Gazeteci Fehmi Koru, “Erdoğan ile Akşener; eş zamanlı paralel hayatlarla siyaset çizgileri günümüze kadar ulaşıyor” başlıklı köşe yazısında, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Erdoğan ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hakkında yazdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Meral Akşener’in hayatlarının birçok noktada paralel geçtiğini belirten Koru, iki liderin aynı neslin çocukları olduğunu anımsattı.
Gazeteci Koru, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi hayatta İYİ Parti lideri Akşener’in bulunmasından memnun olduğunu belirtti.
Koru’nun fehmikoru.com adresinde bulunan yazısı şöyle:
Her ikisinin de geçmişlerini ve siyasi hayatlarını iyi bildiğim halde, üşenmeyip Tayyip Erdoğan ile Meral Akşener hakkında sağlam bilgiler edinebileceğim bir kaynağa başvurdum.
Oradan biliyorum: Erdoğan ile Akşener’in hayatları birçok noktada paralel geçmiş.
Aynı neslin çocukları bir defa: Erdoğan 1954, Akşener 1956 doğumlu.
Siyasi hayattaki varlıkları en geniş biçimde 1994 yılında duyuluyor. O yıl Erdoğan Refah Partisi’nden İstanbul belediye başkanlığına, Akşener ise Doğru Yol Partisi’nden İzmit belediye başkanlığına aday oluyor. Erdoğan seçimi kazanıyor, Akşener kaybediyor.
İstanbul’a belediye başkanı olan Erdoğan görevini sürdürürken, Akşener ertesi yıl -1995’te- yapılan seçime DYP listesinden katılıp Kocaeli milletvekili oluyor. O seçimde sandıktan birinci parti olarak çıkan Refah Partisi’nin lideri Necmettin Erbakan’ın kurduğu Refahyol hükümetinde içişleri bakanlığı görevini üstleniyor.
Biri belediye başkanı, diğeri içişleri bakanı…
Onlar bu görevlerdeyken askerler siyasete müdahale ediyorlar ve 28 Şubat süreci (1997) her ikisini de koltuğundan ediyor.
Erdoğan’ın siyasette yeni arayışlara girdiği sonraki dönemde, Akşener de benzer bir arayış içerisinde. Erdoğan cezaevine giriyor ve siyasi yasaklı hale geliyor. Akşener de DYP’den istifa ediyor (4 Temmuz 2001). Her ikisi kurulacak yeni bir partide buluşacak gibiler. Parti’nin kuruluş çalışmalarının ağırlıklı olarak yürütüldüğü Ankara’da, çalışmaların başındaki Abdullah Gül’ün Politik Araştırmalar Merkezi’nin (PAM) müdavimleri arasında Akşener de var.
Akşener, Erdoğan ve Gül’ün davetiyle toplanacak kurucularla buluşmak üzere Afyon’a da gidiyor.
Ne oluyorsa oluyor, Akşener, kurucular arasında yer almıyor. Afyon’dan ayrılıyor.
İkna faaliyetleri başarıya ulaşsaydı AK Partili olacak Akşener, oradan ayrılınca MHP’nin kapısını çalıyor ve üç hilalli rozeti takıyor. DYP üyesi olarak girdiği TBMM’de bir dönem hariç -22. Dönem- 20. dönemle 25. dönemler arasında milletvekili olarak yer alıyor.
Erdoğan da kurulduktan sonra girdiği ilk seçimde -3 Kasım 2002- partisi iktidara ulaşınca genel başkanlığı sürdürüyor, fakat kendisine siyasi yasak konulduğu için milletvekili olamıyor ve başbakanlığı üstlenemiyor.
AK Parti’nin ilk başbakanı Abdullah Gül, CHP’nin o zamanki genel başkanı Deniz Baykal’ın da desteğiyle, Erdoğan’ın Meclis’e girmesini sağlıyor ve başbakanlığı ona devrediyor.
Meral Akşener MHP’deyken, 1994’te Tayyip Erdoğan’ın halk oyuyla başkan seçildiği İstanbul belediye başkanlığına on yıl sonra -2004’te- MHP’den aday oluyor, ancak seçilemiyor. Bir sonraki seçimde -2007- MHP’den milletvekili seçiliyor ve TBMM başkan vekili görevine getiriliyor.
Yine ne oluyorsa oluyor ve kongresinde Devlet Bahçeli’nin karşısına aday olarak çıkmaya hazırlandığı MHP’den ihraç ediliyor Akşener. Zorla topladığı kongre mahkeme kararıyla iptal edildiği gibi, Akşener’in ihraç kararının iptali için açtığı dava da mahkeme tarafından red ediliyor.
MHP içinde başlattığı süreç akamete uğramasaydı, 2016 yılında AK Parti’nin ve Erdoğan’ın karşısına MHP genel başkanı olarak Akşener çıkacaktı.
Paralel hayatlar dediğim bu işte.
2016’da MHP liderliği niyeti hayata geçmiyor, ama iki yıl sonra, Akşener’i kurduğu İYİ Parti’nin genel başkanı olarak görüyoruz.
Erdoğan ile bir konuda -parti genel başkanlığı konusunda- gecikmeli de olsa eşit hale geliyor Akşener…
Cumhurbaşkanı olması da gerekiyor olmalı ki, birkaç ay önce partisinin genel seçime katılabilmesi için 15 CHP milletvekilini partisine ödünç veren Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘kazanacak aday’ bulma amaçlı gayretlerini boşa çıkartmayı da göze alarak, 2018 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde, kendi adaylık girişimini başlatıyor. 100 bin imza toplayarak aday olmaya hak kazanıyor da…
Seçilebileceği iddiasıyla girdiği seçimde seçilemiyor ama, alabildiği oy %7.29’da kalıyor…
Tayyip Erdoğan kazanıyor o seçimi…
Büyük çapta onun sayesinde…
Paralellik burada bitiyor mu?
Herhalde bitmiyor. Ancak bütün bu süreç boyunca siyasi rakip seçtiği Tayyip Erdoğan da kendisini tanımış oluyor ve onun siyasi hayattaki varlığını sonraki başarılarında da hep kullanıyor.
Kendisi bu durumun farkında mıdır bilemem, fakat Tayyip Erdoğan siyasi hayatta Meral Akşener’in bulunmasından memnun…
En azından bu iki siyasinin 1994 yılından günümüze uzanan hayat çizgileri bana bunu düşündürüyor.