyor. Bunlara hiç aldırış etmeden yolumuza devam edeceğiz. Hele siz değerli din görevlisi kardeşlerimizin huzurunda bunu söylemeyi bir vazife telakki ediyorum. 'Yok efendim Türkiye'de falanca akım artıyor, falanca okullarımızdaki, dini okullarımızdaki öğrenciler bile bazı şekilde dini hayattan, dini yaşayıştan uzak kalıyor. Deizim artıyor, ateizm artıyor.' Bunların hepsini bir tarafa bırakalım. Hepinizin önünde onlarca örnek vardır. Bu memlekette İslam'a en uzak yaşantı içerisinde olan insanların bile, şöyle bir sıksanız, şöyle bir sallasanız altından Müslümanlık çıkar. Onun için diyorum ki, bu milletin mayası Müslümanlıktır ve bu millet kendi mayasıyla buluşmayı bilir. Bize düşense sadece o üzerine kül tutmuş olan közleri üflemek ve altındaki o kor ateşi yeniden ortaya çıkarmaktır."
"Bizim işimiz mahalledeki o ruhu canlandırmak"
İstanbul Valisi Davut Gül ise mahalle ölçeğinde din görevlileri ile çalışma yapacaklarını söyledi.
"Sadece bizlere emrolunan namaz kılmak değil, aynı zamanda cemaatle namaz kılmaktır." diyen Gül, bunun için camileri hayatın merkezine alarak din görevlileri öncülüğünde, bütün sosyal olaylara öncülük ederek bir çalışma yapacaklarını kaydetti.
Vali Gül, "Bizim işimiz mahalledeki o ruhu canlandırmak. Bunun için mahalledeki dilenci, sokakta yatan insanlar, mahalledeki bağımlılar, mahalledeki gençler, mahalledeki hanım kardeşlerimiz hepsi bizim birinci önceliğimiz." diye konuştu.
İstanbul Müftüsü Safi Arpaguş da Camiler ve Din Görevlileri Haftası'nın bu yılki konusunun "Hazreti Peygamber, İman ve İstikamet" olarak belirlendiğini kaydetti.