İstanbul’da çevreciler ve yaşam savunucuları, Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı’nda kömür sahasının genişletilmesi için ağaçların kesilmesini protesto etti. İstanbul Doğa Savunmaları adına konuşan Bulut Can Okuducu, “Tüm canlılara sonsuz yaşam kaynağı olan ormanları korumak ve geliştirmek, anayasal bir zorunluluk iken kamunun sermaye ile iş birliği içinde yükselen tüm itirazlara rağmen hızla ormanı yok etmesi, açıkça kamunun görevini kötüye kullanması anlamı taşımaktadır. Bu kararın altına imza atan kamu görevlilerinden, kararı hayata geçirme emrini verenlerden, LİMAK yetkililerine kadar tüm sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz” dedi.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de bulunan Akbelen Ormanı’nda Limak Holding ile IC Holding ortak iştiraki YK Enerji’nin kömür maden sahasını genişletmek için ağaçları kesmesi bugün İstanbul’da protesto edildi. Kadıköy İskelesi önünde yapılan eylemde, “İnsanca yaşam için Akbelen’e dokunma” yazılı pankart açılan eylemde, “Ormanlar, nehirler sermaye değiller”, “Katil LİMAK Akbelen’den defol” ve “Doğanın maliyeti sıfır değildir” yazılı dövizler taşındı.
“Toprağıma, suyuma, Akbelen’e dokunma” ve “Susma, haykır, katliama hayır” sloganı atılan eylemde katılımcı gruplar adına hazırlanan ortak açıklamayı, İstanbul Doğa Savunmaları adına konuşan Bulut Can Okuducu okudu. Bölge halkına yönelik baskıya, gözaltılara ve müdahalelere dikkat çeken Okuducu, şunları söyledi:
Üstün kamu yararı hiçe sayılmaktadır
Milas İkizköy’deki vahşi ekokırım yeni olmayıp yıllardır devam etmektedir. 1996 yılında yöredeki termik santrallerden ikisinin kapatılması yönünde kararlar olmasına karşın hukuksuz bir şekilde bu kararlar çiğnenmiş, aksine bugüne kadar 8’i köy 12 yerleşim yeri ortadan kaldırılmıştır. Milas ve Yatağan’daki kömür yakıtlı üç termik santral, Muğla’nın tarım arazilerini, zeytinliklerini, ormanlarını, havasını, suyunu yok etmeye devam etmekte, ormansızlaşma sadece ormanlara ve içindeki canlılara zarar vermekle kalmamakta, iklim ve çevre değişikliği gibi temel olumsuzlukların yanında yeni hastalıkların ortaya çıkmasına ve yayılmasına yol açarak insan ve diğer tüm canlılara zarar vermektedir. Bu durumun ekosistemi yok ettiği ve bölgenin geri dönüştürülemeyecek şekilde tahrip edildiği 25 Nisan 2022 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilmekle birlikte bilim insanlarının ve ilgili çevre örgütlerinin bu tehlikeler karşısında yaptıkları uyarılara ve yöre halkının yıllardır karşı çıkmasına rağmen bu ‘kirli enerji’ modeli her fırsatta dayatılmakta ve üstün kamu yararı hiçe sayılmaktadır.
Bir orman alanı, Anayasa’nın bu bağlayıcı hükmüne rağmen yok edilmiştir
Limak Holding ve IC Holding ortak iştiraki olan YK Enerji, bilimsel gerçeklere rağmen planlı olarak kamuoyunu yanıltarak medyaya geçtiği basın bültenlerinde kendini aklamak için toplam ruhsat sahasının 23 bin 307 hektar olduğunu, bunun sadece 78 hektarının orman olduğunu, bu miktarın da orantısal açıdan ‘oldukça küçük’ olduğunu iddia etmektedir. Bu durumda, soruyoruz. Yöre halkının ve tüm doğaseverlerin karşı çıkmasına karşın insanlar ve tüm canlılar için yaşam kaynağı olan, içinde ve çevresinde zeytin ağaçları ile kaplı bu ‘oldukça küçük’ dediğiniz orman parçasını, insanlığı bekleyen tehlikelere, bilimsel gerçeklere, anayasaya, yasalara ve halka rağmen devletin kolluk güçleri aracılığıyla insanlara ve doğaya eziyet ederek kesmekteki amacınız nedir? Anayasa’nın 169’uncu maddesi açıkça ‘Bütün ormanların gözetimi devlete aittir’, ‘Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez’ ve ‘Ormanların tahrip edilmesine yol açan hiçbir siyasi propaganda yapılamaz’ demektedir ancak tüm dünya kamuoyunun gözü önünde bir orman alanı, Anayasa’nın bu bağlayıcı hükmüne rağmen yok edilmiştir.
Sorumlular ve ihmali olanlar cezalandırılmalıdır
Yöre halkı ve doğaseverler, kesilmekten kurtarmaya çalıştıkları ağaçlara sarılırken devletin güvenlik güçleri, aldıkları talimatla ormanları korumak isteyen bu insanlara ‘terörist’ muamelesi yapıyor. Ülkeyi ve ormanları korumakla görevli polis ve askerlerin himayesinde anayasal bir suç işleniyor. Akbelen’de vahşice sürdürülen orman kıyımı acilen durdurulmalı, protesto hakkını kullanarak ormanı ve yaşam alanlarını korumaya çalışan Akbelen İkizköy-Hatay Dikmece halkına ve ülkenin her yerinde doğayı ve yaşam alanlarını savunan insanlara yönelik uygulanan baskıya, şiddete ve gözaltılara bir an önce son verilmelidir. Ağaç, orman, doğal ve kültürel varlıklar ve sağlıklı kentler için ranta karşı mücadele veren Gezi tutsakları bir an önce salıverilmelidir. Muğla, Manisa, Çanakkale, İzmir, Aydın, Kemer ve Cudi’de çıkan ve diğer çıkabilecek olan orman yangınlarının nedenleri ortaya çıkarılmalı, şeffaf olarak kamuoyu ile paylaşılmalı, sorumlular ve ihmali olanlar cezalandırılmalıdır.
Bu ülkenin toprağına, suyuna sahip çıkacağız
İhbar ediyoruz. Tüm canlılara sonsuz yaşam kaynağı olan ormanları korumak ve geliştirmek, anayasal bir zorunluluk iken kamunun sermaye ile iş birliği içinde yükselen tüm itirazlara rağmen hızla ormanı yok etmesi, açıkça kamunun görevini kötüye kullanması anlamı taşımaktadır. Bu kararın altına imza atan kamu görevlilerinden, kararı hayata geçirme emrini verenlerden, LİMAK yetkililerine kadar tüm sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. İstanbul Doğa Savunmaları ve İstanbul Tarım Platformu bileşenleri olarak Akbelen Ormanı’ndan vazgeçmiyoruz. Yaşamı için direnen İkizköy halkını savunuyoruz. Bu ülkenin toprağına, suyuna, ormanına, doğasına sahip çıkıyoruz, çıkacağız.”