Haber Merkezi
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Ankara’nın tarihi ve kültürel değerlerini anlamak ve doğru şekilde gelecek nesillere aktarmak için yola çıkılan, “Ankara Tarihi ve Kültür Değerlerini Anlama Çalıştayı” aralarında siyasilerin de bulunduğu yoğun katılımlı bir ortamda yapıldı.
Çalıştay, Kültür Sanat Muhabirleri Derneği Başkanı İbrahim Gökdemir, Altındağ Belediye Başkan Yardımcısı Ahu Özyakup ve İstanbul Milletvekili Avukat Serkan Bayram’ın açılış konuşmalarıyla başladı.
Konuşmaların ardından düzenlenen panelde Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Rektörü Musa Kazım Arıcan, Ankara Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Tabiat Varlıkları Proje Koordinatörü Bekir Ödemiş, Kültür ve Turizm Bakanlığı Daire Başkanı Sanem Arıkan ve Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Oğuzhan Aydın Ankara’nın tarihi ve kültür değerlerine ilişkin sunum yaptı.
Makus talihini yenen Ankara…
Çalıştay programının ilkini geçen yıl düzenlediklerini belirten Kültür Sanat Muhabirleri Derneği Başkanı İbrahim Gökdemir şunları söyledi:
Geçen yıl Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ)’de gayet verimli bir toplantı yaptık, o günden bugüne yankıları hala devam ediyor. Biz yaşadığımız şehir Ankara’nın sadece bir başkent olmadığını, başkentin dışında, 5 bin yıllık kesintisiz bir yaşam sürmüş, yoğun bir tarihi olan, yoğun bir kültürü olan bir şehir olduğunu belirtmek üzere, sadece siyasetten ve bürokrasiden ibaret olmadığını anlatmak üzere bu projeyle yola çıktık. Bu yaşam özellikle Altındağ bölgesinde gerçekleşti. Biz de bu projemizi şu anda Altındağ’da gerçekleştiriyoruz. 30 yıldır Ankara’da gazetecilik yapıyorum. Ankara’da şunu gözlemledim. 2000 yılına kadar Ankara’nın tarihi ve kültürel değerleri gerçekten makus talihine bırakılmıştı. 2000 yılından sonra yavaş yavaş bir hareketlenme oldu. Özellikle 2005 yılından itibaren, şu anda bize salonu tahsis eden Altındağ Belediye Başkanımız Veysel Tiryaki’nin büyük emeklerini gördük. Tarihi ve kültürel değerlere ne kadar önem verdiğini kendisinde bizzat gördük. Bugün Hamamönü’nü, içinde bulunduğumuz Ulucanlar Cezaevi Müzesi’ni ve bu konuda sayılabilecek pek çok eseri Sayın Veysel Tiryaki’nin Ankara’ya kazandırdığına şahidiz.” dedi.
Altındağ’ın Ankara için önemi…
Yoğun programı nedeniyle çalıştaya katılamayan Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki’yi temsilen bir konuşma yapan Altındağ Belediye Başkan Yardımcısı Ahu Özyakup, tüm katılımcıları selamlayarak başladığı konuşmasında şunları söyledi:
“Kentler insan gibidir, onun da ruhu ve kimliği vardır. Şehir bizi biz de şehri tamamlarız aslında. Her yere taşırız o kimliği. Çok tanım var şehirle ilgili ama bunlardan dikkat çeken bir tanesi var, sizlerle onu paylaşmak istiyorum. Cumhuriyetimizin çok ünlü mimarlarından Turgut Cansever’in bir tanımı, “Şehir ahlakın, sanatın, felsefe ve dini düşüncenin geliştiği ortam olarak insanın bu dünyadaki vazifesini, en üst düzeyde varlığının anlamını tamamladığı ortamdır.” diyor. Cumhuriyet döneminin en önemli mimarlarından üstat Turgut Cansever. Cumhuriyetin kuruluşuna ve Cumhuriyet’in simgesi olan çok sayıda esere ev sahipliği yapan ve 1930’lu, 40’lı hatta 50’li yıllara kadar Ankara dediğinizde akla gelen ama sonraki yıllarda maalesef çarpık kentleşmeyle birlikte büyük sorunlarla boğuşan, insanların da yaşamaktan uzak durduğu bir Altındağ vardı eskiden. Şimdi Altındağ çok değişti. Bugün Altındağ, Türkiye’de kültürel varlıklarına sahip çıkan, turizm zenginlikleriyle dikkat çeken, yerli ve yabancı turistlerin Ankara’da ziyaret ettiği bir yere dönüştü. Dolayısıyla Altındağ gerçekten Ankara için önemli ve eğer biz Ankara’nın kültürünü ve tarihini konuşacaksak aslında Altındağ’ı konuşacağız demektir.”
İstanbul Milletvekili Avukat Serkan Bayram
Çalıştayın açılışında konuşan İstanbul Milletvekili Avukat Serkan Bayram, “Cumhuriyetimizin 100. Yılı bitti ikinci bir yüzyıla başlıyoruz. Geçmişte bu mekânların dili olsa konuşsa. Nice siyasilerimizin mahkûm edildiği, nice fikir adamlarının, Nazım Hikmet’lerin burada cezasını çektiği bir mekândayız. Hepsinin ruhu şad olsun” dedi.
ASBÜ Rektörü Prof. Musa Kazım Arıcan
Çalıştaya ‘Ömrüm Ankara: Mehmet Doğan gözüyle Ankara’nın kültür, fikir, sanat ve edebiyat değerlendirmesi’ ile katılan ve Mehmet Doğan’ın kitabından hareketle kendisinin de “Gönlüm Ankara” adlı bir kitap çalışması yaptığını söyleyen Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Rektörü Musa Kazım Arıcan da şöyle konuştu:
“Ankara çok katmanlı bir şehir. Ta Frigyalılardan başlayan Roma, Selçuklu, Ahiler, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi, ben bu çok katmanlı Ankara’nın tamamı bizim kültürümüz diye düşünüyorum. Dolayısıyla Frigya’yı ayrı görmek Roma’yı farklı görmek mümkün değil. Galatların buraya gelişi var, Galat’taki birçok unsurlar var, kültürler var. Aslında Ankara tam bir medeniyet kavşağı, kuzeyden güneye, doğudan batıya tam bir kavşak aslında, tarihteki rolü çok yüksek.
Mehmet Doğan’ın “Ömrüm Ankara” kitabını mutlaka her Ankara severinin okuması gerektiğini düşünüyorum. Çok önemli bir Ankara şehrengizi ve şehrengizlerin birçoğundan çok farklı. Mehmet Doğan abi bir Ankaralıydı. Onun gözünden “Ömrüm Ankara” kitabından hareketle, Ankara’nın özellikle onun dikkat çekmiş olduğu Ankara vurgusunu bir farkındalık oluşturmak için zikretmiş olacağım. Her şeyden önce Mehmet Doğan Kalecik’te doğmuş. Cebeci Ortaokulu’ndan, Gazi Lisesi’nden mezun olup Mülkiye’nin Basın Yayın Yüksek Okulu yani İletişim Fakültesi’nden mezun olmuş. Ankara’yı adım adım tanıyan ve bilen birisiydi. Ankara üzerine kitaplar var, Ankara tarihini yazan eserler var. Rahmetli Mehmet Doğan’ın Ankara kitabındaki en önemli hususiyet şu: Çok katmanlı Ankara’nın Frigler’den başlamak suretiyle Galatları, Roma’yı dahi eserinde anlatmış olmasıdır. Yani buradaki tüm kültür artık bizim, o tarihte kalmış farklı bir yapı değil.”
Bekir Ödemiş: Roma’nın en çok eser bıraktığı yer Ankara
Tarihi ve Kültürel Varlıklarda Yerel Yönetimlerin Önemi ile ilgili bir sunum yapan Ankara Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Tabiat Varlıkları Proje Koordinatörü Bekir Ödemiş ise Ankara’yı anlatırken şu ifadeleri kullandı:
“Ankara, Anadolu’da var olan tüm uygarlıklara ev sahipliği yapmış önemli bir merkez. Başkent oluşumuzun 101. Yıldönümü, ben de bazen izliyorum televizyonlarda ya da katılmış olduğum programlarda, tabi kötü niyetli değil ama, kürsüye çıkan herkes başlıyor işte ‘çorak bir Anadolu bozkırından’ diye. Şüphesiz yani o tarihlerde bir sürü yangın işte, 1881-1916-1929 gibi çok büyük yangınlar, kuraklıklar, kıtlıklar yaşamış bir şehir Ankara. Ama geçmişine baktığımızda da çok önemli medeniyetlere ev sahipliği yaptı. Anadolu’nun ortasında stratejik önemi olan önemli bir kent. İlber Ortaylı hocamla geçen konuşuyorduk. ‘Dışişleri Şehitleri Anıtı’ projemizin jürisine davet ettik. Eksik olmasın İlber Ortaylı hocamız da kabul etti, tabi jüri ile ilgili konuşurken Ankara’ya da konu geldi ve İlber Hoca, ‘Roma’nın en çok eser bıraktığı kentlerden birisi Ankara’ dedi. Roma dönemi eserleri, Osmanlı döneminin çok önemli eserleri var. Hacıdoğan Mahallesi ki bana göre Amasra’yı, Safranbolu’yu aratmayacak değerlere sahip geleneksel bir Osmanlı mahallesidir aslında. Yine hakeza Anadolu Medeniyetleri Müzesi, bugün hepimizin gurur kaynağı, 1997 yılında Avrupa’da Yılın Müzesi seçilen çok değerli bir müze. Ama ne yazık ki maalesef Ankara’da bu değerleri pek çok hemşerimiz bilmiyor. Onun için çalıştayın başlığını çok önemsedim. İnşallah sizlerin aracılığıyla bu daha geniş kitlelere yayılır. 101. Yaşında Ankara’yı hepimiz en iyi şekilde sadece Türkiye’ye değil dünyaya tanıtırız. Çünkü burası kurtuluşa ve kuruluşa ev sahipliği yapmış. Yani Altındağ Ankara’nın kalbi denir. Bana göre Türkiye’nin kalbidir. Çünkü kurtuluşa ve kuruluşa ev sahipliği yapmış. Böylesine de özel bir mekândayız. 20 bin nüfuslu bir bozkır gibi anlatılan Ankara da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca resmi olarak tescil edilmiş 700’ün üzerinde arkeolojik sit alanı var. Bu bile Ankara tarihinin, Ankara’nın barındırmış olduğu kültürel mirasın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Bunlardan 31 tanesi doğal sit, 10 tanesi kentsel sit, 10 tanesi tarihi sit gibi dağılıyor. 2 bin 500’e yakın da yine Kültür ve Turizm Bakanlığı Koruma Bölge Müdürlüğü’nce tescil edilmiş kültürel varlığı olan önemli bir şehirde yaşıyoruz.”
Kültür ve Turizm Bakanlığı Daire Başkanı Sanem Arıkan
Çalıştaya ‘Halk Kültüründe Ankara’ konulu sunumuyla katılan ve Ekim ayının kendileri için çok önemli olduğuna değinen Kültür ve Turizm Bakanlığı Daire Başkanı Sanem Arıkan, “Ekim bizim için çok önemli. 5 Ekim Atatürk’ün Ankara halkı tarafından kendisine yapılan hemşerilik teklifini kabul edişinin yıl dönümü. Bir de 13 Ekim Ankara’nın Başkent oluşu bizim için çok önemli. Ankara 5 bin yıllık kadim bir kültüre sahip. Ankara müziğine çok önem veriyoruz, korumalıyız. Bizim için önemli olan şey şu: Şunu biliniz ki Ankara’nın ‘Kostak Tavır’ dediğimiz ağır bir müzik tavrı var, Seymen oyunlarımız da aynı şekilde. Benim burada vermek istediğim mesaj şu: ‘Lütfen geleneksel olan Ankara türkülerimizi bozmayın. Siz ne istiyorsanız yapın ama bizim geleneksel müzik kültürümüzü koruyun’ diyoruz. Bir de Altındağ sadece Ankara’nın ya da Türkiye’nin kalbi değil, bence burası dünyanın kalbi. Gözü, kulağı bizde olan dil, din, ırk, herhangi bir bağla kendisine ait hisseden tüm mazlum milletlerin kalbi bugün burada atıyor.” ifadesini kullandı.
G.Ü. Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Oğuzhan Aydın
Çalıştayda ‘Kadim Ankara’ konulu bir sunum yapan ve menkıbe ve rivayetler üzerinden Ankara’yı anlatan Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Oğuzhan Aydın, “Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, aşkıyla gönlümüzü bikarar eden Allah, bütün salih dostlarını Ankara’ya göndermiş. Medeni Nur Ankara’dan geçmiş. Peygamberimizin mübarek dedesi Haşim, ticaret kervanlarıyla Ankara’dan geçmiş. Anadolu ismini Ankara’dan almış. Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinin Taşlıca Köyünden Selçuklu Sultanı Alâaddin Keykubat’ın öncü askerleri geçerken gönlü zengin, gönlünde imanın ve sevginin olduğu bir anaya rastlamışlar, ismi ‘Kırmızı Ebe’dir. Askerler demişler ki, ‘Ana bir soğuk suyun var mı?’ demiş ki ‘Yavrum soğuk suyum yok ama iki bakraç ayranım var.’ Ana getir demişler, ana getirmiş iki bakraç ayrandan 10 asker içmiş daha sonra Sultan Alâaddin’le gelen bütün askerler içmiş ve doymuşlar. Artık demişler ki ana doyduk. Yavrum için, yavrum için. Ana artık dolduk, ana, dolu, ana dolu demişler ve Anadolu’nun ismi Ankara’nın Kızılcahamam, Taşlıca Köyü’nden neşet etmiş. O analar Anadolu’dan hiç eksilmemiş, o analar Ankara’dan hiç eksilmemiş.” ifadelerini kullandı.