Gazeteci Fehmi Koru, “Netanyahu’nun iyi tanıdığı bir yazar, ona, ‘Böyle yapmakla Hamas’ı besliyorsun’ deyip başka bir yol öneriyor” başlıklı köşesinde, . Guardian gazetesinin yazarı Freedland’ın yazılarını yakından takip ettiğini aktardı.
Koru, Freedland’ın haberlerinde İsrail silahlı kuvvetlerinin Gazze’de yürüttüğü savaşta aldığı canlarla ilgili tek satır yazılmadığına dikkat çekti. Guardian’daki son yazısının başlığına vurgu yapan Koru’nun yazısı şöyle:
“Jonathan Freedland ismini İngiltere’deki Yahudi Cemaati’nin yayın organı olan Jewish Chronicle dergisinden de hatırlıyorum. Esas Guardian gazetesinin yazarı Freedland. ‘Siyonist’ olduğunu hiç saklamadığını, ilk gençliğinde bir yılı İsrail’deki bir kibutzda geçirdiğini de bildiğim halde, -biraz da bu sebeple- ilgisinin genişliği ve konulara serinkanlı yaklaşabilmesi açısından, yazılarını 7 Ekim’den önce de izliyordum, 7 Ekim sonrası daha dikkatle okuyorum.
Sebebi şu: 7 Ekim’de Hamas militanlarının saldırısı sonrasında, geleneksel olarak İsrail’e ne yaparsa yapsın olumlu yaklaşan yazarların tavrı hiç değişmedi. Hamas militanlarının yaptıklarına verdikleri dikkatin yarısı kadar bile İsrail silahlı kuvvetlerinin Gazze’de yürüttüğü savaşta aldığı canlarla ilgili tek satır yazana rastlamadım.
Freedland da onlardan, o da İsrail’in savaşını ilk günden beri canla başla destekliyor. Gazze’de hayatını İsrail bombaları altında kaybeden sayıları 20 bine yaklaşmış Filistinlilere üzülmüyor da.
Yine de yazılarını okumaya devam ediyorum.
Bakalım, Filistinli kayıpların sayısı kaça ulaşana kadar bu hali devam edecek merakıyla…
Guardian’daki son yazısının başlığı bu açıdan ilgimi çekti: “İsrail’in Hamas canavarını öldürmek için başlattığı savaş şimdi onu besleme riski taşıyor.”
Şunu demek istediğini düşündüm: Hamas bir canavar. İsrail onu yok etmek için çabalıyor. Bunu yapması iyi bir şey ama savaş şimdi Hamas’ın lehine gelişiyor.
Başlık bana bu mesajı verince, Freedland’da acaba bir dönüş oldu mu merakıyla, uzunca yazıya yoğunlaştım.
Olmuş mu öyle bir dönüşüm?
Freedland’ın yazısının neredeyse bütünü, daha önceki yazılarında da işlediği üzere, Hamas’ın bir canavar olduğunu ispatlamayı amaçlıyor. 7 Ekim günü hayatını kaybeden 1200 İsrailli, rehine alınanlar, tecavüze uğrayan kadınlar, yakınlarını kaybeden aileler, hemen her paragrafta hatırlatılıyor.
Peki Gazze’de İsrail tarafından kadın-çocuk ayırt edilmeksizin öldürülen 20 bine yakın Filistinli?
Onlarla ilgili tek satır yok.
Freedland ve benzerlerinin, üzerine yoğunlaşmamızı istedikleri 7 Ekim günü İsraillilerin başına gelenlere dünyada artık fazla dikkat edilmemesinin sebebi de onların bu tavrı. Filistinlilere İsrail’in yaptıklarını onların hiç önemsememeleri, dünyanın da o gün İsraillilerin yaşadıklarına ilgisini azaltmasına yol açtı; Freedland-giller bunun da farkında değiller.
Yazının başlığına tırmanmış olan, İsrail’in yaptıklarının Hamas’ın dirilmesine yarayacağı riskine dair de mi bir şey yok?
Hayır var, onu yazının sonuna saklamış Freedland.
Kendisi o konuda herhangi bir şey söylemiyor yine de, uyarıyı, ismini vermediği, yalnızca “ABD ordusunda vaktiyle üst kademelerde görev yapmış biri” olarak tanımladığı bir tanıdığına bırakıyor. Ancak bunu yaparken de, hedef kitlesi İsrail’de yaşayanlar -hatta yönetim kademesi- olduğundan, Amerikalı eski askerin İsraillilerden daha fazla İsrail’i düşünen biri olduğunu hatırlatmak için, ondan işittiğini söylediği aşırı görüşleri birbiri ardına sıralamaktan geri durmuyor. Amerikalı, İsrail ile Filistin halkı arasında asla barış olmayacağını bile söylemiş.
Bunu söyleyen biri, ardından şu görüşlerini açıklamış: İsrail Filistinlilerin umutlarını artırmalı. Bunun için de farklı bir savaş yürütmeli. Filistinlilere, savaşının onlarla değil, yalnızca Hamas’la olduğu mesajını vermeli. 900 bin kg bombalarla bütün bir mahalleyi berhava etmek yerine, arkalarında destek güçleri bulunan küçük piyade timleri hızla caddeleri dolaşmalı, hatta evden eve gitmeli, karşılaştıklarına gıda, su ve ilaç götürerek insani yardımda bulunmalı, elektrik kesintisine de son verilmeli.
Filistinlilerde var olan İsraillilerin onlarla hiçbir zaman anlaşmayacak birer düşman olduğu görüşü böyle yok edilirmiş, Amerikalı eski komutana göre,
Adamdan en son aktarılan, “Yeryüzündeki en önemli alan iki kulak arasındaki birkaç santimlik alandır” cümlesi…
Kadın-çocuk ayırt etmeden 20 bin insanı öldüreceksin… Hastanelerde yatanlar bile bombalarından kurtulamayacak… Elektriklerini, iletişim kanallarını keseceksin, birbirleriyle haberleşemeyecekler… Güneye giderlerse güvende olacaklarını söyleyeceksin, ardından bombalarını güneye doğru yola çıkanların üzerine göndereceksin. Arkalarından değil yüzlerine karşı “Hayvan bunlar, hayvan” diyecek İsrailli üst düzey komutanlar…
Ve, sonra da, kapı kapı dolaşıp, “Biz aslında iyi insanlarız, komşuyuz” dediğinde Filistinlilerin “Eyvallah” demelerini bekleyeceksin…
Öyle mi?
Eskiler bu tür ileri görüş sahipleri için “Bu yaşta bu zeka, akıllara bin seza” tepkisi verirlerdi.
Belli ki, yaşadığı ülkede -İngiltere’de- sokakları dolduran İsrail aleyhtarı gösteriler, bir şeylerin yanlış gittiğini, İsrail’in algı operasyonlarının başarılı olmadığını fark ettirmiş… Muhtemelen, en yakın dostları bile Jonathan’a selamı sabahı kesmeye başlamışlar…
Sonuç çıkar mı onun bu yazısından?
Netanyahu yazısını okuduğunda -tabii okursa- “Ne yapmış bizim Jonathan, aklını mı yemiş” demezse ben ne olayım.
İsrail’in kendisi canavarlaştı insanlığın gözünde. Ne yapılırsa yapılsın bu algının düzeleceğini sanmam.
Öyle olduğuna Netanyahu ve hempaları da aldırmazlar.
Jonathan Freedland’ın yaptığı boşuna çabalama.”
Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.