Önerinin gerekçesini açıklayan HEDEP Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu, "25 Kasım etkinliklerini suç, ihbar olarak değerlendirmek sizin haddinize değildir. Kadın özgürlük mücadelesini kriminalize ederek bu mücadeleyi sindiremezsiniz. Kendimizi ihbar ediyoruz, 25 Kasım'da kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında her yerde olacağız. Erkek egemenliğine karşı kadın özgürlük mücadelemizi büyüteceğiz" dedi.
HEDEP, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla kadına şiddetle ilgili araştırma önergesinin gündemin önüne alınarak bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesine ilişkin grup önerisi verdi.
Önergeye ilişkin konuşan HEDEP Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu, şunları söyledi:
Bu politikalar son bulmadan kadına yönelik şiddet de son bulmayacak
"Kadına yönelik şiddet bu ülkenin kanayan yarasıdır, bu şiddete karşı yeterli tedbirleri almayan, cezasızlık politikaları ile bu şiddeti besleyen iktidarın ise utancıdır. Kadınların yaşamlarını korumada İstanbul Sözleşmesi'nin önemden bahsediyoruz, nafaka hakkı kadınların kazanılmış hakkıdır bunun korunması gerekir diyoruz. Kadın kazanımlarının kayyumlar eliyle nasıl gasp edildiğini çok dilli Alo Şiddet hattından kadın sığınaklarına, kadın merkezlerini nasıl kapatıldığını bunun kadınların yaşamında yarattığı tahribatları bıkmandan usanmadan aktarıyoruz. Yine bıkmadan usanmadan bu politikalarda ısrar eden bir iktidar gerçekliği ile karşı karşıyayız. Bu iktidarın kadınlara yönelik görev ve sorumluluklarını hatırlatmaktan, yürütülen politikaların yetersizliklerini anlatmaktan, buna karşı mücadele yürütmekten vazgeçmeyeceğiz. Bizler şunu çok iyi biliyoruz ki bu politikalar son bulmadan kadına yönelik şiddet de son bulmayacak. Önergemizde yer aldığı gibi 2023 yılının son 10 ayında 350 kadın erkeler tarafından katledildi. Sadece ekim ayında 19 kadın erkekler tarafından katledildi, 18 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Kadın cinayetleri politiktir, şüpheli ölüm değil cezasız bırakılan kadın cinayetleri vardır. Bizler bulunduğumuz her yerde bu iktidarın kadına yönelik şiddetle mücadele gibi bir derdinin olmadığını defalarca söyledik. Bu iktidarın derdi, kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadınlara işkence etmektir. Kadınları baskı, gözaltı ve işkencelerle sindirmektir. Her 8 Mart'ta ve her 25 Kasım öncesi kadınlara yönelik gözaltı operasyonları gerçekleştirmek bu iktidarın kadınlara yönelik korkusunun da göstergesidir. 25 Kasım etkinliklerini suç, ihbar olarak değerlendirmek sizin haddinize değildir. Kadın özgürlük mücadelesini kriminalize ederek bu mücadeleyi sindiremezsiniz. Kendimizi ihbar ediyoruz, 25 Kasım'da Kasına yönelik şiddetle mücadele kapsamında her yerde olacağız. Erkek egemenliğine karşı kadın özgürlük mücadelemizi büyüteceğiz. Haklıyız çünkü eşitlik haktır eşitliğin olmadığı yerde şiddet vardır bizden çaldıklarınızı mücadelemizde geri alacağız."
Önergeye ilişkin Saadet Partisi Grubu adına konuşan Sema Silkin Ün şunları söyledi:
Kadına yönelik şiddet psikolojik mi, ekonomik mi, sosyal mi tartışması henüz lüks bizim için
"Kadına yönelik şiddet psikolojik mi, ekonomik mi, sosyal mi tartışması henüz lüks bizim için. Çünkü biz hala her gün kadın cinayetlerine tanık oluyor, kadınları cinayetlerden neden koruyamadığımızı konuşuyoruz. 300 günde 350 kadınımızı yitirdik. Kağıt üstündeki cezaların neredeyse infaz edilemez hale gelmesine neden olan kanunlarla, şiddeti, cinayeti kabul edilebilir, meşru sebeplerle açıklanabilir bulan yaklaşımlarla, cinsiyetçi yargı pratiklerini teşvik eden tasarruflarla, kadının yaşam hakkını korumanın eşrefi mahlukatın onurunu korumak olduğunun idrakinde olmayan zihniyetle mücadele etme borcumuz var."
İYİ Parti Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Selcan Hamşıoğlu da şunları ifade etti:
Toplumun %67'si mahkemelerin kadına şiddeti önlemede yeterli olmadığını düşünüyor
"İstanbul Ekonomi Araştırma'nın 2022 verilerine göre toplumun yüzde 67'si mahkemelerin kadına şiddeti önlemede yeterli olmadığını ya da hiç yeterli olmadığın düşünüyor. Yüzde 61'i hükümetine ve TBMM'yi de yetersiz buluyor. Sorumluluk makamında bulunan iktidara, 20. yüzyılın ilk yarısında kadının seçme ve seçilme özgürlüğünü tanımışken Cumhuriyet’in 21. yüzyılına kadınların en çok şiddete maruz kaldığı OECD ülkesi yaftasıyla giriyor olmamızın sebepleri üzerinde düşünmeye, kadınlığı neredeyse ayıplı hale getiren dilin bu durumdaki payı üzerinde düşünmeye, şiddetin mağdurları gibi faillerini de rehabilite etmeye, İstanbul Sözleşmesi'ne dönerek kadınları yaşatmaya dönük bir irade ortaya koymaya çağırıyorum."
CHP Grubu adına Ankara Milletvekili Semra Dinçer de şunları dile getirdi:
Bu ülkede nüfusun yarısı olan kadınlara kalkan elleri affetmeyeceğiz
"İktidar partisi eliyle kadına yönelik şiddetin adeta meşrulaştırıldığı, kadınların yok sayıldığı ve ötekileştirildiği bir dönemden geçiyoruz. Kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddete ilişkin yapılan yargılamalarda faillere alt sınırdan iyi hâl indirimiyle verilen cezalar kadına yönelik şiddetin artmasına neden olmaktadır. Kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan tarafından bizzat Anayasa’ya aykırı bir şekilde bir kararnameyle yürürlükten kaldırıldı. Böylece, bu kararla birlikte kadın cinayetlerinin politik olduğu da tescil edilmiş oldu, 'Kadın mıdır, kız mıdır' diyerek kadınları aşağılayan, aleni bir şekilde kadınlara 'sürtük' diyen bir zihniyet maskesinin ardındaki yüzünü bir kez daha göstermiş oldu. Gerici ve kadın düşmanı zihniyetiniz sonucu her türlü şiddete maruz kalan, tacize uğrayan, katledilen tüm kadınların vebali siz iktidar partisinin sırtındadır. Siz her ne kadar kadınları yok saymaya çalışsanız da varlığımızdan rahatsızlık duysanızda biz sizin baskılarınıza boyun eğmeyeceğiz. Sizler kadınların duymadığı çığlıklarının altında tarihe gömüleceksiniz. Biz buradayız, kadınlar burada. Bir ülkede kadın şiddet görüyor ve öldürülüyorsa o ülke de ölüyor demektir. Bu ülkede nüfusun yarısı olan kadınlara kalkan elleri affetmeyeceğiz. İnanın, günü gelecek kadına karşı şiddet uygulayanlar da onları koruyanlar da sizler de hesap vereceksiniz. İnsan hakları mücadelesinde kadına yönelik her türlü ayrımcılığı, emeğe, bedenine ve kimliğine yönelik şiddeti reddediyor, demokrasiye ve eşit yurttaşlığa gönülden bağlı herkesi omuz omuza mücadeleye çağırıyorum."
HEDEP'in önerisi AKP'li ve MHP'li milletvekillerinin oyları ile reddedildi.