Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 yıl aradan sonra 22 Nisan’da Irak’a resmi ziyarette bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Bağdat’ta ilk olarak Irak Cumhurbaşkanı Abdüllatif Reşid ile sonrasında da Başbakan Muhammed al Sudani ile görüştü. Erdoğan ve Irak Başbakanı Sudani himayesinde Irak, Türkiye, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında, Kalkınma Yolu Projesi'nde işbirliğine ilişkin 4'lü mutabakat zaptı imzalandı. Bağdat'taki Hükümet Sarayı'nda imzalanan mutabakat zaptı, Erdoğan ve Irak Başbakanı Sudani himayesinde gerçekleşti. İmza töreninde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Irak Ulaştırma Bakanı Rezzak Muhaybis, Katar Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Casim bin Seyf es-Sulayti ile BAE Enerji ve Altyapı Bakanı Süheyl Muhammed el-Mezrui de hazır bulundu.

Dilan Polat, Adli Tıp Kurumu'na sevk edilecek Dilan Polat, Adli Tıp Kurumu'na sevk edilecek

İki ülke arasında hangi anlaşmalar imzalandı?

İki ülke arasında güvenlik, ekonomi ve enerji alanlarındaki stratejik çerçeve anlaşmasını da kapsayan 26 başlıkta mutabakat imzalandı. Ziyaretin Bağdat ayağında Kalkınma Yolu Projesi’nde imzalar atıldı. Basra kentini Türkiye sınırına bağlayacak bin 200 kilometrelik tren yolu ile tedarik zinciri ve ulaştırma anlamında geniş bir işbirliği amaçlanıyor. Türkiye, Irak, Katar ve BAE arasından imzalana Kalkınma Yolu Projesi’nin Türkiye’ye olası getirileri ve bölgede olası kara operasyonuna ilişkin Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe, Elips Haber’e açıklamalarda bulundu.

“Avrupa’ya giden ticaret yoluna alternatif”     

Kalkınma Yolu Projesi’nin Irak, Katar, BAE, ve Türkiye’yi kapsayan 4 ülke arasında imzalanan bir anlaşma olduğunu söyleyen Doç. Dr. Gökçe, “Basra körfezinde Faw Limanı’ndan başlayarak, Türkiye sınırlarına giren ve Irak topraklarına bin 200 kilometrelik bir demir yolu ve karayolunu kapsayan bir proje. Buradan da Kafkasya’ya Akdeniz’e ve İstanbul üzerinden Avrupa’ya ulaşabilecek bir güzergah. Bu Kalkınma Yolu Projesi’nin hem güvenlik boyutu var hem de jeopolitik değerlendirmesi var. Jeopolitik anlamında özellikle Babül Mendep Boğazı’ndan gelip Süveyş Kanalı’na giden ve oradan da Avrupa’ya giden bu ticaret yoluna alternatif bir yoldur” dedi.

ABD’nin politikasını boşa çıkarıcı bir ticaret yoludur”

“Bugün günümüz jeopolitiğinde gelişen dünyada bu bölgedeki krizler sebebiyle ticaret yolunun Ümit Burnu’nu dolaşmak yolunda kalması, ticaretin maliyetini arttırmıştır” diyen Doç. Dr. Gökçe sözlerini şöyle sürdürdü;

“Bu yol alternatif olarak çıkması sebebiyle herhangi bir kriz durumunda başka az maliyetli bir yolun kullanılması açısından oldukça önemli bir güzergahtır. Türkiye’yi dışlamak isteyen, BAE ve Suudi Arabistan’ı tekrar kendi eksenine çekmek isteyen ABD’nin bu politikasını boşa çıkarıcı bir ticaret yoludur. Hepimiz biliyoruz ki BAE ve Suudi Arabistan ABD’nin petrole dayalı ekonomilerinden kurtulmak istiyorlar. Bu açıdan da Kalkınma Yolu Projesi bu ülkelere destek veriyor”

“Irak’ta halkın refahını artıracak hususların başında geliyor”

Ekonomik olarak bakıldığında ise özellikle Irak coğrafyasının refahını artıracak gelişmeler olduğunu söyleyen Doç. Dr. Gökçe, “Bugün Kuzey Irak Bölgesi’nin petrol ve doğalgaza dayalı ekonomisinin bölge halkına refah getirmediği açıkça görülmektedir. Dolayısıyla bu bölgedeki ticaret yolu vasıtasıyla özellikle inşaat, sağlık ve turizm sektörünün de devreye girmesiyle beraber bölgede çeşitli iş kollarının yaratılması, istihdam olanaklarının da yaratılması bölge halkının refahını artıracak hususların başında gelmektedir. Dolayısıyla bu bağlamda da Kalkınma Yolu Projesi artı değer sağlayacak bir durumdur” ifadelerini kullandı.

“Kalkınma Yolu Projesi’nin gerçekleşebilmesi için güvenliğin sağlanması gerekmektedir”

Bölgenin refahını seviyesinin artmasıyla beraber güvenlik kaygılarının da giderileceğine dikkati çeken Doç. Dr. Gökçe,  “Çünkü refah seviyesi artan bir bölgede şiddet hareketlerinin azaldığı, terör örgütlerinin ve yasa dışı faaliyetlerin azaldığı bir gerçektir. Bugün gelişmiş, refah seviyesi yüksek ülkelerde bunların olmadığını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla burada farklı iş kollarının yaratılmasıyla istihdamın artmasıyla birlikte bölge halkının teröre destek vermeyeceği aşikardır. Bu da bir katkı sağlayacaktır. Ancak Kalkınma Yolu Projesi’nin gerçekleşebilmesi için güvenliğin sağlanması gerekmektedir. Güvenli hale geldikten sonra da kalkınma yolu gerçekleşecektir. Bunun içinde terör örgütleriyle mücadele edilmesi lazım. Öncelik orada güvenliğin sağlanması, terör örgütlerinin bertaraf edilmesi gerekmektedir. Ardından da kalkınma yolu hayata geçecektir” değerlendirmesinde bulundu.

IŞİD ve PKK ile mücadele edilmeli”

Güvenliğinin sağlanabilmesi için kara operasyonunun mutlaka yapılması gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Gökçe  “Çünkü her geçen dakika terör örgütünün büyümesine, devletleşmesine neden olmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi terörist tam kurulma aşamasındadır. Bunun önüne geçebilmek için ‘yılanın başı küçükken ezilmelidir’ mantığından hareketle terör örgütü devletleşme aşamasına gelmeden mücadele edilmelidir. Bölgede zarar verdiği ve daha sonra devlet olurken zarar verebileceği ülkelerin bir araya gelerek buradaki tüm terör örgütlerini IŞİD ve PKK’nın yanı sıra FETÖ ile mücadele edilmeli” ifadelerini kullandı.

İran, Irak, Suriye dahil olmak üzere operasyonlar gerçekleştirilmeli”

“ Mutlaka operasyonların zarar gören tüm ülkelerin katılımıyla buna Irak, İran, Suriye dahil olmak üzere operasyonları gerçekleştirmesi gerekir” şeklinde konuşan Doç. Dr. Gökçe sözlerini şöyle tamamladı;

“Türkiye, Irak ve İran’ın ilk etapta bir kara operasyonu yapması gerekir. İran’ın sadece kendi sınırlarına destek verecek, sınırlarını kapatacak şekilde bir destek vermesi beklenebilir. Irak hükümetinin ve ordusunun ise Türkiye’nin Kuzey’de yapacağı harekatta tıkama vazifesi görecek bir pozisyon alması kara harekatının elzem durumlarından birisidir”  

Muhabir: Sümeyye Aksu