Gazeteci Fehmi Koru, bugün kaleme aldığı, “Gazze hastanesine füzeli saldırı: O olayla ilgili yalandan diğer savaş yalanlarına bir özel bakış…” başlıklı yazıda, İsrail’in Gazze’de hastane vurması ile yaklaşık 500 sivilin hayatını kaybetmesine değindi.

Tüm dünyayı ayağa kaldıran hastane saldırısını kimin yaptığını soran Gazeteci Koru, “Batılı ülkeler ve Batılı politikacılar yalansız yapamazlar. Savaşların çoğu ya yalan gerekçelerle çıkmış ya da savaş sırasında devreye sokulan yalanlarla kazanılmıştır” değerlendirmesinde bulundu.

İsrail’in hastane olayı için Hamas demediğini onun rakibi İslami Cihad örgütünü suçladığını hatırlatan Koru’nun yazısı şöyle:

“Gazze’deki El-Ehli Hastanesi bombalandı ve hastanede yatan 100’den fazla hasta ile sayısız doktor ve görevli hayatını kaybetti.

Hastaneyi kim bombaladı?

Hamas, hiç tereddüt etmeden, zaten her gün füzelerle canlar almakta olan İsrail’i suçladı.

İsrail ise, bir hastaneyi hedef almanın imaj sıkıntısı yaratacağı kaygısıyla, dünyaya, karşı tarafın suçlu olduğunu duyurdu. Hamas diyemedi, onun rakibi İslami Cihad örgütünü suçladı.

Görevi İsrail’i savunmak olan ordu sözcüsü, o gün bu gündür, kendilerini suçlayan medyayı yalancılara hizmet etmekle suçlayıp duruyor.

Aynı sözcü, savaşın başından itibaren ‘Hamas yanlısı’ yayın yaptığını iddia ettikleri BBC kanalına çıktı ve orada bu iddialarını bir kez daha tekrarladı.

El-Cezire televizyon kanalı, “İşte görüyorsunuz bombalama bizim işimiz değil, kendi aralarındaki çekişmenin sonucu; İslami Cihad örgütünün fırlattığı füze hastaneyi vurmuş” tezi için kendi muhabirlerinin çektiği görüntüleri kullanan İsrail’in yalan söylediğini, aynı görüntüleri kanıt göstererek sergiledi.

Dünya kamuoyu tam ortasından olmasa da bu konuda ikiye bölünmüş durumda. 

Türkiye’de de bazıları İsrail’in ve ona destek veren Batılı ülkelerin iddiasının gerçekliğine inanıyor.

İki taraftan biri yalan söylüyor, ama hangisi?

İngiliz başbakanı Rishi Sunak tam bu konunun tartışıldığı ortamda İsrail’deydi ve Netanyahu ile yan yana poz vererek İsrail’in kendini savunma hakkı olduğu tezini bir kez daha ısıttı.

Rishi Sunak gerçeğin yanında poz verdiği politikacı tarafından şimdiye kadar defalarca eğilip büküldüğünü ve o kişinin çıkarı için hiç çekinmeden yalanlar söyleyebildiğini bilir.

Netanyahu ülkesi yasalarına aykırı davrandığı konularda zaten sıkılmadan yalan söylemesiyle meşhur ve bu yüzden yargı tarafından hesaba çekiliyor.

İngiliz başbakanının bir selefi de –Tony Blair-, yine şimdikine benzer bir ortamda -11 Eylül 2001 sonrasında- savaşa gidilirken, ABD ile birlikte Irak’a saldırabilmek için, TV ekranlarında yalanları peşi sıra gündeme taşımıştı.

Halk Irak’ın elinde kimyasal silah bulunduğunu ve nükleer silah yapımına az kaldığını söyleyen politikacılarca inandırılmaya çalışılmıştı.

Gerçekleri bilen ve çekinmeden söyleyen bir bilim insanı da -adı: David Kelly-, o günlerde, yürüyüş için çıktığı evine bir daha dönmemiş, cesedi günler sonra bir kayanın altında bulunmuştu.

Öldürüldüğü ciddi biçimde tartışılır o bilim insanının…

Benzer yalanlar ABD’de de politikacılar tarafından gündem belirleyecek ve yalnızca Amerikan kamuoyunu değil dünya kamuoyunu da savaştan yana şartlandıracak sıklıkla söylenebilmişti aynı dönemde

Colin Powell gibi ülkesinde genelkurmay başkanlığı yapmış, geleceğin ABD başkanı gözüyle bakılan asker kökenli biri, dışişleri bakanı olarak, Birleşmiş Milletler genel kurulunda, kendisine CIA tarafından verilmiş bilgilerle hazırlanmış bir konuşma yaparak, aynı yalanları tekrarlamıştı. 

Anılarında yalana alet edilmekten duyduğu pişmanlığa da yer verir Powell…

Batılı ülkeler ve Batılı politikacılar yalansız yapamazlar.

Savaşların çoğu ya yalan gerekçelerle çıkmış ya da savaş sırasında devreye sokulan yalanlarla kazanılmıştır.

Warren F. Kimball adlı Amerikalı yazarın, ‘Forged in War: Roosevelt, Churchill and the Second World War’ adlı eserinde, İkinci Dünya Savaşı sürerken, savaşan ülkelerin politikacılarının birbirlerine ve halklarına söyledikleri yalanların örnekleri sunulur.

Bu işin uzmanlarından sayılan İngiliz devlet adamı Winston Churchill, “Gerçek pantolonunu giyene kadar yalan dünyanın yarısını dolaşır” sözünü tekrarlardı.

[Sözün bizzat Churchill’e ait olduğunu söyleyen kaynaklar varsa da, o söz Amerikalı yazar Mark Twain’e aittir. Twain, pantolon yerine postal sözcüğünü kullanmıştır.]

Churchill “Sakın savaş sırasında söylediklerimize inanmayın” anlamına gelecek şu vecizenin de sahibidir: “Savaş sırasında, gerçek o kadar değerlidir ki, onu daima yalanlarla korumak gerekir.”

Gazze’de her gün onlarca, bazı günler yüzlerce insanın ölümüne yol açan ve şehitlerin sayısının toplamda bini aşmasına sebep olan İsrail, attığı füzelerden biri bir hastaneye denk gelir ve 100’ün üzerinde insan o saldırıda ölünce, “Ben yapmadım, onlar yaptı” yalanına da sarılabiliyor…

Bir taşla birden fazla kuş vurmak amacıyla…

İlk, hastaneye kendisinin füze göndermek istemeyeceği yalanı söz konusu. Sonra gönderdikleri füzenin yol açtığı ölümlerin sebebinin kendileri olmadığı yalanı. Daha sonra da, Hamas’ın yaralılarını tedavi eden hastaneyi bir başka Gazze örgütünün hedef aldığı yalanı ve böylece iki örgütü birbirine düşürme hesabı…

Etrafta buna inananlar olduğuna göre kısmen de olsa başarılı sayılabilir.

Daha pek çok savaş yalanına kendinizi hazırlayasınız diye bu yazı yazıldı.”

Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.

Editör: Selim Ercan