Özel Haber: Deniz Dalgıç
Kış aylarına girilmesiyle birlikte vatandaşlar hastalıklardan korunmak ve bağışıklık sistemlerini güçlendirmek amacıyla vitamin ve gıda takviyelerine yöneliyor. Okan Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuğrul Erbaydar, Türkiye’de ve dünyada beslenme yetersizliğinin önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunun altını çizerek, “Bu hem sağlıklı beslenmenin ekonomik olarak zorlaşması, hem gıdaların doğal gıda olmaktan uzaklaşması hem de yanlış bilgilerle yapılan yanlış davranışlarla ilişkili” dedi. Vatandaşların söz konusu eksiklikleri gidermek amacıyla gıda takviyelerine yöneldiğine dikkat çeken Erbaydar, “Halk sağlığı bakış açımızla olay çok ticarileştiği ve vitamin takviyeleri çok büyük bir endüstri konusu haline geldiği için doğrularla yanlışların birbirine karıştığını söyleyebiliriz. Gerçekten bazı gereksinimler var ama ticari olarak reklamlarla provoke edilen ve kışkırtılan bir boyutu da var” diye konuştu.
“Olay ticarileşti: Vitamin takviyeleri endüstri konusu haline geldi”
Okan Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuğrul Erbaydar, ELİPS HABER’e gıda takviyelerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye'de ve dünyada ‘beslenme yetersizliği’nin çok önemli bir halk sağlığı sorunu olduğuna dikkat çekerek sözlerine başlayan Erbaydar, “Bu hem sağlıklı beslenmenin ekonomik olarak zorlaşması, hem gıdaların doğal gıda olmaktan uzaklaşması hem de yanlış bilgilerle yapılan yanlış davranışlarla ilişkili bir durum” dedi. Vitamin takviyelerine değinen Erbaydar, “Kimi zaman miktar olarak kalori, protein gibi ana besinlerin yetersiz olması problemi var. Kimi zaman da mikro besinlerin, vitaminlerin, minerallerin, bazı maddelerin yetersiz olması söz konusu olabiliyor. Halk sağlığı bakış açımızla olay çok ticarileştiği ve vitamin takviyeleri çok büyük bir endüstri konusu haline geldiği için doğrularla yanlışların birbirine karıştığını söyleyebiliriz. Gerçekten bazı gereksinimler var ama ticari olarak reklamlarla provoke edilen ve kışkırtılan bir boyutu da var. O yüzden doğruların ve yanlışların birbirine çok karıştığı bir alan” diye konuştu.
“Takviyeleri ‘doping’ olarak kullanmak yanlış”
Söz konusu vitamin ve mineral takviyelerini ‘doping’ olarak kullanmanın son derece yanlış olduğunun altını çizen Erbaydar, “‘Ben bu maddeleri, hapları kullanayım. Böylece günlük hayatımda zinde, zeki, çevik, başarılı ve mutlu olayım’ gibi bir yaklaşım doğru değil. Bu tamamen reklamlarla bize pazarlanan sahte bir algı. ‘Ben bunları kullanarak daha genç görüneyim. Gençleşeyim, yaşlanma etkilerinden kurtulayım’ gibi bu tür reklam mesajlarından uzak durmak lazım” ifadelerini kullandı.
“Kişiye özel tavsiyeler verilmeli”
Vatandaşlara bir takım maddeleri körlemesine herkese standart olarak önermenin doğru olmadığını vurgulan Erbaydar, “Demir, D vitamini, B12 seviyesi kolayca saptanabiliyor. Vatandaşların ‘Kronik yorgunluk gibi durumları acaba vitamin yetersizliğine, mineral yetersizliğine bağlı olabilir mi?’ gibi düşünceleri varsa ya da çok sağlıksız besleniyorlarsa, o sağlıksız beslenmeden dolayı bazı endişeleri varsa bunların kontrol edilmesi basit kan tahlilleriyle mümkün” dedi. En doğrusunun doğal ve sağlıklı beslenmeye yönelmek olduğunu ancak oluşmuş bir takım yetersizlikleri saptamak için kan tahlilleri yapılarak ‘Sizin demir kullanmanız lazım. Folik asit ya da B12 kullanmanız lazım’ gibi kişiye özel tavsiyeler verilmesi gerektiğini söyledi.
Bazı takviyelerin tahlil yapılmadan da kullanılabileceğini belirten Erbaydar, “Mesela gebelerde folik asit ve demir kullanılmasını öneriyoruz. Yetersizlik olmasa bile hamilelik nedeniyle ihtiyaç çok arttığı için bu maddelerin takviye edilmesi öneriliyor. Ya da bazı B, D vitamininin çok aşırı olmak olmamak kaydıyla kullanılması da sakınca olmayabilir. Ancak alıp boşuna masraf yapmak yerine bunların incelenmesi, doktor veya diyetisyen önerisiyle kullanılması daha doğru olur” diye konuştu.
“Tıbbi olarak standartize edilmemiş ürünleri tavsiye etmiyoruz”
Erbaydar, reklamlarla dayatılan bazı ürünler konusunda temkinli davranılması gerektiğinin altını çizerek, şunları dile getirdi:
“Zararlı demiyorum. Hiçbir faydası da yok demiyorum. Ama reklam etkisinde hareket etmek doğru değil. Bazı hekimlerin veya diyetisyenlerin kendi isimlerini markalaştırarak bir takım ürünleri pazarlamasına da gerekli bulmuyoruz. Halk sağlığı açısından bunun herhangi bir katkısı yok. Filanca tohumu, yağı filanca maddenin kökü gibi bunun şuna iyi geldiği, şunun şuna iyi geldiği gibi kanıta dayalı olmayan bir takım önerileri de desteklemiyoruz. Elbette her ilaç ya da her besin maddesi bir takım tohumlardan, yapraklardan, köklerden, doğal kaynaklardan alınıyor ama bunların dozlarının ayarlanarak kullanılması gerekiyor. Tıbbi olarak standartize edilmemiş olan ürünleri tavsiye etmiyoruz. Bu anlamda işin ticari olarak değil, sağlık yaklaşımıyla ele alınması lazım.”
“Arkadaş tavsiyesine dikkat”
Vatandaşların yakın arkadaş ya da komşu tavsiyesiyle hareket ederek uzmanına danışmadan bazı gıda takviyeleri aldığına dikkat çeken Erbaydar, şu uyarılarda bulundu:
“Komşu veya arkadaş tavsiyesiyle ‘Bu bana iyi geldi. Bu bana çok fayda etti’ şeklinde kullanım çok yaygın. Birincisi, bu tür duyumlar tamamen kişiye özel olabilir. Mesela bende C vitamini eksikliği varsa tabii ki C vitamini içeren bir ürün kullandığımda bu bana iyi gelebilir ama bu bana iyi geldi diye size önerdiğimde onun size hiçbir katkısı olmayabilir. Dolayısıyla yakın çevre önerisi doğru olmayabilir. İkincisi, bizim plasebo etkisi dediğimiz yani kişilerin ‘Ben bir ilacı alıyorum. Buna bu kadar para verdim’ diyerek tamamen psikolojik olarak onun kendisine iyi geldiğini hissetmeleri söz konusu olabilir. Hatta ve hatta insanların bu tür ürünlere çokça para harcadıkları için bunlara para harcadıklarını göstermek için dahi ‘Ben şunları kullanıyorum. Çok iyi geliyor’ gibi bunu bir aksesuar gibi bir tür övünme gibi ifade ettiklerine dahi tanık olabiliyoruz. Dolayısıyla bu tür arkadaş, komşu tavsiyelerini çok dikkate almamak ve kişinin kendi beslenme durumu, kendi sağlık durumu ve kendi hekiminin, beslenme uzmanının tavsiyesine göre kişiye özel davranması yine en doğrusu olacaktır.”