Gazeteci Fehmi Koru bugünkü köşesinde, 14 ve 28 Mayıs seçimlerine değindi. Seçime yönelik analizlerini paylaşan Koru, “Son seçimde muhalefet partileri ile muhalefetin adayına oy vermiş olanlar, galiba şimdilerde ciddi ciddi sandığa gitmemeyi düşünüyorlar” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalmasına değinen Koru, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda yüzde 48 oy almasının şaşırtıcı olduğunu savundu.

Gazeteci Fehmi Koru’nun fehmikoru.com adresinde yayımlanan yazısı şöyle:

Politikacıları çok rahat görüyorum, özellikle de muhalefet politikacılarını… İçimden, hiçbirini ayırt etmeksizin, “Bu ne rahatlık” demek geçiyor…

Benim karşılaştığım insanlar ise -yalnız muhalif bildiklerim değil, iktidara yakın olanlar da- onların rahatlığını paylaşmıyor. Ben “Müsterih olun, bir bildikleri vardır” dedikçe, kimi tebessüm ediyor kimi benim şaka yaptığımı sandığını yüzüme vuruyor. Beni saf bulanlar da var.

Hissettiğimi en başta kayda geçireyim: Son seçimde muhalefet partileri ile muhalefetin adayına oy vermiş olanlar, galiba şimdilerde ciddi ciddi sandığa gitmemeyi düşünüyorlar.

İnsanlar kaybedecek at üstüne bahse girmezler; onu hasta kumarbazlar yapar… 

Geçen seçim ufukta henüz görülmüşken, sandığa yansıyacak oyun bir matematik işi olduğunu yazmaya başlamıştım. Zaten bu sebeple, pek çok seçimin sonucu, daha en baştan tahmin edilebilir.

Son seçimde şaşırtıcı olan, AK Parti’nin oyunun ilk katıldığı seçimde (2002) aldığı oya düşmesi değildi. Tayyip Erdoğan’ın seçilmesinin ikinci tura kalması ve ikinci turda kazanması da değildi.

Ya neydi?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda yüzde 48 oy almasıydı şaşırtıcı olan…

Öyle sanıyorum ki, o sonuca benim gibi şaşıranlar arasında bizzat Kılıçdaroğlu da var. Seçim sonrasında, o şaşırmışlıkla ben, pek çok yorumcudan farklı olarak, Kılıçdaroğlu’nun aldığı oyun küçümsenmemesi gerektiğini yazarken, alınan sonucu büyük bir yenilgi olarak gören politikacılar karşısında bir tek Kılıçdaroğlu kendisini başarılı bulmuştu.

CHP lideri de aldığı sonuca şaşırmış; o kadar oy alabileceğini düşünmüyormuş demek ki…

Haklı. CHP’nin oyu, son 20 yıl boyunca, tek başına girdiği seçimlerde hemen her zaman yüzde 20-25 bantında kaldı. CHP’nin kendi adayıyla girdiği 2018 cumhurbaşkanı seçiminde alabildiği oy yüzde 30.64’te kalmış, 2014 seçiminde MHP’nin de desteklediği CHP adayı yüzde 38.44 oy alabilmişti. 

Son cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda Kılıçdaroğlu yüzde 44.88, ikinci turunda da yüzde 47.82 oyu yakaladı. Oysa ilk tur günü yapılan genel seçimde CHP’nin oyu yüzde 25.35’te kalmıştı.

Cumhur İttifakı partileri -AK Parti, MHP, BBP, DSP, Yeniden Refah- dışında kalan partilerin seçmenleri, hatta bir kısım AK Parti ve MHP seçmeni de, anlaşılan o ki, Kılıçdaroğlu’na oy kullanabilmiş…  

Yerel seçim gelecek yılın mart ayında yapılacak; o seçime şunun şurasında 7 ay kaldı. Ülkemizde şu sıralarda siyaset alanına yakın ortamda ne oluyor -ve hatta ne olmuyorsa- hemen hepsi yerel seçimle bir biçimde irtibatlı.

En belirgin örnek ekonomide yaşanıyor: Kendisini ‘faiz-enflasyon’ dengesiyle ilgili tezine ölesiye bağlamış görünen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birdenbire tavır değiştirdi ve enflasyonla mücadeleyi faizi yükselterek yapmayı öngören ‘ortodoks’ yönteme onay verdi.

Onayı vermeden önce her kesime ‘seyyanen’ adı altında lütuflarda bulunuluyordu, ‘yeni kadro’nun iş başına gemesi, emeklilerin zam beklediği günlere denk düştü ve ne oldu biliyoruz: Beklenen zam gelmedi.

Ortodoks yöntem, enflasyonla mücadeleyi talebi azaltarak yürütmeyi öngörüyor çünkü.

Para dağıtılmayacak, tersine para muslukları kapanacak…

Asgari ücretliler, memurlar bu anlamda şanslı, emekliler ise şanssız.

Yılbaşında -hatta yılbaşı öncesinde bile- büyük zam bekleyenler var…

Göreceğiz.

Hele bir yerel seçim de kazanılsın, iktidarın lütuf dağıtmasını gerektirecek hiçbir sebep kalmayacak…

Çizdiğim bu tablo muhalefet için ne yapmaları gerektiğini de düşündürebilecek unsurlar içeriyor; ancak muhalefet sanki yerel seçimi fazla umursamaz havalarında. Söylem olarak önemser görünseler bile, politikacıların rahat davranışları bana umursamadıkları hissini veriyor.

Her parti seçime kendi adayıyla katılacakmış…

Söylenen hep bu.

Ya matematik bilmiyor bunu söyleyenler ya da gözleri önlerini göremeyecek kadar arızalı.

Matematik, seçimi halktan en çok oy alan adayın kazanacağını bildiriyor. Cumhur İttifakı partilerinin üzerinde uzlaşacağı adaylar, muhalefet partilerinin -CHP, HDP/YSP, DEVA, Saadet, Gelecek- her birinin çıkaracağı adaylar karşısında ipi hiç zorlanmadan göğüsleyeceklerdir.

“2 kere 2 = 4” kadar kesin bu.

Ha, İYİ Parti, kapıyı, illeri ve ilçeleri CHP ile bölüşmeyi amaçlayan bir formüle açık tutuyor. Bazı illerde İYİ Partililer CHP adayına, diğer bazılarında CHP’liler de İYİ Parti adayına oy verecekler varsayımına dayalı bir formül bu.

Seçmeni hafife alma rahatlığına iktidar cephesi ellerini oğuşturarak selam çakıyordur.

Muhalefete yakın duranların yeni seçimde oy kullanma konusunda isteksiz olabilecekleri hissim, biraz önce göz gezdirdiğim bazı yorumcuların güncel yazılarıyla da destekleniyor gibime geldi. 

Yazıların başlıkları şöyle:

İlki: “Öfkelenmenin tam zamanıdır.”

Biri de şu: “Demokrasi için boşuna mı uğraşıyoruz?”

Ve sonuncusu: “Şimdi inadına yeni bir söz, inadına yeni bir siyaset lazım.”

Galiba öfkelenmemek için kendisini zor tutanlar, boşuna çaba gösterildiğini düşünenler ve yeni bir söz ve siyaseti bekleyenler çoğalıyor…

Editör: Selim Ercan