Gazeteci Fehmi Koru, “Terörle mücadelede 12 şehit, iktidara ve muhalefete şimdiye kadar yapıp söylediklerinin işe yaramadığını göstermeli…” başlıklı yazısında toplam 12 şehit verilen terör olaylarına değindi. “Ateş düştüğü yeri yakıyor ama daha cenazeler kaldırılmadan siyasiler birbirlerine giriyorlar” ifadesini kullanan Koru’nun yazısı şöyle:
Nereden baksanız ciğer yakan bir gelişme: 12 asker, 12 fidan, çatışmada hayatlarını kaybetti. 12 eve ateş düştü, çok sayıda kadın eşsiz, çok sayıda çocuk babasız kaldı. 12 il/ilçe daha cenazelerini sonsuzluğa uğurladı.
“Şehit” dendiğinde akan suların durduğu bir ülke burası. Büyük kentlerin hemen her tarafında sokaklar şehit isimleri taşıyor.
Eminim, dün cenazeleri kaldırılan 12 yeni şehit de, isimleriyle, cadde ve sokaklarda yerlerini alacaktır.
Ateş düştüğü yeri yakıyor ama daha cenazeler kaldırılmadan siyasiler birbirlerine giriyorlar.
Her cenaze yeni tartışmalara sebep oluyor.
Ortak bir bildiri mi yayımlamalı, yoksa ayrı bir bildiriyle mi terör kınanmalı?
Bildiriyle terör nasıl önlenecek? Şimdiye kadar, yani 40 yıldır, bu ülkede askerler şehit oluyor ve siyasiler ardından bildiri yayımlıyorlar.
Sonuç?
Yeni şehitler gelecek ve yine bildirilerle yasak savılacak…
Dünyada teröre muhatap olmamış bir ülke var mıdır? Hemen her ülkenin terör geçmişi olduğu gibi, yeni terör eylem potansiyelleri de var. Ancak, adı konulmuş bir terör örgütüne karşı bu denli uzun yıllar sürmüş bir terör mücadelesi verilen nadir ülkelerden biri Türkiye.
40 yıl, dile kolay…
Karşısında mücadele verilen örgütün lideri yakalanmış, yıllardan beri bir adada gün sayıyor.
Lideri başında bulunmayan -hapiste olan- bir örgüte karşı mücadele yürütülüyor.
Bu durum biraz garip değil mi?
Örgüt denilen de, yıllardan beri medeni dünyadan kopuk -bir dağda- yaşamakta olan, her biri 70’li yaşlarına ulaşmış ‘geriatrik’ isimlerden oluşan bir çete.
Birbiri ardına göreve gelen içişleri bakanlarının, Meclis’e veya kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda bittiğini ilan ettikleri bir örgüt bu.
En son, bir önceki bakan tarafından, sayılarının iki haneli rakama düştüğü duyurulmuştu.
Üstelik, her birinin ayakkabı numarası bile ilgililerce bilinen bir örgüt olduğunu da öğrenmiştik.
Böylesine bir örgütün kendisine mal edilen ‘ülkeyi bölme’ niyetinde mesafe alması mümkün mü?
Düşününce bana hiç mümkün gibi görünmüyor.
Mümkün veya değil, örgüt ne zaman isterse başını çıkarıp ölüm kusabiliyor.
Ne zamana kadar devam edecek bu?
Partiler ister bir arada ister ayrı ayrı bildiri yayımlasınlar, gelişmedeki tuhaflık ve gerçek duruma aykırı görüntü ortadan kalkmıyor.
“Kanın yerde kalmayacağı” kalıbının içinde yer aldığı bildiriler yerine, her parti ayrı ayrı, ülkemizin 40 yıldır muhatap olduğu terör belasından nasıl kurtulabileceği konusunda işe yarar formüller içeren birer manifesto yayımlasa ya?
Muhalefet iktidarın terörle mücadele çabalarında aksadığını gördüğü yönleri elbette dile getirecek, ancak söyleyecekleri sadece eleştiriyle mi sınırlı kalmalı?
İktidar ise, çabalarının dayandığı hareket noktalarını paylaşırken, neden aksamalar yaşandığına dair eleştirileri muhalefete bırakmadan kendisi sıralayabilir ve daha iyisi için daha ne tedbirler almak gerekiyorsa, muhalefetten destek bekleyebilir.
Geçmişe dönük değerlendirmelerden sonra, günümüze ve geleceğe dönük işe yarayacak formüller dile getirilse daha isabetli olur.
Fidanları toprağa verirken aklıma gelenler bu düşünceler…”