Gazeteci Fehmi Koru, bugün kaleme aldığı, “Türkiye İsrail’e ‘garantörlük’ formülü götürebilir…Filistin’de işler o kadar kolay değil ama…” başlıklı yazısında, İsrail’in kurulduğu günden bu yana, hem kendisi, hem çevre ülkeler, hem de dünya için ciddi bir sorun kaynağı olduğunu belirtti. İsrail’in sorunlu ve sorunlara alışık bir ülke olduğunu kaydeden Gazeteci Koru, İsrail’in kendi içerisinde yaşadığı sorunları gözlerden sakladığına vurgu yaptı.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2022’de İsrail aleyhine tam 15 karar aldığına vurgu yapan Koru’nun yazısı şöyle:

İsrail, kurulduğu günden bu yana, hem kendisi, hem çevre ülkeler, hem de dünya için ciddi bir sorun kaynağı. Son zamanlarda ‘İbrahim mutabakatı’ çerçevesinde bazı Körfez ülkeleriyle diplomatik ilişkiler kurmasının fazla bir önemi olmadığı, Gazze’den gelen saldırıya verdiği cevapla herhalde anlaşılmıştır.

Sorunlu ve sorunlara alışık bir ülkedir İsrail.

Gazze’ye yağdırdığı bombalarla ortaya çıkan ve bütün dünyanın ilgisini üzerinde toplayan tablo İsrail’in kendi içerisinde yaşadığı sorunları gözlerden saklıyor.

Oysa Gazze’de yaşananlar ile arka plana itilmeseydi, Knesset’ten geçirdiği ve İsrail’in demokrasi derdi olan kamuoyu tarafından adalet mekanizmasını yozlaştıracak bir adım olarak görülen yeni yasaya karşı protestolar, zaten kırılgan Netanyahu hükümetinin sonunu getirebilirdi.

Saldırı ve karşı-saldırı, Netanyahu’ya, muhaliflerini de yanına çekip bir ‘savaş hükümeti’ kurma şansı sağladı.

Defalarca gidip sonunda yeniden başbakanlığa gelmeyi başarmış Netanyahu İsrail’in en gerçek sorunu. 

Ya çevre ülkeler?

Çevre ülkelerle olan sorunları yüzünden üç büyük savaş yaşandı Ortadoğu’da. Büyük savaşlar Mısır’ın ve Ürdün’ün meydanı terk etmesiyle geride kalsa da, Irak, Suriye ve İran ile ciddi sorunları bazen ortamı ısındırıveriyor. Gazze olayının yaşandığı sırada İsrail’in Suriye’de bazı hedefleri bombaladığı duyuldu

Gazze’de de defalarca sıcak çatışmalar, savaşlar çıktı.

İsrail’in dünya için sorun yaşadığı ve yaşattığı konusuna gelince…

Dünyanın Batı-kapitalist bölümü İsrail konusunda bugün liderlerinin sergilediği türden bir geçmişe sahip değil. ABD’den bile yakın geçmişe kadar istediği ilgiyi görmeyebiliyordu İsrail. George Bush’un (baba) başkanlık döneminde dışişleri bakanlığı koltuğunda oturan James Baker’in (1989-1992), ABD’nin İsrail’den Filistin ile barış görüşmeleri başlatması beklentisi içerisinde olduğu bir sırada, sürekli ayak sürümeyle karşılaşıldığında verdiği tepki manidardır.

“Yitzak Shamir’in yeni hükümetinin ilk günlerdeki sert tavrı devam ederse, Amerika Filistin’le barış konusunda çabalamayı bırakır” dedikten sonra, Baker, cümlesini şöyle tamamlamıştı:  “Oradakilere -İsrail’dekilere- Beyaz Saray telefon numarasının 1-202-456-1414 olduğunu hatırlatırım. Barış konusunda samimi olduklarında bizi arasınlar.”  

ABD o yıllarda İsrail’e kuşkuyla ve tepeden bakmaktaydı.  

Avrupa’nın pek çok ülkesi de İsrail’in Filistin konusunda izlediği politikaya şiddetle karşı çıkmış, zamanı geldiğinde Birleşmiş Milletler’de (BM) aleyhte oy kullanmaktan da kaçınmamıştır.

Öyle uzak bir tarihten söz etmiyorum. 

Geçen yıl -2022- Birleşmiş Milletler Genel Kurulu İsrail aleyhine tam 15 karar aldı. 193 üyesi bulunan BM’de, aynı yıl, diğer üyelerden kınanacak girişimlerde bulunanlar hakkında da aleyhte kararlar çıktı, ancak aleyhte karar çıkan diğer bütün üyelerin sayısı yalnızca 13’tü.

Tek başına İsrail hakkında 15 kınama, diğer üyelerle ilgili toplam 13 kınama. [Bunlardan altısı Rusya’nın Ukrayna politikası hakkında.]

BM 2015 yılından beri İsrail’i eleştiren tam 140 karar aldı. Aynı dönemde diğer üyelerin eleştirildiği toplam karar sayısı sadece 68’di. 

[Verdiğim rakamlar bu yılın ilk haftasına ait. Aldığım kaynak BM’nin kendi kurumu: UN Watch.]

Ne oldu da bazı ülkelerin İsrail’e ve Filistin’e yaklaşımları değişti? İsrail’i hedef alan saldırıya karşı tavır almaları anlaşılacak bir şey, ancak İsrail’in o saldırı üzerine başlattığı ‘topyekün savaş’  karşı-saldırısının öncekiyle kıyaslanmayacak vahşetteki boyutuna verilen destek anlaşılır gibi değil.

Alman başbakanı Olaf Scholz işi desteğini Tel Aviv’e kadar giderek sunmaya kadar vardırdı.

Joe Biden de ABD’den kalkıp bugün yarın İsrail’e aynı amaçla gelecek.

[Scholz desteğini sunup ülkesine dönmek üzere havalimanına geldiğinde, tam uçağına binecekken, Hamas baskını olacakmış gibi alarmların çaldırılması, başbakanları dahil Alman konukların yere yatırılmaları, Scholz’un palas pandıras sığınağa götürülürken diğerlerinin yerde yatmaya devam etmesi… Dünya bunu da gördü.]

Belki Biden oradayken de yine bir olay yaşanır.

Filistinlilerin hataları yok mu? Olmaz mı, elbette var. En büyük hataları da, dünyanın -ve bu arada İsrail’in de- karşısında iki başlı bir görüntü vermeleri: Batı Şeria’da Mahmud Abbas’ın başında bulunduğu, FKÖ tarafından temsil edilen Filistin Yönetimi (FY), Gazze’de ise Hamas… 

İkili görüntü, İsrail’e, kendisini eleştirenlere dönüp “Kiminle müzakere edeceğim?” sorusunu sorma bahanesi veriyor.

Hamas’ın Gazze ve Filistin sınırlarını aşan bir ideolojik amacı bulunması da, Ortadoğu’nun pek çok ülkesinin Filistin sorununa olan ilgisini olumsuz etkiliyor. Eylem biçimini Filistin tarihinin barış süreci öncesi döneminden günümüze taşıması da, sorunun barışçı yöntemlerle çözülmesi arayışlarını güçleştiriyor.

Arabuluculuk bu yüzden zor bir iş.

[Türkiye’nin garantörlük kurumu teklifi yeni ve ilginç bir formül. Ancak garantiyi kim verecek? FKÖ/FY/Abbas mı, Hamas/Haniye mi, yoksa ikisi birden mi? Zorluk burada. Barış süreci biraz da bu bölünmüşlük yüzünden tıkandı, İsrail’in beklediği ve istediği oldu.]

Yine de vazgeçilmemeli.

Bu yazı fehmikoru.com.tr adresinden alınmıştır.

 

Editör: Selim Ercan