Gazeteci Fehmi Koru, başlıklı yazısında, “Muhalefeti de iktidar blokundan işittiğimiz seçim sonrası iki ay geçirdik; ne diyelim, hayırlı olsun” 28 Mayıs seçimlerinin üzerinden iki ay geçtiğini anımsattı. 60 günde Türkiye gündeminin tek konusunun ekonomi olduğuna vurgu yapan Koru, arka arkaya gelen ‘zam’ haberlerine dikkat çekti.
Muhalefet partilerinin hükümete sorular sorup, çözüme yönelik çalışmalar yapması gerektiğini belirten Koru’nun yazısı şöyle:
İktidarın ülkeyi yönetme görevini bir beş yıllığına daha üstlenmesini getiren seçimlerin üzerinden iki aydan biraz fazla bir süre geçti.
Nereden baksanız 60 günü aşan bir süre…
Bu 60 güne damgasını vuran tek bir konu var: Ekonomi…
Ekonomi denildiğinde de akla tek bir konu geliyor: Zamlar…
Yeni hükümet, yeni atanmış hazine ve maliye bakanı Mehmet Şimşek öncülüğünde, ülke insanının belini kıran hayat pahalılığıyla mücadele genel başlığı altında, ilk elde, iğneden ipliğe hemen her şeyin fiyatını artıran kararlar almakla meşgul.
Geride bırakacağımız ayın enflasyonunun uzun yılların rekor oranı olacağına inanılıyor…
Merkez Bankası’nın yeni başkanı Hafize Gaye Erkan da, birkaç gün önce düzenlediği toplantıda, bu yıl ve önümüzdeki iki yıl için önceden ilan edilmiş enflasyon rakamlarını sıfırladı. Açıkladığı yeni oranlar, enflasyon denilen pahalı hayat illetinden kısa vadede kurtulunulamayacağının da ilanı.
Katlanmamız bekleniyor.
Son zamanlarda yetkili ağızların ağzından en çok duyduğumuz sözcük ‘sabır’…
Vatandaştan ‘sabır’ talep ediyor yetkili ağızlar…
Daha ne kadar?
2025 yılı sonunda bile iki rakamlı enflasyon öngörüldüğüne göre bayağı uzun bir süre sabredilecek…
Hiç değilse hayatı pahalı hale getiren enflasyonun sebebi hakkındaki takıntılı yanlış tespitten vazgeçildi ve başka ülkelerde de uygulanan rasyonel politikalara dönüldü diye sevinmemiz bekleniyor…
Sevinelim o halde…
Ancak akla hemen geliveren şu soruya birilerinin cevap vermesi gerekmiyor mu?
‘‘Bugüne kadar uygulanan ekonomik politikaların yanlışlığı kabul edilmiş oluyor; iyi de bugün içine düşülen ve hemen herkesi eskisinden daha fakir hale getiren o yanlışlıklar kimin eseriydi?’’
Öyle ya, Covid yüzünden dünyanın hemen bütün ekonomilerinde bozulmalarla karşılaşıldığı ilk günlerde, diğer ülkeler enflasyonu makul oranlara geriletmek için rasyonel kararlar alırken, bizde ekonomiden de sorumlu birileri diğerlerinden farklı bir yola girmiş ve tercih ettikleri yöntemler enflasyonu daha da azdırmakla sonuçlanmıştı.
Yine aynı sebeple, milli paramız -TL- yabancı paralar karşısında müthiş değer kaybına uğradı.
Sonradan ‘heterodoks’ ve ‘epistemolojik kopuş’ kavramlarıyla ifade edilen bir anlayış ‘yerli ve milli ekonomik program’ olarak tanıtılmıştı da.
İşte, bugünkü sıkıntıların sebebi olan yanlışlıkları yapanların kim olduğunu bilmek hakkımız değil mi?
Kim o ‘birileri’?
Ben böyle sorular sormaya başladığımda etrafımda aklımı sorgulayanlar çıkıyor.
Haksız olduklarını söyleyemem; ben de sorularımın mantığı zorladığından haberdarım.
Aslında bu tür soruları sormak ve aldıkları cevaba göre -veya beklenen yerden cevap gelmezse kendileri sorulara cevap vererek- politika belirleyip halkı aydınlatarak sorumlulardan hesap sormak muhalefetin görevi.
Muhalefet ise ortada yok.
CHP kendi iç kavgasıyla her geçen gün kendi dar tabanını bile kendinden soğutmakla meşgul.
İYİ Parti deseniz, o da dümeni iktidarın yamacına doğru sürme gayretine girdi; yüz bulsa orada konuşlanacak görüntüsü veriyor.
Sol ve muhafazakar partilerin muhalefeti ise bir türlü gerçek sorunlarla senkronize olmuşluk işareti veremiyor.
Tuhaftır, bu alanda muhalif söylem yine iktidar saflarında kendine yer buluyor.
Büyük Birlik ve Yeniden Refah partileri liderleri muhalefetin bıraktığı boşluğu doldurma gayretindeler.
Seçimin üzerinden geçen iki ay sonrasında durum bu.
Ha, bir de sekiz ay sonra en az iki ay önceki seçim kadar hayati önemde yerel seçim var ve ona böyle bir tabloyla yol alınıyor…
Gerçekten de, popüler şarkıdaki gibi, ‘‘Bir başkadır benim memleketim.’’
Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.