Gazeteci Fehmi Koru, “Partiler hareketli.. Seçimin etkileri özellikle muhalefet partilerinde kendini belli ediyor…” başlıklı yazısında, her seçimim partiler için birer sınav olduğunu belirtti.
CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’na değinen Gazeteci Koru, “Acaba Kemal Kılıçdaroğlu seçime cumhurbaşkanı adayı olarak katılmasa ve milletvekili olarak partisinin başında kalsaydı, geçen hafta sonu yapılan CHP kurultayında koltuğunu kaybeder miydi?” sorusunu sordu.
Koru, İYİ Parti’nin seçimlerde aldığı oy oranına bakıldığında 31 Mart 2024’te yapılacak belediye başkanlığı seçimlerinde ahım şahım bir başarı göstermesinin mümkün görünmediğini yazdı.
İYİ Parti’de yaşanan istifalara da değine Koru’nun yazısı şöyle:
“Her seçim partiler için birer sınavdır; sınavdan başarıyla çıkanlar rahattırlar; başarısız olanlar ise…
Partilerde şimdi ne oluyorsa, seçimden başarısız çıkanlarda genellikle o yaşanır…
Şimdinin önceki seçim yenilgilerinden bir farkı var: Bu defa yalnız partiler yenilmedi, genel başkanlar da milletvekili olamadı. Genel başkanı milletvekili olmayan partilerin içlerinin karışması doğal.
CHP’ye bakalım.
Acaba Kemal Kılıçdaroğlu seçime cumhurbaşkanı adayı olarak katılmasa ve milletvekili olarak partisinin başında kalsaydı, geçen hafta sonu yapılan CHP kurultayında koltuğunu kaybeder miydi?
Sanmıyorum.
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı kaybetmesinin elbette başka sebepleri de var ama bence önemli sebeplerden biri de artık milletvekili sıfatını taşımamasıdır.
Diğer muhalefet partilerinde kurultay/kongre olmadığı için sıkıntılar dışarıya farklı şekillerde vuruyor.
İstifalar oluyor.
Galiba en fazla etkilenen parti de, genel başkanı bir önceki dönemde de milletvekili sıfatını taşımayan İYİ Parti…
Şimdiden iki milletvekili partiden istifa ederek ayrıldı. Ayrılanlardan biri, siyasi tartışma programlarında partisini temsilen görmeye alıştığımız bir hukukçu profesör, kendisinin genel başkan yardımcısı sıfatı da bulunuyor. Ayrılırken açıkladığı sebebi dün biraz daha açmış; ben de Cumhuriyet gazetesinde okudum: Partisinin birkaç ay sonra yapılacak yerel seçime her yerde kendi adaylarıyla katılma kararının yanlış olduğuna inanıyormuş…
Gerekçe anlaşılabilir bir akıl yürütmeye dayanıyor: Sonuçta seçimlerde sandığa aritmetik sonuçlar yansıyor; İYİ Parti’nin seçimlerde aldığı oy oranına bakıldığında önümüzdeki belediye başkanlığı seçimlerinde ahım şahım bir başarı göstermesi mümkün görünmüyor…
Hukukçu profesör genel başkan yardımcısı, bunu anlatamadığı için partisini terk etmiş…
Ayrılış gerekçesi anlaşılır olsa da benim yine de anlamadığım bir ayrıntı var: İYİ Parti’de konular yönetim mekanizmalarında açıkça tartışılamıyor olabilir mi?
Birkaç ay sonra yapılacak seçime bir kez daha başarısız olmayı getirecek bir tercihle gitmenin akıl kârı olmadığı, herhalde tartışılsa anlaşılabilirdi.
Tartışılmamış belli ki…
Eğer tartışılsaydı, belki de haftalardır bu yöndeki tercihini kamuoyunda sürekli açıklayan genel başkan, bu tavrı pazarlığa kapı aralayabilme amaçlı olarak benimsediğini söyleyebilirdi.
Nasıl mı?
Üç büyük şehirden birinin İYİ Parti’ye bırakılması şartıyla diğer yerlerde CHP’nin adaylarını desteklemek…
Mesela, daha seçime aylar varken, genel başkanın, İzmir büyükşehir belediye başkanlığı için “Bizim adayımız” diye açıkladığı isim ortak aday olarak gösterilse, diğer bütün yerlerde İYİ Parti aday çıkartmayıp CHP’nin adaylarını desteklese…
Sizlere benim uydurduğum gibi gelebilecek bu senaryo bana ait değil. Etrafta ciddi ciddi konuşuluyor. Konuşanlar, böyle bir pazarlığın yürütüldüğünü, hatta kabule yakın bir noktaya gelindiğini de söylüyorlar.
Ben ise, bu senaryoyu her işittiğimde, söyleyenlere, “Nasıl yani, İzmir’de oylarını hep CHP’li adaylara kullananlar, önümüzdeki seçimde İYİ Parti adayını mı tercih edecekler?” kuşkumu yöneltiyorum.
O kadar kolay olacağını sanmıyorum bunun.
Pazarlık, CHP’nin belli illerde çıkaracağı adayların belirlenmesinde İYİ Parti’ye -bunu siz “Meral Akşener’e” diye anlayın- söz hakkı tanınması şeklinde olsa neyse…
İYİ Parti’den kendi adaylarında ısrar sebebiyle istifa eden genel başkan yardımcısı, geride kendisi gibi düşünen başka isimler daha bulunduğunu da söylüyor.
Diğer muhalefet partileri?
Onlarda, kurucu, yönetimde yer alan, il veya ilçe başkanı gibi konumlarda hareketlilik görülüyor.
Yeni anayasa konusu daha ciddi bir biçimde gündemin ilk sırasına çıkınca, iktidar cephesinin gözünü ilk dikeceği yer, muhalefet partilerinin milletvekilleri olacaktır.
İktidarın onları yanına çekmek için kullanabileceği manivelalar çok fazla.
Anayasa Mahkemesi-Yargıtay çatışması olarak yansıyan son olayı bu yolda atılan ilk adım olarak görenler fazla.
Ben? Bilemiyorum. İktidarın önünde kolayca aşamayacağı engeller var ve onlar ortadan kalkmadan kendisini muhalefet saflarında bulunanlara cazip hale getirmesi hayli zor.
Vakit de kısaldı.
[Son bir not: CHP’nin yeni genel başkanı, partisinin yönetiminde, gençlik ve spordan sorumlu genel başkan yardımcılığına başörtülü genç bir kadını getirdi. Sevgi Kılıç avukatmış.]”
Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.